CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel, parti genel merkezinde MYK ve PM gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Ulaştırma Bakanı’nın ‘Otoyolu parası olan kullanır’ ifadesine tepki gösteren Yücel, “Ulaştırma Bakanı Sayın Uraloğu demiş ki ‘Otoyolu parası olan kullanır.’ Bu kısa cümleye o kadar çok soru sorulabilir ki. Peki, o otoyollar için neden herkesten vergi alınır? Siz vergiyi herkesten kesip, hizmeti sadece varlıklı gruplara mı götürüyorsunuz? Ne zamandan beri bakanlar, vatandaşı ‘parası olan/olmayan’ diye ayırıyor? Birilerinin parası var, birilerinin yok. Peki bunun suçlusu kim? Vatandaşın cebinden elini çekmeyen AKP’ye daha açık soralım: Siz sadece zenginlerin hükümeti misiniz?” diye konuştu.
Yücel’in açıklamaları şöyle:
“İŞ CİNAYETLERİNİ ‘KADER’ YA DA ‘FITRAT’ İLE AÇIKLAYAN YÖNETİM ANLAYIŞI DEĞİŞMEDİKÇE İŞ CİNAYETLERİNİN ÖNÜNE GEÇEMEYİZ”
“Pençe-Kilit operasyon bölgesinden gelen acı haberle güne başladık. Hain terör örgütü PKK’nın saldırısında Astsubay Necdet Çalış, Piyade Sözleşmeli Er Emrah Gündüz ve Piyade Sözleşmeli Er Fevzi Kızıltaş’ın şehit olduğunu büyük bir üzüntüyle öğrendik. Kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Geçtiğimiz hafta, Siirt’te, maden ocağında meydana gelen göçükte, 3 maden işçimiz, hayatını kaybetti; 2 işçimizse yaralı olarak kurtuldu. Hayatını kaybedenlere başsağlığı, yaralı olarak kurtulan işçilerimize de acil şifalar diliyoruz. CHP’nin gölge bakanları, Sayın Gamze Taşçıer ve Sayın Deniz Yavuzyılmaz, olayın akabinde hemen Siirt’e gitti ve hayatını kaybeden madencilerimizin acılarını paylaştı. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, ailelere telefonla taziye dileklerini iletti. Üzgünüz çünkü öngörülebilir ve önlenebilir nitelikte bu olay, iş kazası değil; iş cinayetidir. AKP iktidarları boyunca en az 32 bin işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İş cinayetlerini ‘kader’ ya da ‘fıtrat’ ile açıklayan yönetim anlayışı değişmedikçe iş cinayetlerinin önüne geçemeyiz.
“CHP İKTİDARINDA ÖĞRETMENLER; HAK ETTİKLERİ STATÜYE, SAYGINLIĞA VE ÇALIŞMA KOŞULLARINA KAVUŞACAKLAR”
3 gün önce, Öğretmenler Günü’nü kutladık. Milli Eğitim Bakanlığından (MEB) Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Suat Özçağdaş, 24 Kasım’da bir basın toplantısı düzenleyerek öğretmenlerimizin ve milli eğitim sistemimizin içinde bulunduğu durumu ve CHP’nin çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaştı. CHP iktidarında öğretmenler; hak ettikleri statüye, saygınlığa ve çalışma koşullarına kavuşacaklar. Başta, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak yitirdiğimiz tüm öğretmenleri, saygıyla ve minnetle anıyoruz. Buradan özveriyle çalışan öğretmenlerimize, eğitim emekçilerine saygılarımı ve minnet duygularımızı iletiyoruz. Kıymetli öğretmenlerimizi, geleceği inşa etme mücadelelerini ve öğretmenler gününü kutluyorum.
“EĞER ORDU İÇERİSİNDE BİR KİŞİ BİLE ATATÜRK’Ü VE İLKELERİNİ SORGULUYORSA O ŞAHSIN ORADA BİR DAKİKA BİLE TUTULMASINA İZİN VERİLMEMELİ, KULAĞINDAN TUTULDUĞU GİBİ KAPININ ÖNÜNE KONULMALIDIR”
Geçtiğimiz hafta, ‘Bir teğmen grubu, Atatürk rozeti takmayı reddettiği için piyade okulunda kavga çıktı’ iddiası gündeme geldi. Millî Savunma Bakanlığı, (MSB) her ne kadar bu haberi yorumladıysa da sonuç başlatıldığı konusunda bir açıklama yapıldı. Madem böyle bir haber yok, madem böyle bir olay yok, o zaman neyi araştırıyorlar? AKP iktidarına kadar hiç kimse, Türk Ordusu’nun Atatürk’e bağlılığından, askerlerin Atatürk sevgisinden kuşku etmezdi. Bunlar, önce beynini Pensilvanya’daki bir teröriste kiraya vermiş bir grubu, ordunun içine aldılar. Sonra da Türk Ordusu’nun şerefli subaylarına iftiralar attılar ve onları ipe sapa gelmez davalarla cezaevlerine gönderdiler. Şimdi de ‘Orduda hangi tarikat güçleniyor’ sorusu soruluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) rehberi, sadece akıl ve bilimdir. O aydınlık yolu açan da Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Eğer ordu içerisinde bir kişi bile Atatürk’ü ve ilkelerini sorguluyorsa o şahsın orada bir dakika bile tutulmasına izin verilmemeli, kulağından tutulduğu gibi kapının önüne konulmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkenin de TSK’nın da ortak ve tartışılmaz değeridir. Biz CHP olarak bu konunun da takipçisi olacağız.
