Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sabahat Tuncel gibi eski HDP’li siyasetçilerin yargılandığı Kobane duruşması, geçtiğimiz saatlerde görülmeye başlandı.
18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobane Davası’na ilişkin Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşmada karar bekleniyor.
Mezopotamya Haber Ajansı’nın aktardığına göre, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya, tutuklu siyasetçilerden Dilek Yağlı, Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Ayla Akat, Zeynep Ölveci, Zeynep Kahraman, Meryem Adıbelli, İsmail Şengül, Alp Altınörs, Nazmi Gür, Günay Kubilay katılırken, duruşmayı çok sayıda avukat takip etti.
Duruşmayı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan da izledi.
Siyasetçilerin savunmalarına geçmeden önce Sebahat Tuncel’in avukatı Sevda Çelik Özbingöl ile Figen Yüksekdağ’ın avukatı Mehdi Zana Akkaya, Kobanê Davası kapsamında tutuklu bulunan ve tutukluluk süreleri dolmasına rağmen tahliye edilmeyen müvekkillerinin tahliyesi yönünde talepte bulundu. Ancak mahkeme başkanı, avukatların taleplerini dinlemeyeceğini belirterek mikrofonu kapattı.
Avukatların hiçbir talebini kabul etmeyen mahkeme başkanı, daha sonra siyasetçi Dilek Yağlı’nın savunma yapmasını istedi. Ancak Dilek Yağlı savunma yapacak ortamın oluşmadığını, müdafi avukatların taleplerinin dikkate alınmasını istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Size saygı duymuyorlarsa ben ne yapabilirim” şeklinde cevap verdi.
Heyet başkanının söylemi üzerine Yağlı’nın avukatı Özgür Yaldız, “Müvekkili bu koşullar altında savunmaya zorlamak doğru değildir. Talepler devam ediyorken, müvekkilin savunma yapmasını istemek, yargı etiğine uygun değildir” şeklinde tepki gösterdi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, Dilek Yağlı’ya savunma imkanının sağlandığını, başkaca herhangi bir yargısal işlemin yapılmayacağını belirterek, Yağlı’nın savunma yapmasını istedi. Duruşma ‘Yağlı’nın savunmasıyla sürdü.
Yağlı, salonda yaşanan gerginliğin kendisinin tercihi olmadığını, talepte bulunan avukatların taleplerinin alınmasını istedi. Ancak mahkeme başkanı Yağlı’ya savunma yapmasını bir kez daha istedi. Yağlı, bugüne kadar yapmış olduğu hiçbir savunmanın dikkate alınmadığını belirterek, “Üzerime atılı suçlamalar benimle o kadar ilişkisiz ki nasıl savunma yapacağımı bilemiyorum. Daha önce de belirtmiştim, hakkımdaki iddiaların hiçbiri herhangi bir kanıta, bir delile dayandırılmamış. Mütalaa da suçlamaya dayanak yapılan tek şey, benim o dönem HDP MYK’da görev yapıyor olmam. Bunun dışında suçlamalara dayanak hiçbir şey yok” dedi.
‘EN AĞIR HİS, IŞİD’E KARŞI ÇAĞRI YAPMAK İÇİN BİRİLERİ TARAFINDAN YÖNLENDİRİLDİĞİMİZİN İDDİA EDİLMESİDİR’
HDP MYK’sının yaptığı çağrının IŞİD karşıtı bir çağrı olduğunu vurgulayan Yağlı şunları söyledi: ,
“Ben o gün bir vatandaş olarak bu çağrıyı yapsaydım, bugün bu dosyada yargılanmayacaktım. Çünkü o dönem dünya genelinde binlerce insan IŞİD’in ablukası altında olan Kobanê için çağrı yaptı. Bugün nasıl ki Filistin için insanlar çağrı yapıyorlarsa o günde Kobanê için çağrılar yapılıyordu. Benim bu dosyada duyduğum en ağır his, IŞİD’e karşı çağrı yapmak için birileri tarafından yönlendirildiğimizin iddia edilmesidir.”
‘MÜTALAAYI OKUDUĞUMDA DİYORUM Kİ HERHALDE BENİMLE ALAKALI DEĞİL’
Mütalaada kendisi ile ilgili olarak sadece HDP MYK üyesi olarak yaşanan olaylardan sorumlu olduğunun belirtildiğini söyleyen Yağlı, şöyle devam etti:
“Benimle ilgili tek bir araştırılmış bir belge yok. ‘Aranan şahıslardan olmadığı, arşiv kaydının bulunmadığı’ şeklinde ibare geçiyor. Dönüp dolaşıp iddianame ve mütalaada yer alan tek şey, benim HDP MYK üyesi olmam gösterilmiş. O yüzden hukuki bir mütalaa olmadığı için bu konuda savunma vermek benim için çok zor. Mütalaayı okuduğumda diyorum ki herhalde benimle alakalı değil.
