Kürt sorununun çözümü için sık sık dile getirilen Kürtçe ile ilgili taleplere ilişkin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılan saha araştırmasında Kürtçenin evde kullanım oranı yüzde 70,9 çıktı. Araştırmaya katılanların önemli bir bölümü Kürtçenin önündeki en büyük tehlikenin ailelerin çocuklarıyla Türkçe konuşması olduğunu dile getirdi.
Merkezi Diyarbakır’da bulunan Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi, ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, anadilin kullanımı ile anadiline ilişkin talep ve eğilimleri’ ölçmek amacıyla saha araştırması yaptı. Araştırma iki bölgedeki 15 kentte 2 bin 443 kişi ile yüz yüze görüşülerek yapıldı.
Araştırmanın sonuçlar bir raporda toplandı. Araştırmaya katılanlardan etnik kimliğini Kürt olarak tanımlayanların yüzde 70,9’u evde en çok Kürtçe konuştuklarını söylerken, yüzde 19,2’si Türkçe, yüzde 9,8’i ise hem Türkçe hem Kürtçeyi aynı ağırlıkta kullandığını vurguladı. Araştırma ekibinin bu verilere ilişkin yorumu ise şöyle oldu: “Yaş grupları ile hanede kullanılan dil yanıtlarına bakıldığında Kürtçeyi 54 yaş ve üstünün konuştuğunu ancak 18-32 yaş grubunun da az bir farkla 54 yaş grubunu takip ettiğini, Türkçeyi en çok 33-40 yaş grubunun en fazla konuştuğu görülmüştür.”
Katılımcılara sorulan “Çocuklarınızın anadilinizde eğitim görmesini ister misiniz?” sorusuna ise yüzde 86,7’si evet, yüzde 9’u ‘anadilinde eğitim görüyor’, yüzde 4,2’si hayır yanıtı verdi.
“Anadilinizin varlığını sürdürmesi önünde en büyük tehlike nedir?”
Araştırma ekibinin katılımcılara sorduğu sorular arasında “Anadilinizin varlığını sürdürmesi önünde en büyük tehlike” de vardı. Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 55,1’i ‘ailelerin çocuklarıyla Türkçe konuşması’, yüzde 13,4’ü ‘anadilde eğitimin olmaması’, yüzde 8,8’i ‘kente göç ile anadilin unutulması’, yüzde 7,2’si ‘yasal statünün olmaması’nı anadilin varlığı önündeki en büyük tehlike olarak gösterdi.
Anadil için beş talep
Araştırmaya katılanlara anadillerinin korunması ve geliştirilmesi için önerileri de soruldu. Raporda yer alan yanıtlara göre katılımcıların yüzde 28,4’ü eğitim-öğretim dili olması, yüzde 26,9’u Anayasal güvencelere kavuşması, yüzde 21,4’ü resmi dil olarak kabul edilmesi, yüzde 8,2’si ailelerin çocuklarına anadillerini öğretmesi, yüzde 4,3’ü anadilin gündelik hayatın her alanında kullanımı güvenceye kavuşturulması gerektiğini vurguladı. Katılımcıların yüzde 10,2’si ise hiçbir şey yapmaya gerek olmadığını söyledi.
“En büyük tehlikeler Kürtlerin diline sahip çıkmaması”
Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefan Ciziri, Kürtler diline yeterince sahip çıkmıyor dedi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ciziri, Kürtlerin çocuklarına ana dillerini öğretmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kürtler yeteri kadar diline, kimliğine sahip çıksaydı belki asimilasyon bu kadar ilerleyemezdi. Bana göre en büyük tehlikelerden biri budur ve bu tehlike devam ediyor. Sadece istemekle olmuyor ve yaşamda da bunu tatbik etmek lazım. Kürt diline karşı tehlikelerin farkında olmak” dedi.
Kürtçeye karşı uygulanan asimilasyon politikalarının kısmen başarılı olduğunu savunan Ciziri, Kürtçe ile ilgili taleplerin propaganda malzemesi yapılmaması gerektiğini dile getirdi. Tüm kesimlerin Kürtçeye sahip çıkması gerektiğini ifade eden Ciziri, “Kürt aydınları, medyası, politikacısı Kürtçeyi sadece propaganda meselesi yapmamaları gerekiyor. Niye toplantılarımız Kürtçe olmasın? Toplantılarımız, siyasetimiz, kurumlarımız Kürtçe olmalı. Devlete sitem edelim ama biz de varlığımıza ve dilimize sahip çıkmamız lazım” diye konuştu.
“Kürtçe Anayasal güvenceye alınsın ve Türkiye’de ikinci resmi ve eğitim dili olsun”
Diyarbakır’da kurulan ve Kürtçe’nin eğitim dili olması ve Anayasal güvenceye alınması amacıyla çalışmalar yürüten Kürtçe Dil Hareketi (HezKurd) Sözcüsü Barıj Celali ise Kürtçenin yasalarla korunmayan ve eğitim dili olmayan bir dil olduğuna dikkat çekerek, “Bizler o zaman bahsi geçen dilin varlığını değil, ölümünü konuşmalıyız aslında” dedi.
Kürtçenin hem öldüğünü hem öldürüldüğünü savunan Celali, şunları söyledi: “Planlı ve programlı, devletin tüm kurumları ve mekanizmaları eliyle, Kürtçeye dönük büyük bir eritme, yok etme yani asimile etme çabası bir tokat gibi yüzümüze çarpmaktadır. Bu kurumların başını ise, ne yazık ki TBMM çekiyor. Dünya ulusları uzay ve teknoloji çağında yapay zeka, yıldızlar arası ulaşım, farklı gezegenlerde hayat arayışı üzerine kıyasıya yarış halindeyken, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yazık ki hala tüm oturumlarında ve çalışmalarında dünyanın en kadim dillerinden biri olan Kürtce için bilinmeyen dil anlamına gelen “X” terimini kullanıyor. Yani Kürtceyi tanımıyor, varlığını inkar ediyor.”
Türkiye’nin asimilasyon politikasından vazgeçmesi çağrısı yapan Celali, Kürtçenin anayasal güvence altına alınması, Türkiye’de ikinci resmi dil ve okul öncesi eğitimden, üniversiteye kadar eğitim ve öğretim dili olarak tanınması önerisinde bulundu.