“AKP VE MHP’Yİ BURADAN UYARIYORUZ: VATANDAŞI, ZERRE DAHİ İLGİLENDİRMEYEN KONULARLA GÜNDEMİ MEŞGUL ETMEYİN”
Bugün, burada, AKP’nin suni gündemini değil, vatandaşın gündemini konuşmak için bir aradayız. AKP iktidarı yıllardır toplumu kamplaştıran, kutuplaştıran, ayrıştıran bir yönetim anlayışıyla vatandaşlarımızı yapay gündemlerle meşgul ederek yaşadıkları sorunları unutturmaya çalıştı. Ancak bu yöntemin, bu zehirli dilin artık yerel seçim öncesinde, ekonomik krizin acı faturasını ödeyen halkımız üzerinde, yeteri kadar etkisinin olmadığı fark etti ki bu sefer de bir anayasa krizini gündeme getirdi. AKP ve MHP arasında tırmanan anayasa krizinin nereye varacağını bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz, biz bu tartışmanın ve suni gündemlerin tarafı değiliz. Varlığını Anayasa’ya borçlu olup da Anayasa’yı ihlal edenlerle Anayasa değişikliğini tartışmak için masaya oturmamız söz konusu bile olamaz. AKP ve MHP’yi buradan uyarıyoruz: Vatandaşı, zerre dahi ilgilendirmeyen konularla gündemi meşgul etmeyin. Yumurtanın tanesi 7 lira, 30’lu yumurta 210 lira olmuşken; beyaz peynirin kilosu 300, kıymanın kilosu 400 lira olmuşken; seçimlerden bu yana akaryakıt fiyatları yüzde 100 artmışken ve kira artışları son bir yıla kıyasla yüzde 300’leri aşmışken Anayasa değişikliğini ve 50 artı 1’i konuşmaya utanmıyor musunuz? Milletimiz, geçim derdiyle ve hayat pahalılığıyla inim inim inlerken kendi saltanatınızı sürdürme derdine düşmeniz ayıp değil mi?
“MAVİ MARMARA SALDIRISININ ARDINDAN SICAĞI SICAĞINA, ‘GEMİYE BEN İZİN VERDİM’ DİYEN ERDOĞAN; 6 YIL SONRA, ‘GİDERKEN BANA MI SORDUNUZ’ DİYEN YİNE ERDOĞAN”
Geçen haftaki basın toplantımızda yaptığımız dış politika yorumlarıyla gördük ki AKP’nin troll ordusunu bir hayli rahatsız etmişiz. Yorumlarımızın doğruluğunu, rahatsız ettiğimiz kitleyle de gördük. Şimdi o trol ordusunu var mısınız biraz daha rahatsız edelim? Erdoğan’ın dış politikada yaptığı geri viteslere bir göz atalım: Daha önce ‘zalim’, ‘firavun’, ‘darbeci’, ‘Onunla asla aynı masaya oturmam’ dediği Sisi ile 2022 Dünya Kupası açılışında tokalaşıp selamlaştığını unutmadık. Mavi Marmara saldırısının ardından sıcağı sıcağına, ‘Gemiye ben izin verdim’ diyen Erdoğan; 6 yıl sonra, ‘Giderken bana mı sordunuz’ diyen yine Erdoğan. Filistin’de yaşanan olaylardan dolayı İsrail’i ‘terör örgütü’ diye eleştiren de Erdoğan; 2022 yılında İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhag Herzog’u kabul eden de terör devletine karşılıklı büyükelçi atayan da yine Erdoğan. Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda katledilen ve cesedi dahi bulunmayan gazeteci Cemal Kaşıkçı Cinayetiyle ilgili ‘Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir’ diyerek ‘Dava dosyasını ve yargılama yetkisini Suudi Arabistan’a vermem’ diyen de Erdoğan; ülkeye sıcak para gelsin diye Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin yargı yetkisini ve dava dosyasını Suudi Arabistan’a devreden de Erdoğan. Rahip Brunson ile ilgili Amerika’ya ‘Bu fakir, bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın’ diyen de Erdoğan; sonra bir gecede Rahip Brunson’u serbest bıraktıran da Erdoğan. 2015’te, Rus savaş uçağı düşürüldüğünde, ‘Özür dilemesi gereken biz değiliz, hava sahamızı ihlal edenlerdir’ diyen de Erdoğan; Haziran 2016’da Putin’e bir mektup gönderip özür dileyen de Erdoğan. Ve 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) olayın finansörü olmakla suçlayan da Erdoğan; 2021 yılında BAE ile 13 ayrı anlaşma imzalayan da Erdoğan.
