CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, TBMM Genel Kurulu’nda Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada “Bu iktidar, ahlaki olarak, vicdani olarak, insani olarak ve siyasi olarak çökmüştür. Öğretmenlerin, akademisyenlerin, eğitim emekçilerinin, ailelerin ve en önemlisi ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın sorunlarını çözebilecek bir akla, vicdana ve niyete sahip değildir” dedi.
“BAKANLARIN ORTALAMA ÖMRÜ İKİ BUÇUK YIL OLDU”
TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşülmeye devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP’li Özçağdaş şunları söyledi:
“Eğitim bir ülkenin gelişmesi, çağdaş, muasır medeniyetlere ulaşmasında en doğru yoldur. Gelecek için çok önceliklidir. Ülkemizi geleceğe taşıyacak kuşakların iyi eğitimli ve donanımlı olması bir beka sorunudur. Peki eğitim alanında ülkemizde durum nedir? 21 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişti. Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl oldu. Her yeni bakan döneminde bir öncekinin yaptıkları yerle bir edildi. Örneğin: Dönemin müsteşarı da olan mevcut MEB, daha bir önceki dönemde uygulamaya alınan ve minicik okul öncesi yavrularımızın ihtiyacı olan yemek uygulamasını tasarruf bahanesi ile kaldırdı.
Hatta okul öncesi eğitim ücretsiz olacak diyen bir önceki bakanın tersine okul öncesi eğitime katkı payı getirdi. Selefinin ve Cumhurbaşkanının mülakatların kaldırılacağına yönelik seçim öncesi vaatlerini yok saydı. Mülakat gibi mülakat yapacağız diyerek bugüne kadar partizanca MEB kadrolarının doldurulduğunu da itiraf etmiş oldu.
“EĞİTİM SİSTEMİ BİLEREK VE İSTEYEREK SİYASALLAŞTIRILDI”
Bu örnekler arttırılabilir. Bunlar çok değil sadece bir yıl içinde yaşanan zikzaklar. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “eğitim alanında başarısız olduk” sözleri bir itiraf olarak hafızalarımıza kazındı. 21 yıllık dönemde, eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırıldı, dinselleştirildi ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirildi. Milli Eğitim Bakanlığının tecrübeli ve nitelikli kadroları yok edildi. Eğitimin niteliği her geçen gün azaldı. Piyasacı eğitim anlayışı sisteme hâkim oldu. Kamusal ve parasız eğitimden uzaklaşıldı. Nitelikli eğitim özel okullardan satın alınır hale geldi.
Eğitiminin niteliğinin en nesnel göstergesi kuşkusuz uluslararası araştırmalar. 2023 PISA araştırmasına göre; Türkiye “Okuma Becerilerinde” 2003 yılında 35’inci iken 2022 yılında 36’ncı, “Matematik”te 33’üncü iken 39’uncu, “Fen” alanında ise 33’üncü iken 34’üncü olmuştur. İktidar olduğunuz 2003’e göre her kademede geriye gitmiş olmak başarı mıdır?
Eğitimde başarı doğrudan bugün konuştuğumuz bütçe ile ilgilidir. Bakınız, 2016 yılından bu yana, GSYH içerisinde ve Merkezi Yönetim Bütçesi içerisinde eğitim bütçesinin payı maalesef giderek azalmaktadır. 2016 yılında yüzde 19,24 olan eğitim bütçesinin payı, 2023’te yüzde 14,56’ya geriledi. Bunun yanı sıra, 2002 yılından günümüze yüzde 81’i personel gideri olan bakanlık bütçesinde eğitim yatırımlarına ayrılan kaynak yarı yarıya azaldı. 2002’de yüzde 17.18 iken maalesef bugün bu oran yüzde 9.15’e kadar geriledi.
Burada ileri matematik bilmeye gerek yok. Ortak gayemiz, milletimize faydalı olmaksa, burada hakikati haykırmak ve birlikte çözüm üretmek konusunda en ufak bir şüphe duymamalıyız. Toplumsal eşitliği ve barışı sağlamak için eğitime yeteri kadar kaynak ayırmazsanız, evlatlarımız açısından gereken fırsat eşitliğini de sağlayamazsınız.
“18 BİN 432 KÖY OKULU KAPATILDI”
Peki iktidar neyi önceliyor? Eğitimde neyi hedefliyor?
-4+4+4 eğitim modelinin uygulanmaya başlamasından bu yana; İlkokul düzeyinde okullaşma oranı yüzde 98,9’dan yüzde 93,85’e, ortaokul düzeyinde ise yüzde 93,1’den yüzde 91,21’e gerilemiştir.
