İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) yargıdaki rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili 6 Ekim’de gönderdiği şikayet mektubu, ‘dilekçe savaşlarını’ başlattı. Bu savaşa, hakim Sidar Demiroğlu ile Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun da katıldı. Demiroğlu ve Altun, 16 ve 27 Ekim’de Uçar’ın şikayet mektubuna cevap niteliğinde iki dilekçe yazdı. Dilekçelerde, Uçar hakkında da bir takım iddialar yer aldı.
OPERASYON İSTANBUL’DAN
Gazete Duvar’dan Can Bursalı’nın haberine göre; ‘dilekçe savaşları’ sürerken, T24 yazarı Tolga Şardan’ın 30 Ekim’i 31 Ekim’e bağlayan gece yarısı “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı yayınlandı. Yazıda, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir rapor hazırladığı belirtiliyor, yargıdaki çürüme iddialarının merkezinde İstanbul Bakırköy Adliyesi olduğuna vurgu yapılıyordu.
Yazıda, Cumhurbaşkanı’nın rapordan sonra özellikle bir isim nedeniyle hayal kırıklığı yaşadığına dikkat çekiliyor ancak o isme açık olarak yer verilmiyordu. Yazı yayınlandıktan bir gün sonra, 1 Kasım’da Tolga Şardan’ın evi basıldı, dijital materyallerine el konuldu, gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemede SEGBİS’le alınan ifadesinin ardından tutuklandı.
Yargı ve güvenlik konularında ülkedeki en deneyimli isimlerin başında gelen bir gazetecinin ses getiren yazısında doğrudan veya dolaylı olarak bahsi geçen MİT, Cumhurbaşkanlığı, HSK ve Adalet Bakanlığı’nın şikayetçi olabileceği, Şardan’ın gözaltına alındığı ilk dakikalarda konuşulan iddialar arasında yer alıyordu.
İSTANBUL’A NAKLEDİLDİ
Oysa, Ankara’da ikamet eden Şardan’ın ifadesi SEGBİS’le alındı çünkü soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı başlatmıştı. Adı geçen kurumlar şikayetçi olsaydı, merkezleri Ankara olduğu için soruşturmayı da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yürütecekti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen başlatılan soruşturmada, Şardan’a “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlaması yöneltildi. Üst sınırı 3 yıl hapis cezası olan bu suçlamayla tutuklanan Şardan, önce Ankara Sincan Cezaevi’ne konuldu. Aradan 24 saat bile geçmeden İstanbul’a nakli gerçekleştirilen Şardan, Can Atalay, Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı gibi siyasi tutukluların hapsedildiği Silivri (Yeni adıyla Marmara) 9 No’lu Cezaevi’ne konuldu.
Cezaevi kapısını açan yazının yayınlanmasının üzerinden geçen yaklaşık 40 saat sonra yapılan operasyonun şifreleri ise, Şardan’ın 5 günlük tutukluluğunun sona ermesinin ardından gün yüzüne çıkmaya başladı.
GECE YARISI KALEM PERSONELİNE TALİMAT
Gazete Duvar’ın yargı kaynaklarından edindiği bilgilere göre, Şardan hakkında soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koridorlarında, yazının yayınlanmasından tam 26 saat sonra, 31 Ekim’i 1 Kasım’a bağlayan gece hareketlilik başladı. Başsavcılığın kalem personeline gece saat 02.00 sularında ‘Adliyeye gel’ talimatı verildi. Bu talimat üzerine kalem personeli görev yerine geldi. Olağanüstü durumlar dışında kapalı olan Çağlayan Adliyesi’nin ışıkları, o gece yanıyordu.
‘ANKARA BİRKAÇ SAAT DAHA BEKLESİN’
Şardan’a yönelik operasyon için kararlar yazdırıldı ancak soruşturmanın re’sen mi olacağı yoksa yazının muhatabı olan kurumların şikayetiyle mi başlatılacağı konusunda belirsizlik hakimdi. Bu belirsizlik, personelin çağrılmasının üzerinden 10 saat geçmesine rağmen, saat 12.00 sularında da sürüyordu. Hatta, kendi dosyasındaki işlemle ilgili imza için başsavcı vekilinden imza bekleyen bir yargı mensubu, o sırada düzenlenen toplantıya şahit oldu. Toplantıyı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz ile üç başsavcı vekili düzenliyordu. Yargı mensubunun aktardığına göre, Yılmaz’ın bulunduğu odadan çıkan başsavcı vekili, sekreterine “Ankara’yı arayın, birkaç saat daha beklesinler” talimatı verdi.