“GÜNLERDİR ARA BULUCU OLMAK İÇİN UĞRAŞAN ERDOĞAN VE HAKAN FİDAN’IN DÜŞTÜĞÜ DURUM HİCAP VERİCİ”
15 Temmuz milletin destanıydı, para sıcak geldi. Milletin destanını bozdurup paraya çevirdi. AKP’nin trollerine bu hafta bir güzellik yaptık. Alın size, Erdoğan’ın R’ye taktığı, geri vites yaptığı dış politika tornistanları. İstedikleri maddeden seçip saldırmaya başlayabilirler. Şimdi, güncel dış politikaya gelecek olursak; geçen hafta bölgemizde en önemli gelişme İsrail-Hamas arasındaki sınırlı ve kısa süreli ateşkesti. Her iki tarafın rehine takaslarını tamamlamasının ardından sona erecek olan ateşkes, 4 günle sınırlı. Dilerim ki kalıcı barışın sağlanması için gerekli diplomatik girişimler ve somut adımlar atılır. Bu süreçte Katar ve Mısır yerine ara bulucu olarak Türkiye’nin yer alması gerekirdi. Ancak Erdoğan’ın güven vermeyen, sürekli u dönüşleriyle dolu dış politikası Türkiye’yi sahanın dışına itti. Umarız, bu hatalardan ders çıkarılır. Hamas’ı bölge ülkeleri dâhil olmak üzere hiçbir devlet başkanı, Erdoğan kadar savunmadı. Almanya ziyaretinde, Alman Cumhurbaşkanı ve Şansölyesi’ne, ‘Siz İsrail ile görüşün, biz de Hamas ile görüşüp ateşkes ve rehine işini halledelim’ diyen Erdoğan’ın; ‘vatanını koruyan mücahitler ordusu’, ‘özgürlük savaşçıları’ olarak tanımladığı Hamas, İsrail ve ABD; ateşkesin sağlanmasındaki katkılarından dolayı Mısır ve Katar’a teşekkür etti. Günlerdir ara bulucu olmak için uğraşan Erdoğan ve Hakan Fidan’ın düştüğü durum hicap verici.
“ERDOĞAN, FİLİSTİN-İSRAİL SORUNUNU BİR İÇ POLİTİKA MALZEMESİ YAPABİLMEK İÇİN BİR ULUSLARARASI SORUN OLMAKTAN ÇIKARIP DİN SAVAŞLARI HALİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR”
Daha önce de bu kürsüden belirttiğimiz gibi, uluslararası bir krizde ara bulucu olmanın ön koşulu; tarafsız olmak, taraflarla iyi diyalog ve iyi ilişkiler geliştirmek ve uluslararası arenada güven veren tavırlarınızdır. Ancak Erdoğan, Filistin-İsrail sorununu bir iç politika malzemesi yapabilmek için bir uluslararası sorun olmaktan çıkarıp din savaşları haline getirmeye çalışıyor. Dış politikayı yıllardır yaptığı gibi iç politika malzemesi haline getiren Erdoğan’ın yaklaşan yerel seçim öncesinde kullanacağı en önemli argümanlardan biri, İsrail-Filistin meselesidir. Biz, Gazze konusunda hamasetten uzak, Filistinlilerin haklarını koruyacak bir politika izleme konusunda kararlıyız. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal üyesi olan 120 siyasi partinin liderine, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin bir mektup göndererek ‘Bu katliamları önlemek için dünyadaki siyasi akrabalarımıza büyük bir görev düşüyor’ dedi. Kalıcı ateşkes için inisiyatif alınması çağrısında bulundu. Biz, elimizden gelen her şeyi yapacağız. Geçen yüzyılda soykırım felaketini yaşayan Bosna da bizim hassas olduğumuz bir yer. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, hafta sonu ‘Devlet Günü’ etkinlikleri çerçevesinde, Bosna Hersek’e gitti ve temaslarda bulundu. Oradan da Filistin mesajı verdi. Biz, Bosna’da yaşananların benzerinin Gazze’de yaşanmaması için herkesin sesini yükseltmesi gerektiğini söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Bilge Kral Aliya Izzetbegoviç’in dediği gibi, ‘Unutulan katliam tekrarlanır.’ Bosna’daki soykırımın unutulmaması ve Gazze’de tekrarlanmaması için gereken her adımı, üzerimize düşen her şeyi yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.