-2002 yılından günümüze 18 bin 432 köy okulu kapatıldı. Öğrenci sayısı, 3 milyon 275 bin 579’dan 623 bin 902’ye geriledi.
-2002 yılında 450 olan imam-hatip lisesi sayısı bin 714’e, 71 bin olan öğrenci sayısı ise 476 bin 739’a yükseldi.
-Yine 2013’te bin 99 olan İmam Hatip Ortaokulu sayısı 3 bin 432’ye 95 bin olan öğrenci sayısı yaklaşık 700 bine yükselmiştir.
-Bu tercihin sonucu olarak genel liselerde derslik başına 30, mesleki ve teknik liselerde 24, imam hatip liselerinde 12 öğrenci bulunuyor.
-4 bin 664 olan özel okul sayısı 14 bin 281’e, 535 bin 788 olan öğrenci sayısı ise 1 milyon 670 bin 729’a yükselmiştir.
-2002 yılından bu yana yatılı okulların sayısı 521’den 263’e, öğrenci sayısı ise 278 bin 448’den 49 bin 393’e gerilemiştir.
-Yatılı okullar kapatılırken, Aladağ’da, Karaman’da olduğu gibi çocuklarımız tarikat ve cemaatlerin yurtlarına gitmek zorunda bırakılmıştır. AKP, bu alanı tarikat ve cemaatlere terk etmiştir.
-2014-15 eğitim öğretim yılında 15 bin 397 okul taşınırken 2022-2023 eğitim öğretim yılında 18 bin 291 okul taşınır olmuştur.
-Her gün 1,2 milyon öğrencimiz taşınmaktadır. Buna özel servisler dâhil değildir.
-Açık ortaokul ve açık lisedeki öğrencilerimizin sayısı artmaktadır. Bir yılda 450 bin çocuğumuzun örgün eğitimden açık öğretime geçerek evlerine hapsedilmiştir.
“DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÖĞRETMENLERİMİZİN EK ATAMA TALEPLERİ KARŞILANMADI”
Gelelim deprem bölgesine, depremin üzerinden 11 ay geçmesine rağmen bölgedeki konteyner okullar bile birçok yerde hala kurulamadı. Millî Eğitim Bakanlığı Şubat ayından bu yana, bölgedeki okulların durumu ile ilgili sağlıklı bir veri paylaşmamıştır. Öğretmen ve öğrencilerin barınma, beslenme ve ulaşım gibi sorunları çözülemedi. Yıkılan, ağır hasar alan ya da kullanılamaz duruma gelen okulların yerine yenileri yapılmadı.
Bölgedeki birçok okulda ikili eğitim devam ediyor. Öğrencilere servis sağlanamadığı için çocuklarımız karanlıkta yıkıntılar arasında okullarına gidip gelmektedir. Öğrencilere sıcak yemek verilmiyor, kırtasiye yardımı dahi yapılmıyor. Özel okulda çalışırken işsiz kalan eğitimcilerin mağduriyetleri giderilmedi. Deprem bölgesindeki öğretmenlerimizin ek atama talepleri karşılanmadı.
“ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK SİSTEMİ İLE ÖĞRETMENLERİMİZ AÇLIĞA VE YOKSULLUĞA MAHKÛM EDİLMİŞTİR”
AKP iktidarı döneminde öğretmenlik mesleğinin saygınlığı yok edildi. Öğretmenler ücretli, sözleşmeli, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde 5 farklı şekilde istihdam edilmeye başlandı. 2002 yılında 540 lira maaş alan bir öğretmen, kazancının dörtte birini kiraya ayırırken, 2023 yılında öğretmenler, kirasını tek başına ödeyemez hale geldi. Yalnız yüksek maaş alan Merkez Bankası Başkanınız değil, öğretmenler de çözümü ailelerinin yanına taşınarak bulmaya çalışmaktadırlar. 25 yıl görev yapmış bir öğretmen 24 bin 653 lira maaş almaktadır. Öğretmenlerin tamamı yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır.
Ücretli öğretmenler asgari ücretin altında bir maaşla çalıştırılmaktadır. Öğretmen ihtiyacı her yıl ek 80 bin ücretli öğretmenle kapatılmaktadır. Kadrolu atama yapılması gerekirken, ücretli öğretmenlik sistemi ile öğretmenlerimiz açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Ücretli öğretmenlerimiz en fazla 10 bin 600 lira maaş alabilmektedir. Birçoğu da sadece 7-8 bin lira maaşla çalışmaktadır. Ayrıca, öğretmenlerin öğretim yılına hazırlık ödeneği 2002 yılında yaklaşık bir asgari ücrete denk gelirken, 2023 yılında ise asgari ücretin sadece yüzde 12’sine düşmüştür.
