HABER MERKEZİ– Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, birçok kentte yaptıkları açıklamalarda “otoriterleşmeyi derinleştiren savaş bütçesi” olarak tanımladıkları 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nde sağlığa ayrılan payının arttırılmasını talep etti.
Meclis’te 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne ilişkin görüşmeler devam ederken Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) şubeleri, taleplerini hükümete duyurmak için birçok kentte açıklamalarda bulundu.
Amed’de, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen SES üyeleri, “Sağlık Bakanlığı’nın 2024 bütçe teklifinde sağlık emekçileri ve halk yok! Payımızı istiyoruz” pankartı açtı. Açıklama metnini okuyan SES Amed Şube Sekreteri Yunus Emre Özdemir, kaynakların sermayeye, vergi yükünün ise halkın omuzlarına bırakıldığı bir bütçe ile karşı karşıya olduklarını dile getirdi.
Özdemir, “Otoriterleştirmeyi derinleştiren bir savaş bütçesi görüşüldüğünü” ifade etti.
Özdemir, “Bütçe değerlendirmeleri, bu dönemin belirleyici özellikleri göz önüne alınarak yapılmalı, bütçenin sadece teknik açıdan değerlendirmesiyle ya da siyasal iktidardan istenecek ekonomik taleplerle sınırlandırılmamalıdır. Bütçe hakkı, temel bir hak olarak değerlendirilerek; toplumun siyasi partileri aracılığıyla, emekçilerin, işçilerin, üretenlerin özcesi bütçeyi oluşturan vergi mükelleflerinin örgütlü yapıları aracılığıyla bütçenin hazırlanmasında, dağıtılmasında ve denetlenmesinde söz ve karar sahibi olacağı mekanizmalar geliştirilmesi için mücadele yürütülmelidir” dedi.
SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN ÇALIŞMA KOŞULLARI
Sağlık Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçe teklifinde en büyük paya metalaşmış, ticarileşmiş tedavi edici hizmetlerin sahip olduğunu belirten diyen Özdemir, “Sağlık Bakanlığının 2024 yılı bütçe teklifinde yer alan hedeflerin neredeyse hiçbiri kabul edilemez. Bakanlığın bütçesinde yapılacak düzenlemeler; halkın sağlığının korunması ve geliştirilmesi önceliğiyle toplumun sağlık sorunlarının en kısa sürede ve kamusal olarak çözülmesi, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının ve özlük haklarının insan yaşamına yakışır, günümüzün koşullarına uygun hale getirilmesi ve şiddetin önlenmesi öncelikli hedefleriyle gerçekleştirilmelidir” diye belirtti.
ANTALYA
SES üyeleri, Antalya’da da Atatürk Devlet Hastanesi önünde basın açıklaması yaptı. SES Şube Başkanı Şükran İçöz, Sağlık Bakanlığının genel bütçe içerisindeki payının 2022 yılında 6,63 iken, 2023 yılında 6,56 olarak belirlendiğini, 2024 ise yüzde 6,6 olarak açıklandığına dikkat çekti.
İçöz, “Türkiye’de emek gücünü satarak yaşamak zorunda olanların tümü gibi sağlık emekçileri de AKP hükümetleri döneminde daha da yoksullaşmış ve geçinemez hale gelmiştir. Sağlık emekçilerinin temel ücretlerinde emekliliğe yansıyan düzenleme yerine önceki yıllarda performans yeni adıyla teşvik ek ödemeleri, taban ek ödeme v.b çeşitli isimler adı altında ödeme yöntemleri mevcut. Hiçbir sağlık emekçisinin aylık gelirinde performans ücretinin payı yüzde 10’u-15’i geçmemeli, gelirlerinin hemen tümünün emekliliğe de yansıtıldığı düzenlemeler hayata geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.
ADANA
SES Adana Şubesi ise Sağlık Bakanlığı bütçesine dair sendika binalarında açıklama yaptı. Şube Eşbaşkanı Erol Eren, hazırlanan bütçeyi, “otoriterleşmeyi derinleştiren savaş bütçesi” olarak değerlendirdi. Eren, “Bütçe; siyasal iktidarların, rejimin demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir” dedi.
Asgari ücret ya da düşük ücretlerle çalışanların eline geçen paranın temel ihtiyaç maddelerine bile yetmediğini vurgulayan Eren, temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyon oranının TÜİK verilerinin çok üzerinde olduğunu kaydetti.
Bütçe değerlendirmeleri, bu dönemin belirleyici özellikleri göz önüne alınarak yapılmalı, bütçenin sadece teknik açıdan değerlendirmesiyle ya da siyasal iktidardan istenecek ekonomik taleplerle sınırlandırılmamalıdır. Bütçe hakkı temel bir hak olarak değerlendirilerek; toplumun siyasi partileri aracılığıyla, emekçilerin, işçilerin, üretenlerin özcesi bütçeyi oluşturan vergi mükelleflerinin örgütlü yapıları aracılığıyla bütçenin hazırlanmasında, dağıtılmasında ve denetlenmesinde söz ve karar sahibi olacağı mekanizmalar geliştirilmesi için mücadele yürütülmelidir” diye konuştu.
Yapılan açıklamalarda bütçeye dair öneriler şöyle sıraladı:
“* Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direkt ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır.
* Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır.
* Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı %10’un üzerine çıkarılmalıdır. SGK pirim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.
* Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.
* SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (casepayment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
* Sağlık emekçileri sayısı OECD ortalamasına, güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır. 4-d,4b,4c,4924 vb tüm istihdam tipleri ile çalışanların istihdam modeli 4a statüsüne alınmalıdır. İstihdam rejimindeki karmaşa ve adaletsizlik giderilmelidir.
* Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek
kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Temel ücret üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterler ile giydirilmiş ücret belirlenmelidir. Hiçbir şekilde ek ödeme oranları temel ücretin %10’unu geçmemelidir.
* Sağlık emekçileri uygulanan döner sermaye uygulamaları nedeniyle kamuda çalışan emsallerine göre daha erken vergi dilimine girmektedir. Yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret rejimine gidilinceye kadar emekliliğe yansımayan döner sermaye, teşvik v.b isimler adı altında ödenen tüm ücretler vergi dilimi dışında bırakılmalıdır.
* Sağlık hizmetleri sunumu kamunun sorumluluğundadır. Tümüyle kamusal olarak verilmelidir. Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir.
* Covid-19 pandemisinde ve en son 6 Şubat Maraş merkezli depremlerde gördüğümüz gibi sağlık sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Mevcut kapitalist sistemin doğaya olan tahakkümü nedeniyle yeni pandemilerin olacağı da öngörülmektedir. Kent rantı nedeniyle sağlıksız kentleşme doğal bir olay olan depremlerin felakete dönüşmesine yol açmaktadır. Bu nedenle toplum sağlığı için Sağlık Bakanlığı’nın kentleşmeden tarım politikalarına, çevre politikalarına ve üretim ilişkilerine kadar müdahil olacak bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yaşanması muhtemel yeni salgınlara ve İstanbul başta olmak üzere beklenen depremlere karşı da bütçe kalemi oluşturulmalıdır.
* Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
* Savaş toplum sağlığına zararlıdır. Ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesi gibi konularda da sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir.
* Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri ve örgütlerini ve halkı karar alma süreçlerine dahil edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır.
* Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***