YAZIDAN 40 SAAT SONRA GÖZALTI
Çağlayan Adliyesi’ndeki gece trafiği ve ‘Birkaç saat daha beklesinler’ talimatı, 1 Kasım günü saat 14.25’te anlam kazandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi’nde görevli polisler, 1 Kasım saat 14.25’te Tolga Şardan’ın evine gitti. Ekiplerin hemen ardından evine ulaşan Şardan’a gözaltı kararı tebliğ edildi, dijitallerine el konuldu. Çıkarıldığı mahkeme, 1 Kasım saat 17.00 sularında Şardan’ı tutukladı. Yani, yazı yayınlandıktan 26 saat sonra başlayan hareketlilik, 41. saatte Şardan’ın hapse atılmasıyla sonlandı.
ERDOĞAN’IN HAYAL KIRIKLIĞI
Şardan, 5 günlük tutuklu kalmasına neden olan yazıda, raporu gören Cumhurbaşkanı’nın bir yargı mensubu hakkındaki isnatlar nedeniyle hayal kırıklığına uğradığına işaret ediyor ve şu ifadeleri kullanıyordu:
“Hatta Erdoğan’ın kendisine iletilen bilgiler kapsamında, İstanbul’da görevli üst düzey bir yargı mensubu ile ilgili aktarılan veriler sonrasında ‘hayal kırıklığı’ yaşadığını ifade ettiği ve söz konusu yargı mensubuna çok sinirlendiği belirtiliyor.”
‘BAŞSAVCI YILMAZ HAKKINDA DA KİMİ İDDİALAR BULUNMAKTADIR’
Soruşturmayı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı re’sen başlatmıştı. Yazının muhatabı olan kurumların herhangi bir şikayeti yoktu. Yazı yayınlandıktan yaklaşık 38 saat sonra, yapılan operasyonda suçlama “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” olabilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görevli Hakan Aksoy tarafından Ankara’dan SEGBİS’le ifadesi alınan Şardan, kendisine isnat edilen suçu işlemediğine dair örnek verirken şu kritik ifadeleri kullanmıştı:
“Eğer ben TCK 217. madde hükmüne aykırı hareket eden gazeteci olsaydım, söz konusu yazı içinde ulaştığım ama teyidini alamadığım ham bilgileri de kullanabilirdim. Hatta şunu söyleyeyim, bu bilgiler için İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Şaban Yılmaz ile ilgili de kimi iddialar bulunmaktadır. Dolayısıyla ben art niyetli hareket eden gazeteci olsaydım, tecrübesiz bir gazeteci olsaydım, bugün kamu görevlilerinin kişi hak ve özgürlüklerine yönelik de hareket etmiş olurdum.”
‘HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATAN YILMAZ MI?’
Şardan’ın tutuklanmadan hemen önce söylediği bu sözler, “Erdoğan’ın hayal kırıklığına Şaban Yılmaz mı sebep oldu?” sorusunu da beraberinde getirdi. Bu soruyu soranlardan biri de deneyimli gazeteci Murat Yetkin’di. Şardan tutuklandıktan sonra kişisel internet sitesinde kaleme aldığı yazıda “Acaba Şardan’ın yazısında teyit alamadığı için yazmadığı isim, savcılığa ifade verirken andığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz mıydı, değil miydi?” sorusunu soran Yetkin, cevabı Adalet Bakanlığı’nda ve Bakan Yılmaz Tunç’un başkanlığını yaptığı HSK’nın Başsavcı Şaban Yılmaz’la ilgili soruşturma açıp bulması gerektiğine işaret ediyor.
DİJİTALLERE YAZININ KAYNAĞI İÇİN Mİ, KİŞİSEL MERAK İÇİN Mİ EL KONULDU?
Şardan’ı hapishaneye gönderen yazıdan sonra yapılan operasyonda el konulan dijitallerin ise Ankara’dan İstanbul’a getirilip getirilmediği ise hala bir muamma. Dijitallere “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazının kaynağının bulunması için mi, suç unsuru arandığı için mi yoksa kişisel merak nedeniyle mi el konulduğu soruları da henüz yanıt bulmuş değil.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***