Gerçek Gündem-İzmir’in Buca ilçesinde Belenbaşı Köyü’nde bulunan bir okula, 12 Eylül 1980 askeri cuntasında Diyarbakır Cezaevi’nde İç Güvenlik Komutanı olarak görev yapan ve tutuklulara yaptığı ağır işkencelerle tanınan Esat Oktay Yıldıran’ın adı verildi.
Yıldıran’ın on yıllardır işkence ile anımsanan isminin bir ilköğretim okuluna verilmesi büyük tepki çekti. Konunun medyaya taşınmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı da bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Bakanlığın açıklamasında, okula Yıldıran’ın adının verilmesi, “Tasvip edilemeyecek bir hata” olarak değerlendirilerek, “İzmir’de bir okula Esat Oktay Yıldıran isminin verildiğine ilişkin haberler üzerine Bakanlığımızca gerekli inceleme yapılmıştır. ‘Millî Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’ne göre ad verme yetkisi olan valiliğe (İzmir Valiliği) gerekli bilgi verilmiştir” denildi.
ESAT OKTAY YILDIRAN KİMDİR
Esat Oktay Yıldıran 12 Eylül Askeri Darbesi döneminde Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’nde bulunan tutuklulara ağır işkence yapmasıyla ve onların ölümüne neden olmasıyla biliniyor. Yıldıran hakkında, dışkı yedirmekten, kadınlara tacize, hiç Türkçe bilmeyen mahkumlara işkence ile 1 günde İstiklal Marşı söyletmesine varan işkence yöntemleri uyguladığından bahsediliyordu.
Yıldıran’ın görev yaptığı dönemde Diyarbakır Cezaevi’nde kalanlar darbe döneminin ardından yaşadıkları işkenceleri anlatmaya başlayınca tüm ülke Diyarbakır Cezaevi vahşetini ve Esat Oktay Yıldırım ismini öğrendi.
İşte o dönem tanıklıklarından bazıları:
‘KADINLARI TACİZ EDİYORDU’
1981’de Diyarbakır Cezaevinde kalan kadın tutuklulardan Rahime Kesici Karakaş, cezaevindeki ağır koşullar ve Esat Oktay Yıldıran hakkında şunları söyledi:
“O dönem yapılabilecek en kötü şeyler, hayal bile edemeyeceğiniz en kötü şeyler yapıldı. Gece yarısı kadın koğuşunun kapısı açılıyordu Esat Oktay alkollü bir şekilde askerle içeri giriyordu. Kadınları taciz ediyordu. Boyumuzu tutup duvara yapıştırıyordu ve nefesimiz kesiliyordu. Tabi o sıra taciz ediyordu. Her türlü pisliği yapıyordu. Askerlerin karşısında bunu yapıyordu. Kendisini güçlü his etmesinin tek bir nedeni vardı, özel yetiştirilmişti. Kıbrıs savaşında Rumların kanını içtiğini söylüyordu.”
‘KÖPEĞİNE İNSANLAR ‘KOMUTANIM’ DİYECEK VE ESAS DURUŞTA DURACAKLAR’
78’liler Vakfı Başkanı ve AKP’nin başlattığı Çözüm sürecinde akil insanlar heyetinde yer alan Celalettin Can, Diyarbakır Cezaevi ve Esat Oktay Yıldıran’a tanık olmuş bir avukatın görüşleri için şunları yazmıştı:
“Bu insanlara insanca yaşama koşulları bile fazla görülüyordu. Dünyada bunun başka bir örneği olduğunu da düşünmüyorum, komutanın, yani Yüzbaşı Oktay Esat Yıldıran’ın köpeğine insanlar ‘komutanım’ diyecek ve esas duruşta duracaklar. İşin ilginç tarafı o köpeğe tekmil vereceksiniz, köpek havlamazsa bu ‘yanlış tekmil verdiniz’ demek olacak ve işkence göreceksiniz. Nazi Kampları ve Guantanamo’da böyle insanlık dışı dramların yaşandığına inanmıyorum. Diyarbakır Cezaevi insanlık onurunun kurtarılabileceği bir laboratuvardır. Çok da zengindir ve bu süreci yaşayanlar hala içimizde yaşıyor.”
‘KENDİ DEYİMİYLE “5 NO’LUNUN ALLAHI” OYDU’
Yıldıran’ın işkencelerine şahit olan Felat Cemiloğlu ise şunları aktarmıştı:
“Mahkûmlardan sorumlu güvenlik amiri Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran’dı, kendi deyimiyle “5 No’lunun Allahı” oydu. Bizi hapishanede bir teğmenle ona yakın asker karşıladı. Tamamen soyunmamız emredildi. Eşyalarımızı kontrol ederken benim tıraş köpüğümü aldılar, herhalde daha evvel görmedikleri için bunun ne olduğunu sordular. Üst kapağa basınca köpüğün fışkırdığını görünce çok zevklendiler ve köpükleri hepimizin yüzüne, kafasına ve vücutlarımıza fışkırtarak, köpüklü yüzümüze tokat atmaya başladılar. Tokatladıkça köpük üstlerine ve etrafa sıçramakta, onlar da bundan büyük bir zevk almakta ve tekrarlamaktaydılar. Bir müddet sonra nizamî olarak “Geriye dön!” emri verildi. Ben biraz muntazam dönmüş olacağım ki, “İbneye bak, nizamî dönüyor” diye hem alay ettiler hem mükâfat olarak çıplak sırtıma birkaç darbe vurdular.”
‘170 KİŞİNİN GÖZÜ ÖNÜNDE ÖLDÜRDÜLER’
12 Eylül’ün mağdurlarından Dr. Sinan Olcan, işkence faili Esat Oktay Yıldıran hakkında şunları söylemişti:
“O dönem iç güvenlik amiri Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran’dı. İnsanın onurunu ayaklar altına alan işkenceler yapıyorlardı. Ali Sarıbal isimli arkadaşımızı demir sandalye ile 170 kişinin gözü önünde öldürdüler.”
‘BENİ KÖPEĞİ CO’NUN KULÜBESİNE TIKTIRDI’
Eski Barış ve Demokrasi Partisi Eş Genel Başkanı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak da Yıldıran’ın işkencelerine maruz kalan tutsaklardan biriydi.
Şimdilerde Kocaeli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Kışanak, Yıldıran hakkında şunları söylemişti:
“Cezaevi Müdürü Binbaşı Esat Oktay Yıldıran vardı… Bir gün bizim kadınlar koğuşuna girdi… Herkes ayağa kalktı, ben kalkmadım… Sırf içeri girdiğinde ayağa kalkmadım diye, sırf bu gerekçeyle beni köpeği Co’nun kulübesine tıktırdı. Köpeğinin bile kalmak istemediği, pislik içinde, küçücük bir kulübeydi bu… Bir gün değil, iki gün değil, bir ay değil, iki ay değil, tam altı ay orada kaldım. Nefes almanın bile zor olduğu o kulübede bana her gün dayak attılar, her gün işkence yaptılar.”
Esat Oktay Yıldıran, 1988 yılında İstanbul’da bir otobüste öldürüldü.
İşkencelerin merkezi Diyarbakır Cezaeevi ise darbenin ve işkencelerin üzerinden 42 yıl geçmesinin ardından, Adalet Bakanlığı’ndan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilerek, “kültür ve müze” faaliyetleri amacıyla müzeye çevrilmesine karar verildi. Müze 2 Eylül 2024 tarihinde açılacak.
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***