(Serbest Görüş) – MERCAN BULUT
Kur’an-ı Kerim’e hâkim olanlar iyi bilir. Allah Mukaddes kitapta defalarca insanoğlundan ‘Halifem’ diye bahseder. Yani bir nevi kendisinin dünyadaki elçisi ve temsilcisi olduğundan söz eder. İnsanoğluna da defalarca iyilik yapmayı, akraba ve yakınlara yardım etmeyi ve komşuluk hakkını bir fiil yerine getirmesini tavsiye eder. Hatta sevgili Peygamberimiz de “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyerek komşuluğun ne kadar kıymetli bir haslet olduğuna dem vurur. Dinimiz bize güzel hasletleri tavsiye ederken, toplum olarak farklı bir yöne doğru evirildiğimizi müşahede ediyorum maalesef. Bunun onlarca temel kronik sebebi var. Bunları alt alta sıralayacak değilim. Zaten dile getirilmesinin de toplum nezdinde bir değerinin de olmadığını görüyorum. Çünkü toplumun içinden bazı duygularının tereyağından kıl çeker gibi alındığı ortada ne yazık ki. Bu daha başlangıç gibi geliyor bana. Arkasından daha büyük travmaların gelmemesine adına başta siyasetin ve toplumsal örgütlerin bazı önlemleri alması gerekiyor. Ne yazık ki zaman hızla daralıyor.
Uzaklardan insanın kendi ülkesini izlemesi ne kadar acı. Yıllarca doğup büyüdüğünüz ülkenizle ilgili bütün bilgileri sadece internet ortamından takip ediyorsunuz. Ya da yakınlarınızdan aldığınız iyi ya da kötü haberlerle iktifa etmeyi tercih ediyorsunuz. Ancak aldığım haberler ve takip ettiğim bilgiler, ülkemde bazı travmatik sorunların yaşandığını gösteriyor. Hem aldığım eğitim hem de yıllarca yaptığım görevim icabı toplumsal sorunları yakından takip ediyorum. Bana göre; asıl olan insanın varlığı ve mutluluğu için devletin mücadele etmesidir. Halkı mutlu ve mesut olmayan bir ülkede toplumsal bir kaynaşmanın yaşanamayacağı aşikâr. Kaldı ki, son bir haftada Ankara, İstanbul ve Çankırı başta olmak üzere bazı şehirlerde karşılaştığım vakalar, toplumun psikolojik olarak bir tedavi ve rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Şimdi uzaklardan şahit olduğum birkaç vakayı gözlerinizin önüne getirip, temel soruna parmak basacağım.
Yukarıda Hazreti Peygamberin komşuluk hakkından ve Allah’ın insanoğluna verdiği değerden bahsettim. Ama insan için bu kadar kutsal değer atfedilirken, bizlerin nasıl bir davranış içerisinde olduğumuz ise aşikâr. Maalesef toplum olarak büyük bir yıkım içerisindeyiz. Bunun nereye evirileceğini de kimseler bilemez. Hatta yaşanan bazı spesifik olayları basit birkaç örnek olarak görmek de fotoğrafın ve sorunun çözümünü engelleyeceğinin de altını çizmek gerekiyor. Kur’an-ı Kerim’in Maide Suresi’nde, “Kim, bir insanı haksız yere öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür” buyuruluyor Yüce Allah. Devamında da “Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” diyor. Asırlar öncesinde münadinin sesinden gelen bu haykırışlar ne yazık ki, bir nefes olamamış güzel ülkemde. Her gün bir kadının bir şehirden ölüm haberleri düşüyor ajanslara. Arkasında gözü yaşlı çocuklar ve anneler ise bakakalıyor. Katilin elinde ise ya bir silah ya da bir bıçak oluyor. Hiç pişmanlık yaşamayan bu azgın katiller ise ölünün arkasından sanki gülücükler atıyor. Kendi kendilerine “Oh olsun bile” diyor. Cinayetin temel sorunları ise ekonomik sorunlar sonrasında başlayan boşanma aşamaları ya da namus mavraları. Bu toplumda her şey erkek için dizayn edilmiş. Bayanların gülmeye bile hakkı yok! Gülecekse bile kuytu köşelerde gülmeli! Giyinecekleri elbiselerini de kocalarına, ağabeylerine ya da babalarına sormalı. Ama erkekler asla sorgulanmamalı. Sabahlara kadar gece kulüplerinde gönül eğlendirirken, karşılarında eğlendikleri bayanların da birer kadın olduklarından habersizce.
Önümde birkaç üzücü haber var… Ankara’da son bir haftada yaşanan üç komşu kavgasında toplam 10 masum insan hayatını kaybetmiş. Sebep mi komşu kavgası. Sen-ben çekişmesi yani. Alt komşu üstü rahatsız etmiş, onlarda evde zulaladıkları silahlarıyla çocuk, kadın, erkek demeden katletmiş. İşte toplumun geldiği durum bu. Bitmedi… Çankırı’da 17 yaşındaki bir kız çocuğu erkek arkadaşı ile birlikte annesini boğarak öldürmüş. Bitmedi… Yine aynı şehirden… Boşanma aşamasındaki bir bekçi, önce eşini sonra kendisini vuruyor. Devletin eline silah verdiği bekçi, ölüm saçıyor. Başta bir şehrimizde ise cinnet getiren bir baba, iki evladını ve eşini öldürüp hayatına son veriyor. İşte toplumun geldiği durum bu. Fazla söze hacet yok. Bence siyasetçiler başka şeylerle uğraşmasın. Artan toplumsal sorunları çözmek için gerekli adımları atsınlar. Bir uzman olarak benden hatırlatması. Ülkede bir toplumsal cinnet yaşanıyor. İster kabul edin ister etmeyin. İnsanlar belli ki, birbirine yan bakmaktan korkar oldu. Acilen buna çözüm üretin.
Son söz… İnanır mısın Doğu ve Batı karşılaştırması yapmaktan nefret ederim. Meslek hayatımda da bu tarz yorum yapanlara şiddetle karşı çıktım. İslam’ın beşiği Doğu iken, maalesef bu topraklarda son yüzyılda hep kan, gözyaşı, ölüm ve çığlık sesleri var. Doğu’da yaşayanlar, bir şekilde Batı’ya gitmek için hayatın bütün zorluklarını göze alıyorlar. Orada Hıristiyan olmak için değil biliyorsunuz. Daha huzurlu ve güvenli bir hayat anlayışından ileri geliyor. Batı’da bu tarz işler yok mu? Elbette ki var. Ama bu kadar değil ne yazık ki. Eline silah alıp, komşusunun bütün bireylerini yok etmek, başlı başına barbarlıktır. Bunun altını çizmek gerekiyor. Son bir haftada gördüğüm vakalarda bana ülkede barbarlığın artığını gösteriyor. Özünden uzaklaşan bir toplumda bunların yaşanması da bence normal gibi. İnsanın özüne dönmesi için de toplumsal bir kaynaşma gerekiyor. Senin benin olduğu, siyasetin, inançların ve görüşlerin toplumu karpuz gibi ikiye ayırdığı bir dönemde yapılması gereken tek şey, sakin kalabilmek. Ve olası sorunlarda bölgeyi acilen terk etmek. Yoksa serseri bir kurşunun ensenizde patlamayacağını kimse garanti edemez. Bizden uyarması.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***