20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nde bu yıl da karamsar bir tablo var. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi verilerine göre, 2022’den bu yana 48 çocuk öldü, 281 çocuk cinsel istismara uğradı. Diyarbakır Barosu ise Suriye’deki iç savaşta ölen çocuk sayısının 30 bini geçtiği açıkladı.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nin yayınlandığı tarih olan 20 Kasım, Çocuk Hakları Günü olarak kabul ediliyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sivil toplum örgütleri, Türkiye ve bölgedeki durumu gözler önüne seren tablolar açıkladı.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından yapılan açıklamada, çocuk haklarına yönelik ihlallerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de arttığına dikkat çekildi.
Merkez adına konuşan Büşra Güger, 6 Şubat’taki depremler, Suriye’de devam eden çatışmalar ve Gazze’de meydana gelen saldırılarda en çok çocukların zarar gördüğünü söyledi.
Depremde kaç çocuğun öldüğünün hala açıklanmadığına dikkat çeken Güger, “UNICEF’in yaptığı açıklamada, Türkiye’de 4,5 milyon, Suriye’de ise 3,7 milyon çocuğun depremden etkilendiğinin tahmin edildiği bildirilmiştir. Yine verilere göre; 850 binden fazla çocuk, hasar görmüş veya yıkılmış evlerini terk etmek zorunda kalarak başka yerlerde yaşamaya başlamıştır” diye konuştu.
Gazze ve Suriye vurgusu
Güger, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında 3 binin üzerinde çocuğun hayatını kaybettiğine dikkat çekerek “Yaklaşık 1 milyon çocuğun ise gidebileceği güvenli bir yer yoktur. Güvenli yerleri olmayan 1 milyon çocuk için sağlığa yönelik hizmetlerin verilememesine bağlı olarak hayati kaygı yaşanmaktadır. Kuzey Suriye’de 2011’de başlayan ve hala devam eden savaş ve çatışmalı süreçte yaklaşık 30 bin çocuk hayatını kaybetmiştir” dedi.
İHD: “2022’den bu yana 48 çocuk öldü, 281 çocuk cinsel istismara uğradı”
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi de 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle bir rapor hazırladı.
Raporda yer alan bilgilere göre, 1 Ocak 2022 ve 1 Kasım 2023 tarihleri arasında Güneydoğu’da 48 çocuk hayatını kaybetti. Çocukların ölüm nedenleri, rapora “Yargısız infaz, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcılar sonucu ölüm, kuşkulu ölümler, intihar, aile içi şiddet, toplumsal alanda şiddet” olarak yansıdı.
281 çocuğun cinsel istismara uğradığına yer verilen raporda, iki yılda çocuklara yönelik 826 hak ihlalinin İHD kayıtlarına geçtiği vurgulandı.
Rapordan sonra bir açıklama yapan İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Komisyonu Üyesi Avukat Jiyan Ormanlı, en yoğun ihlallerin yaşandığı alanların, resmi hata ve ihmal sonucu ölüm ve yaralanmalar, kuşkulu çocuk ölümleri, intihar ve intihara teşebbüs, cinsel istismar, okulda şiddet ve gözaltına alınmalar olduğunu söyledi.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nin bazı maddelerine çekince koyduğunu hatırlatan Ormanlı, “Çekince konan maddelerle Sözleşme’nin ortaya çıkmasında etken rol alan etnik, dini veya dil olarak azınlık topluluklar içinde yer alan çocukların kendi kültüründe büyüme ve gelişme hakkı, dilini ve dinini yaşama ve yaşatma, anadilinde eğitim, ifade özgürlüğü gibi hakların kullanımı engellenmiştir” dedi.
Birleşmiş Milletler’in 1959’da yayınladığı Çocuk Hakları Bildirgesi’ni 1990 yılında imzalayıp, 1995 yılında yürürlüğe koyan Türkiye, Sözleşme’nin 17-18 ve 30. maddelerine ise çekince koydu.
Avukat Ertak: “Yasal düzenlemeler pratikte uygulanmıyor”
Çocuk hakları alanında çalışmalar yapan Göç ve İnsani Yardım Vakfı Başkanı Çiğdem Ertak, çocuk haklarına bakışın değişmediğini söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ertak, Türkiye’de çocuk haklarının yeterince uygulanmadığına dikkat çekerek, “Aslında günden güne artan, derinleşen haksızlık ve eşitsizliklerin yaşandığı bir gerçekliğin içerisindeyiz. Sözleşmenin işaret ettiği ve sorumlu kıldığı yükümlülüklerin yasal düzenlemelerde yerini alması pratikte uygulandığı anlamına gelmiyor. Uygulamaların çocuğun yüksek yararını esas alan bir yerden bakılarak yaşama geçmediğini söylemek mümkün” diye konuştu.
Çocukların haklarının bütünlüklü bir yaklaşımla sağlanması gerektiğine işaret eden Ertak, şunları söyledi:
“Sözleşme çocuğun onurlu bir yaşam sürmesi için asgari ölçütler belirlediği bir bakış açısıyla devletleri sorumlu tutarken otoritelerin; ayrımsız, farklı etnik ya da ırka mensup, sosyo-ekonomik adaletsizlik içinde bulunan veya farklı inanç veya inanışta olan genelden ya da çoğunluktan farklı bir kimlik veya aidiyet içinde kendini tanımlayan çocuklara yönelik önleyici ve koruyucu bir bakış açısına sahip değil, üstelik derinleştiren bir yerde duruyor.”
Çocuk hakları için Helin Hasret Şen Çocuk Haklar Akademisi’ni kuruldu
Bu arada merkezi Diyarbakır’da bulunan ve çocuk hakları alanında çalışan Rengarenk Umutlar Derneği, çocuk haklarına ilişkin uygulamaları izlemek, raporlamak ve anlatmak için Helin Hasret Şen Çocuk Haklar Akademisi’ni kurdu. Akademi Koordinatörü Zeynep Demir, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, çocuk hakları alanında çalışan kurumlar, aktivistler ve gönüllerle birlikte çalışacaklarını vurguladı.
İzleme ve saha çalışmaları sonucunda hazırlanan raporları, bu alanda çalışan ulusal ve uluslararası kurumlarla paylaşacaklarını ifade eden Demir, “Hazırlanan raporların takibini de gerçekleştireceğiz. Özellikle eksik kalan kısımları, çocukların yaşadığı, karşılaştığı şiddet sonucunda yaşadıkları travmaların, hepsini raporlaştırarak gerekli tüm hem kurumlar hem bireyler hem ulusal hem uluslararası düzlemde paylaşmayı hedefliyoruz” dedi.
Demir, çocuk hakları tablosunun sıkıntılı olmasına rağmen umutsuz olmadıklarını söyledi. Çocuk hakları için mücadele edenlerin güçlerinin farkında olduklarına dikkat çeken Demir, “Bu alanda mücadele eden çocuk hakları aktivistleri olarak hepimiz çıkmazlara girebiliyoruz. Öğrenilmiş çaresizlik yaşayabiliyoruz bir anlamda. Fakat biraraya geldikçe aslında gücümüzün de farkına varıyoruz ve mücadele anlayışımızla perçinleniyor diye düşünüyoruz” diye konuştu.
Akademiye adı verilen Helin Hasret Şen, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 12 Ekim 2015’teki sokağa çıkma yasakları döneminde annesiyle birlikte fırına gittiği sırada zırhlı araçtan açılan ateşle öldürüldü. Şen’in öldürüldüğü iddiasıyla yargılanan polis A.E. “bilinçli taksirle insan öldürmek” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.