“ASGARİ ÜCRET, İSTİSNAİ ÜCRET OLMAKTAN ÇIKTI. ERDOĞAN TÜRKİYE’SİNDE, OLAĞAN ÜCRET HALİNE GELMİŞ DURUMDA”
Önümüzde iki önemli süreç var: Biri Meclis Genel Kurulu’nda başlayacak olan bütçe görüşmeleri, diğeri de milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun görüşmeleri. İkisinde de yoksulluğu engelleyecek, toplumu refaha ulaştıracak, halkımıza nefes aldıracak kararlar alınması en büyük temennimiz. Ama AKP iktidarında, bu sürece olumlu bir sonuç çıkacağını düşünmüyoruz. Çalışma Bakanı Sayın Vedat Işıkhan, asgari ücretin yılda bir kere belirleneceğini açıkladı. Enflasyon önlenemezken, dövizdeki artışın önü alınamazken, hayat pahalılığı engellenemezken böyle bir açıklama yapılması abesle iştigaldir. Seçim senesi, 2 kez asgari ücret güncelleniyor, seçimden sonra 1 kez güncelleniyor, acaba neden? Türkiye’de her 2 kişiden 1’i, asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret, istisnai ücret olmaktan çıktı. Erdoğan Türkiye’sinde, olağan ücret haline gelmiş durumda. Yoksulluk sınırının 44 bin lira olduğu ülkemizde, insanlar 11 bin lirayla, yani yoksulluk sınırının 4’te 1’iyle, geçinmeye mecbur bırakılıyor.
“ASGARİ ÜCRETİN ENFLASYONDAKİ ARTIŞA GÖRE, YILDA EN AZ 2 KEZ İYİLEŞTİRİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Bu hiperenflasyon ortamında, asgari ücrete yıl içinde sadece tek zam yapılarak geçiştirilmesi düşünülemez. Faizi önce düşüren, sonra yükselten, sonra ‘Nas’ diyerek yine düşüren, şimdi yeniden yükselten AKP iktidarının bu derin yoksulluk ve hayat pahalılığında hiç mi sorumluluğu yok? Dövizi uçuran, bütçe açığını büyüten, üretime zerre kadar katkısı olmayan ekonomi politikalarının enflasyonist ortama hiç mi etkisi yok? ‘İşçi ve emekçi yük’müş, enflasyon da onlara verilen ücretler nedeniyle artıyormuş. İşte hükümet bize, tam olarak bunu söylüyor. Biz, CHP olarak asgari ücretin enflasyondaki artışa göre, yılda en az 2 kez iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir kez daha vurguluyorum: En az 2 kez iyileştirilmesi. Belirlenmesi, tespit edilmesi değil; iyileştirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.
“İTİRAZ ETTİK, SESİMİZİ YÜKSELTTİK VE EMEKLİLER ARASINDAKİ BU AYRIM ORTADAN KALKTI”
Arttırılması gereken, elbette sadece asgari ücret değil. Emekli maaşları da dul ve yetim aylıkları da günün koşullarına göre yeniden belirlenmek zorunda. Ve tabii ki sosyal yardımlar da aynı şekilde. Ülkemizde, ekonomik krizin bedelini en ağır şekilde ödeyen kesimlerden biri de emekliler. Açlık sınırının altındaki, 7 bin 500 liralık emekli maaşıyla geçim mücadelesi veren milyonlar var. Bu nedenle de emeklilerin önemli bir kısmı, emekli olduktan sonra da çalışmaya devam ediyor. AKP, geçtiğimiz günlerde herkesi ayırdığı gibi emeklileri de ‘çalışan’ ve ‘çalışmayan’ diye ayırdı. Ve çalışmak zorunda olan emeklilere, 5 bin liralık ikramiyeyi vermeyeceklerini söylediler. ‘Bir emekli niye çalışır’ diye oturup düşünüyorlar mı? Emekli vatandaşlarımız, sanki hayat pahalılığında emekli maaşı yetmediği için ikinci bir işte çalışmak zorunda değilmiş de keyfi bir sebeple çalışıyorlarmış gibi. İtiraz ettik, sesimizi yükselttik ve emekliler arasındaki bu ayrım ortadan kalktı. Şimdi sıra emekli maaşlarında. En düşük emekli maaşı, asgari ücret düzeyinde olması, asgari ücretin de insanca yaşanacak sınırlarda olması konusunda ısrarımız ve mücadelemiz devam edecek.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***