‘YARGI TACİZİNE KARŞI SAVUNMA MI YAPACAĞIM?’
Üst düzey örgüt yöneticileri ile ilişki kurduğum iddia edilmiş ama bunu nasıl yaptığıma dair tek bir ifade yok. Bakın sayın başkan ben HDP’de görev aldığım dört yıllık süreçte hakkımda hiçbir suçlama ile karşılaşmadım. Doğrudan anayasal hak kullanımına karşı bir yargı tacizi ile karşı karşıyayım. Şimdi bu yargı tacizine karşı savunma mı yapacağım” diye sordu.
DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
Dijital belgelerde Ankara TEM’in raporunda yer alan bir belgede 6 Ekim de hiçbir olayın olmadığı, ölümlerin 7 Ekim de olduğuna dair bilgilerin olduğunu söyleyen Yağlı, “Tutanaklarda yer alan bu bilgiler iki açıdan önemlidir. Bir önceki bölümde demiştim; yapılan çağrıda barışçıl protestolara destek çağrısı var. Sonrasına dair bir şey yok. İkinci önemli şey ise şu; ne oldu da 7 Ekim öğleden sonra birdenbire olaylar şiddetlendi de ölümler yaşandı. 7 Ekim’de yaşanan ilk ölüm; kolluk kuvvetinin açtığı ateş sonucu gerçekleşti. Bakın bu olaylar dahi araştırılmadı. Pek çok ölüm bu şekilde kolluk tarafından gerçekleşti. Yine olay yerine ambulansların gitmesi bir şekilde engellendi. Bunlar tutanaklarda tespitlidir. Tutanaklarda, tespitli resmi evraklarda yer alan hususların hiçbiri bu davada değerlendirilmedi” dedi.
Mahkeme heyeti duruşmaya yarın saat 10.30’a kadar ara verdi.
KOBANE DAVASI
2014 yılında IŞİD, PYD’nin kontrolündeki köylere saldırmaya başladı. Kuzey Suriye’nin Kobane kentinde adım adım ilerlemesi, kentin çevresindeki çoğu köyü ele geçirmesiyle, kentte yaşayanların çoğu Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine sığındı.
HDP’li yetkililer hükümetten Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden Kobani’ye bir koridor açılmasını talep etti.
Ayrıca HDP ve DBP(Demokratik Bölgeler Partisi) 6 Ekim’de twitter üzerinden paylaştığı bir mesajla sokak protestosu çağrısı yaptı.
Halk, üç gün süren eylemler yaptı. Doğu ve Güneydoğu kentlerinde ve Türkiye çapında kitlesel sokak eylemleri başladı.
Erdoğan, “Şu anda Ayn-el Arab da, diğer adıyla Kobani de, buyurun, düştü düşüyor” demişti.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) hazırladığı rapora göre 7-12 Ekim 2014 tarihleri arasında ülke genelinde 46 kişi yaşamını yitirdi.
Kobani olaylarında 197 okulun yakıldığı, 269 kamu binasının tahrip edildiği, 1731 ev ve işyerinin yağmalandığı ve 1230 aracın da zarar gördüğü duyuruldu. 2014 yılında olaylarla ilgili başlayan soruşturma 2021 yılında davaya dönüştü.
20 Mayıs 2016’da Meclis’te oy çokluğuyla milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Selahattin Demirtaş ve dokunulmazlığı kaldırılan HDP milletvekilleri 4 Kasım 2016’da evlerine yapılan baskınla gözaltına alınarak tutuklandılar.
Kobani olaylarına götüren süreci başlattığı öne sürülen HDP’nin sosyal medyadaki paylaşımı gerekçe gösterilerek HDP’li 108 isim hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianame hazırladı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, olaylarla ilgili soruşturması kapsamında 2 Ekim 2020’de 17 HDP’li siyasetçi tutuklandı. Tutuklananlar arasında, o dönem gözaltına alındıktan sonra görevinden istifa eden eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen de vardı.
Sanıklar arasında, HDP’nin eski eş genel başkanlarından, şu anda Kandıra F Tipi Cezaevi’nden cezaevinde bulunan Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Ayhan Bilgen, Ayla Akat Ata, Emine Ayna, Ali Ürküt, Alp Aydonörs, Sırrı Süreya Önder gibi siyasetçiler yer aldı.
Önder, 4 Ekim 2019 tarihinde serbest bırakılmıştı.
Savcılığın, 30 Aralık 2020 tarihinde hazırladığı iddianame, 7 Ocak 2021’de Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
26 Nisan’da Sincan Cezaevi Kampüsü’nde başlayan davada 18’si tutuklu 108 HDP’li siyasetçi yargılanıyor.
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***