BÜLENT KORUCU | İNSAN KALABİLENLER-2
Türk, samimi bir dindar ve İslamcı gelenekten geliyor ama solcu Kürt siyasal hareketinin içinde; Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri için adliyenin kapısına dayanıyor ve Siyasal İslamcı rejime karşı en etkili eylemlere imza atıyor. Ömer Faruk Gergerlioğlu pek çok ezberi çöpe attıran bir çizgiyle insan hakları savunuculuğunu sürdürüyor. Beyaz Torosların hesabını sorarken Siyah Transporterleri görmezden gelmiyor.
Mücahitlikten müteahhitliğe geçişten sonra her şeye müsait noktalara konuşlanan eski yol arkadaşlarının dengesini bozuyor. Sadece sözleriyle değil duruşuyla da onların çelişkilerini yüzlerine vuruyor. Bu yüzden zaman geçtikçe daha fazla hedef tahtasına konuyor, duyulan öfke büyüyor.
Mazlum-Der’in askeri vesayete direnişinde, dönemin ezilenleri Kürtler ve başörtülüler ana başlıklardı. Gergerlioğlu bu tercihi şekillendiren isimlerden biriydi. Erdoğan Rejimi bütün kurumların içini boşaltıp ele geçirirken Mazlum-Der’i de boş geçmedi. Kayyım atanan dernek, mahkeme kararını beklemeden kongreye gitti; 12’si Kürtlerin yaşadığı şehirler olmak üzere 16 şube kapatıldı ve genel başkanlık Ahmet Faruk Ünsal’dan alınarak Ramazan Beyhan’a teslim edildi. Genel Merkez de Istanbul’a taşındı. Aslında İstanbul Şubesi bütün kurumu yuttu diyebiliriz.
Dernek ile eski Genel Başkan Gergerlioğlu’nun başına gelenlerde sebep aynı. “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz.” diyerek komünist gençlere işkence eden CHP Valisi Nevzat Tandoğan’ın yeşil libas içinde hortlağı var karşımızda. İnsan hakları savunuculuğunun bile sınırını belirleme yetkisini kendisinde gören zihniyet, Ömer Faruk Beyi cezaevine atmaktan çekinmemişti.
Mağduriyet onların tekelindeydi ve zulümlerine kimse ses çıkarmamalıydı. Söz konusu çelişki bugünle ve iktidar psikolojisiyle de sınırlı değildi. Gazete Duvar’a verdiği bir röportajda şöyle diyordu Gergerlioğlu: “Değişen tek şey, o gün başörtüsü özgürlüğü için dayak yiyenlerin bugün iktidarda olması. Kendileri açısından sorun bittiğinde, başkasının maruz kaldığı hak ihlalini görmediler demek de doğru değil. Çünkü ezilirken de başkasının acısını görmüyorlardı.”
Bizzat yaşadığı bir olaydan hareketle bu tespiti not ediyordu. “Ben Mazlum-Der’deyken 2005 yılında İzmit’te başörtüsü eylemleri başlatmıştım ve her hafta Cumartesi günü saat 12.30’da buluşuyorduk. Yerel gazeteler “Yeni Cumartesi Anneleri İzmit’te” diye haberleştirdi. Ben bundan hoşlanmıştım ama muhafazakâr arkadaşlar rahatsız olmuştu. ‘Kürtçülerle, komünistlerle aynı kefeye konmak’ rahatsızlık sebebiydi. Bu bakış açısına sahip insanların insan haklarını anlaması ve savunması için kırk fırın ekmek yemesi gerektiğini daha o zamandan fark etmiştim.”
