(Serbest Görüş) – ASLI GÜNEY
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın adını duymayanınız kalmamıştır muhtemelen. Yerlikaya, hem kaymakamlığı hem de valiliği döneminde halkla ve yerel basınla iyi iletişim kuran bir bürokrat olarak ön plana çıktı. Bu yaklaşım tarzı ve yönetim biçimi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dikkatini çekti. Erdoğan, Yerlikaya’yı önce Gaziantep’e ardından da ‘en sevdiği şehir’ olan İstanbul’a vali olarak atadı. Yerlikaya da söz konusu görevlerde Erdoğan’ı hiç mahcup etmedi. Erdoğan, Belediye Başkanlığı’nı CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na kaptırmış olsa da, Yerlikaya üzerinden halka temas etmeye devam etti. Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra da Erdoğan, İstanbul Valisini İçişleri Bakanı yaparak onu onore etti. Yerlikaya, bakanlığa o kadar hızlı başladı ki, hem Erdoğan hem de vatandaşlar şaşkın kaldı. Yerlikaya, kısa bir sürede bir devrin kapanmasına neden oldu. Bir dönem demeçleri her gün gazete ve televizyonlarda boy boy yer alan eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun adını adeta hafızalardan kazıdı. Bugün hem Ak Partili seçmen hem de sokaktaki vatandaşın bile aklına gelmiyor Süleyman Soylu ve ekibi. Hatta basına yansıtılan bazı bilgilerden sonra, ismini dahi almak istemiyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, görevi devraldığından beri Emniyet’teki kadro değişiklikleri ve Süleyman Soylu döneminin etkileriyle ilgili kapsamlı çalışmalar yapıyor. Yerlikaya, görevi devraldıktan sonra öncelikli olarak Süleyman Soylu’ya özdeşleşen emniyet müdürü ve valileri görevden aldı. Onların yerine vatandaş ile yakın temas kuran bürokratları atadı. Yerlikaya, geçen altı aylık görev süresince, sadece üst düzey bürokratlarla yetinmedi. Adı şaibeye karışmış ve vatandaşın tepkisini çekmiş alt görevdeki çalışanları da bir bir kızağa çekti. Yaşananlara bakıldığında, artık Ankara’da ve İçişleri Bakanlığı’nda sadece Ali Yerlikaya’nın adı anılıyor. Yerlikaya, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında göreve gelen ve yaklaşık 5 yıl bu görevde kalan Süleyman Soylu’nun anılarını bakanlık koridorlarından sildi. Öyle ki, Soylu kendisine Mayıs 2023 seçimlerine kadar o kadar güveniyor ki, çevresindeki insanlar bile onun etki alanından çekiniyordu. Emniyet ve Jandarma gibi iki güvenlik bürokrasisini elinde tutması bile korkunun oluşmasına yetiyor da artıyordu.
Ne var ki, Süleyman Soylu’nun korku teoremi birkaç ay içerisinde yandı bitti kül oldu. Sabah akşam muhalefet partililerle ekran karşısında kavga eden, onlara ağır hakaretler eden, ve devleti gücüyle onları tehdit eden Soylu bir anda Ankara’da unutuldu. Aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın akıllı ve stratejik projesiyle unutturuldu. Mayıs öncesine kadar ekran ekran gezen ve Ankara gazetecilerinin görüntü vermek için yarıştığı Soylu, şimdilerle kendini savunmak için İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan yardım istiyordu. Çünkü hem iktidar medyası hem de muhalif medya, Soylu’yu ekranlarında görmek istemiyor. Yine burada iktidarın ona karşın açık bir ambargosu olduğu da aşikar değil. Sabahtan akşama kadar kendisine yönelik salvolar yapılmasına karşın, Soylu söz konusu iddialara ancak sosyal medya hesabı üzerinden yanıt vermeye çalışıyor. Bunu da dikkate alan yok gibi.
Gelelim asıl meseleye. Türkiye okumasını uzaklardan yapmak tabii ki zor. Ancak açık kaynak okumaları da bize bazı bilgileri net olarak gösteriyor. Buna göre; Süleyman Soylu’nun adının İçişleri Bakanlığı’ndan silinmesinin temelinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayının olmadığını düşünmek safdillik olur. Çünkü Erdoğan’ı yakından bilenler her zaman söyler. Erdoğan, hem bakanından hem de bürokratından yüzde 100 samimiyet ve güven ister. Çevresindeki kişilerin anormal derecede ön plana çıkarılmasını istemez. Herkesin bir görev tanımı olduğundan, bu kapsamda kalmasını ister. Soylu’nun görev tanımını çoktan aştığından Erdoğan’ın haberdar olmaması mümkün olabilir mi?
Belki de Yerlikaya’nın adını kamuoyunun hafızasına kazıyan ise yaklaşım tarzı ve yönetim biçimi. Yerlikaya, görevi devraldıktan hemen sonra Türkiye’yi adeta bir ahtapot gibi saran çeteler, mafyatik gruplar ve uyuşturucu tacirlerine yönelik apansız mücadelesidir. Tabii ki bu ekip işidir. Bakan Yerlikaya’nın onayı ile bürokrasi yürütüyor bütün operasyonları. Ancak Yerlikaya’nın kısa sürede bu kadar kirli çetelere yönelik ağır nokta operasyonlar yaparken, insanın aklına gelmiyor değil! Uluslararası suç gruplarının lider kadrosu Türkiye’nin farklı noktalarında güç savaşı yaparken, Soylu ve ekibinin bundan habersiz olması mümkün olabilir mi? Hepinizden aynı cevabı duyar gibiyim: Tabii ki hayır… Ayrıca söz konusu uyuşturucu ve kara para suçlarından dolayı Türkiye’de yaşayan şaibeli kişilerin Türkiye Cumhuriyet vatandaşı kimliği alması da ayrı bir muamma. Çünkü bir kişinin vatandaşlık alması için öncelikli İçişleri Bakanı’nın haberi ve onayının olması gerekiyor. Bu da aklımıza bir dönem Türkiye’de bazı karanlık işlerin yapıldığı izlenimi veriyor.
Ali Yerlikaya ve ekibi de yaşananlar karşısında artık dur demenin zamanının geldiğini düşünmüş olmalılar ki, temiz bir sayfa açmaya karar vermişler. İlk iş olarak da Soylu döneminde tabana nüfuz eden kirli yapıları temizlemekte bulmuşlar çareyi. Ali Yerlikaya ve ekibi, çok iyi bir yolda. Şayet kirli yapılarla mücadeleden taviz vermeden devam ederse, adını Bakanlık koridorlarına altın harflerle yazdıracak. Çünkü İçişleri Bakanlığı koltuğu siyasi bir makam. Ali Yerlikaya ise Bakanlığı’nın öz ve öz evladı. Çalışma arkadaşlarının pek çoğu da, eski bürokrat dostları. Aynı masa etrafında düşünerek adım atmaya devam ederse, Türkiye’de güvenlik bürokrasisiyle ilgili çözemeyecekleri sorun yok gibi.
Bekleyip göreceğiz. Zaman her şeyin ilacıdır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***