Eğitim-İş’in yaptığı araştırmaya göre öğretmenlerin yüzde 94.6’sı aldığı maaşının yeterli olmadığını, yüzde 83.3’ü toplumdaki saygınlığının azaldığını, yüzde 84’ü çocuklarının ihtiyacını karşılayamadığını, yüzde 50.7’si daha fazla para kazanacakları bir iş bulmaları halinde mesleği bırakabileceğini, yüzde 50.3’ü gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle psikolojik sorunlar yaşadığını, yüzde 75.6’sı gelecekten ümitli olmadığını ve yüzde 54.2’si birinci derece yakınlarından yardım aldıklarını belirtmişlerdir.
“BU BÜTÇE ÇOCUKLARIMIZIN SORUNLARINI ÇÖZEBİLECEK BİR AKLA, VİCDANA VE NİYETE SAHİP DEĞİLDİR”
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılında iktidar olmadan önceki söylemlerini paylaşmak istiyorum. Recep Tayyip Erdoğan Gaziantep’te yaptığı bir konuşmada “Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, Müzik öğretmeni Beden Eğitimi dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de. Bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak” demiştir. Ancak, 2002 yılında 68 bin olan ataması yapılmayan öğretmen sayısı 2023 yılında 1 milyonu aşmıştır. Görüldüğü gibi atama konusunda da AKP iktidarı sınıfta kalmıştır.
AKP iktidarı ve onun getirdiği bu bütçe, yatırımı arttırmak yerine, azaltan; geleceği hedeflemek yerine gericiliği önceleyen bir niteliğe sahiptir. Tasarruf tedbiri olarak, muhalefetin sıkıştırması ile daha bir önceki dönemde, seçim öncesi diye zoraki koyduğunuz okul öncesi çocuklarının öğününü kaldırmaktır. En az 100 bin atama talep eden öğretmenlere kadro vermek yerine asgari ücretin altında maaşlarla ücretli öğretmen olarak emeklerini sömürmektir. 2022 KPSS sonuçları ile ek atama sözü verilen öğretmenlerimizin, deprem bölgesinde zor koşullarda çifte mağduriyet yaşayan öğretmenlerimizin, emektar ücretli öğretmenlerimizin sorunlarını görmezden gelmektir. Aynı işi yapan öğretmenleri farklı özlük hakları ve unvanlarla çalıştırmaktır. 24 Kasım’da öğretmenlerimize bir nebze nefes versin diye muhalefet tarafından önerilen bir maaş ikramiye teklifini reddetmektir.
Mülakat kalkacak diye seçimi kazanıp ardından hiçbir şey olmamış gibi mülakat getirmektir. Atama sözü verilen rehber öğretmenler çocuklarına kavuşacakları günü beklerken, ÇEDES projesi ile imamları okula göndermektir. Çocuklarımızın birlikte spor yapmaları yerine, kız ve erkek çocuklarının birbirilerinin maçını bile izlemesine engel olan çağdışı zihniyetlerin rakamsal tezahürüdür. Bu iktidar, ahlaki olarak, vicdani olarak, insani olarak ve siyasi olarak çökmüştür. Öğretmenlerin, akademisyenlerin, eğitim emekçilerinin, ailelerin ve en önemlisi ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın sorunlarını çözebilecek bir akla, vicdana ve niyete sahip değildir!
“CHP, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NI ADIM ADIM İZLEMEYE DEVAM EDECEK”
Cumhuriyet Halk Partisi, öğretmenlerimizin ve eğitim emekçilerinin tüm sorunlarının çözümünü önce dile getirecek, mücadelesini verecek ve iktidar olduğunda çözecek bir iddia ile yeni dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nı adım adım izlemeye devam edecektir. Görevde olan, zor şartlarda yaşamaya mecbur edilmiş öğretmenlerimize sabır, güç ve dayanıklılık diliyorum. Dayanışma duygularımızı paylaşıyorum.
Atanamayan öğretmenlere, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen olarak emeği sömürülenlere, siyasi baskılar ve kayırmalar ile hak ettikleri görevlere gelemeyenlere, yıllarını bu ülke için vermiş ücretli emektar öğretmenlerimize, deprem bölgesinde yaşayan ama atanamadığı ama okulu olmadığı için çocuklarından uzak kalmış görev bekleyen öğretmenlerimize, buradayız, her koşulda sizlerin hakları için mücadele edeceğiz, Cumhuriyet Halk Partisi her zaman yanınızda olacak diyorum.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***