TBMM’de Gergerlioğlu başta olmak üzere birkaç vekil olmasa varlığından bile haberdar olmayacağımız bir İnsan Hakları İnceleme Komisyonu var. Çalıştığı komisyonun ve milletvekilliğinin hakkını verenlerden biri Ömer Faruk Bey. Bu yüzden başı dertten kurtulmuyor. Yargıdan, medyadan, bilumum hak arama mekanizmasından umudunu kesenlerin yegane başvuru mercii o. Atanamayan öğretmenlerden, cezaevinde tedavi olamayan hastalara kadar geniş yelpazede mektup alıyor. Canı yanan herkese yetişmeye çabalıyor. Öyleki partilerüstü diyebileceğimiz bir konumda duruyor. Pek çok kişi hangi partiden aday olsa oy vereceğini beyan ediyor.
Dindar görünümlü organize suç örgütü AKP’nin dengesini bozduğunu söylemiştim. En önemli delilim, gözaltı merkezleri ve cezaevlerindeki çıplak aramaları gündeme getirmesinin üzerinden iki ay geçmeden tutuklanması. 18 Şubat 2021’de AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’le o sert polemiği yaşadıktan sonra hedefe kondu; 17 Mart’ta dokunulmazlığı kaldırıldı, 21 Mart’ta Meclis’te gözaltına alındı, tepki üzerine salıverildi. 2 Nisan’da evinden alınarak tutuklandı.
Çıplak aramalar herkesin bildiği ama dillendirmeye cesaret edemediği bir konuydu. Özlem Zengin’in yalan söylediği her halinden belli tavrına tepki ve Gergerlioğlu’na destek amacıyla bir çok kadın yaşadıklarını anlattı.
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun cezaevi günlerinden bir fotoğraf…
Bir barış gününde ‘çocuklar ölmesin, analar ağlamasın’ temasıyla oluşturulan mizansen fotoğrafın altına sosyal medya hesaplarında; ‘bu fotografa bakıp niye bu savaşın bitirip tüketmekten başka bir anlamı olmadığını anlarsınız. Analar aynı, bayraklar farklı..! Ölünce farkımız kalmıyor birbirimizden..! Çocuklarımızın tabutu yan yana duracağına, dirileri yan yana dursun, eşitçe, kardeşçe ve omuz omuza..’ yazmasından dolayı terör örgütü propagandası suçlamasıyla verilen 2 buçuk yıl hapis cezasının infazı alelacele işleme kondu. Amaç yıldırmak, geri çekilmesini sağlamaktı. Anayasa Mahkemesi kararıyla çıktığında kaldığı yerden devam etti.
Yalnızca yerel hak ihlallerine değil uluslararası çaptakilere de duyarlı bir aktivist O. Gazze ve Doğu Türkistan öncelikli takip ettiği konular arasında. Ve iktidar bloğunun iki konudaki yasaksavıcı tavrına itiraz ettiği için rahatlarını kaçırıyor ve tepkilerinin hedefi oluyor. Uygur Soykırımını, Meclis’te gündeme getirince MHP’li Erkan Akçay’la tartışması ibretlikti. Grup Başkanvekili Akçay ‘Ne yapalım, Çin’e savaş mı açalım?’ sözleriyle bir şey yapmaya niyetlerinin olmadığını itiraf etmişti.
Ömer Faruk Gergerlioğlu KHK’lı bir tıp doktoru, yani zulmün sadece tanığı değil bizzat
mağduru. Tarih yazıcıları onun hikayesi üzerinden bir dönemi bütün ayrıntılarıyla kayıt altına alabilir. “Başörtüsü yasağına karşı çıktım ‘mürteci’; Hrant Dink Cinayeti’nin sümenaltı edilmesine itiraz ettim ‘Ermenici’; her zaman Kürtlerin haklarına sahip çıktım ‘Kürtçü, PKK’lı’; OHAL ve KHK mağdurlarına zulme karşı durdum ‘FETÖ’cü’ dediler.” cümleleriyle sadece kendini değil ülkenin cinnetini anlatıyor.
Elbette en açık mesajlardan birini de sadece kendi ölüsüne ağlayan at gözlüklü insan hakları savunucularına veriyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***