İLKER DOĞAN | HABER YORUM
Gasp edilerek kapatılan Zaman Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Mehmet Kamış, tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Şaşırdık mı, hayır!
15 Temmuz sonrası yaşanan cadı avı sırasında zaten hakkında ‘yakalama’ kararı çıkarılmıştı. Önceki gün Emniyet ve MİT’in ortak operasyonuyla Çeşme’de gözaltına alındı ve getirildiği İstanbul’da, 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasıyla tutuklandı…
Mehmet Kamış’a yöneltilen suçlama bir gazeteci için çok ağır; ‘darbeye teşebbüs!’
Bir insanın, gazetecinin böyle bir suçlamaya muhatap olması için ‘darbeye bizzat iştirak etmesi ya da halka kurşun sıkması veyahut darbe planlarının yapıldığı toplantılara katılması; hiç olmadı darbe günlükleri tutması, cuntacılara ‘akıl’ vermesi vs. gerekir; değil mi?
Mehmet Kamış’la ilgili dosyada bu delillerden hiçbiri yok!
Ne bir darbe toplantısına katılmış, ne Genelkurmay’a davet edilmiş, ne de komutanlara ‘şöyle şöyle yaparsanız daha etkili’ olur diyerek akıl vermiş!
Hükümeti devirmek için ‘kara propaganda’ siteleri kurmadığı gibi, sayfalar dolusu darbe günlüğü de tutmamış!
Ne var peki?
Gazeteci Mehmet Kamış hakkında, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Can Tuncay tarafından 2017 yılında hazırlanan iddianamedeki suçlamalar:
1) Zaman Gazetesi’nde çalışması
2) Evinde 3 adet 1 dolarlık banknot bulundurması
3) Bank Asya’ya para yatırması
4) Çatı davada yargılanan (eski zaman çalışanlarıyla) telefon irtibatının olması
İşte bu saçma sapan delillerle bir gazeteci, ‘darbeye teşebbüs’ gibi çok ağır bir suçlamayla tutuklanabiliyor… Yukarıda sayılan ‘deliller’ bırakınız ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasında delil olmayı, adi bir suçlamada bile kullanılamaz…
AİHM’nin Yüksel Yalçınkaya kararının henüz mürekkebi bile kurumadı. Türkiye sırf bu tür keyfi, hukuk katledilerek alınmış kararlar yüzünden tazminat ödemeye mahkum edildi. AİHM, “Uydurulmuş delillerle, varsayımlarla insanları ‘terör örgütü üyesi olmak’tan yargılayamazsınız.” dedi. Suç ve cezada kanunilik ilkesini hatırlattı ve “Yapıldığı dönemde suç olmayan (bankaya para yatırmak ya da bir kurumda çalışmak gibi) eylemlerden dolayı insanları tutuklayamazsınız.” diyerek uyardı…
Yukarıda sayılanların hiçbiri suç değil… Ancak kime ne anlatacaksınız ki!
Hukuk kimin umurunda? Anayasa’yı kim takıyor?
İfritten bir dönemden geçiyor ülke… Boğazına kadar pisliğe batmış durumda. Nereye elinizi atsanız elinizde kalıyor…
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in ‘fuhuş’ yaptırılan otel iddiasını hatırlayın… Ne demişti Akşener; “Daha enteresan bir şey söyleyeyim, onu ben çok sıkı takip ediyorum, eski İçişleri Bakanı olarak takip ediyorum. Oteli olan polis müdürleri var. O otellerde fuhuşun ötesi, öksüz kızlar çalıştırılıyor.”
Normal bir ülkede bir siyasi parti liderinin böyle bir iddiayı ortaya atmasıyla yer yerinden oynamalıydı… Türkiye’de ne oldu; hiçbir şey!
İstanbul’da önceki gün hafriyat kamyonlarının eksik evraklarına rağmen geçişlerine izin verdikleri öne sürülen şüphelilere yönelik operasyon yapıldı. 46 polis rüşvet suçlamasıyla gözaltına alındı!
Tuz kokmuş…
Geçtiğimiz haftalarda haber olan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ya gönderdiği ‘ihbar’ yazısını hatırlayın. Bizzat içeriden biri olan Uçar, yargıda dönen rüşvet çarkını isim isim deşifre ediyordu. Adliyelerde parayla ‘karar’ satın alınan dönemden geçiyoruz ve inanın bu herkesin bildiği bir sır!
Başka bir haber; Konya’da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışanın patates ve soğan yardımı götürdüğü ihtiyaç sahibi kadını taciz ettiği ve ardından da müdür yapılarak ödüllendirildiği ortaya çıktı.
Ülke baştan sona kokuşmuş vaziyette…
Türk medyasının durumu da içler acısı. Gazeteci Mehmet Kamış’ın gözaltın alınması ve tutuklanması sadece iktidar medyasında değil; sözde muhalif medyada da ‘bayram havası’ esmesine neden oldu!
“Yahu bu adamı aldınız ama hakkındaki deliller neler?” diyen bir tane medya kuruluşu, gazeteci yok! Hiç kimse Mehmet Kamış’la ilgili delilleri merak dahi etmiyor…
Sanki eli kanlı bir terörist yakalanmış da, hakkındaki somut onlarca delille cezaevine gönderilmiş gibi seviniyorlar… ‘Tek adam’ rejiminin inşaası için uydurulmuş ‘f.tö’ sakızını çiğnemekten hiç ‘ar’ etmiyor, zerre kadar utanmıyorlar…
Acınacak haldeler…
Velhasıl kelam; Mehmet Kamış ve onun gibi gazeteciler bu ülkeye fazlaydı. Arkadaşlarının birçoğu yurt dışında… Bazıları çok zor şartlarda mesleğini bir şekilde devam ettirmeye çalışıyor; bazıları uber yapıyor, bazıları kamyon şoförlüğü, bazıları marketler reyon görevlisi olarak rızkını arıyor…
Cezaevlerinde de arkadaşları var Mehmet Kamış’ın; yıllardır tutuklu olan… 4-5 yıl tutuklu kalıp, bedel ödeyip çıkan arkadaşları da var; onlarca… Onlar mesleklerini şerefleriyle yaptılar ve bedel ödediler; ödüyorlar… Alınları ak, başları dik…
Mehmet Kamış’ın oğlu Alperen Kamış, babası cezaevine götürülürken, “Baba seninle gurur duyuyoruz!” diye seslendi arkasından… Alperen’e söyleyelim, babasına ulaştırsın; onun arkadaşları ve kabul ederse kardeşleri olan bizler de Mehmet Kamış ve onun gibi gazetecilerle gurur duyuyoruz…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***