Soğuk alerjisi nedir? Kimler risk altında? Kışın maske kullanımı alerjiyi tetikler mi? Yoksa aksine koruyucu mudur? Gribal enfeksiyonlarla alerjiyi nasıl ayırt ederiz? Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği uzman hekimleri kış alerjilerine yönelik en çok merak edilen 10 soruyu yanıtladı.
Kışın hangi alerjiler görülür ve hayatı nasıl zorlaştırır?
– Kış alerjilerinin çoğunluğu ev, okul gibi iç ortamlardadır. İnsanlar kışın özellikle yeterli havalandırma yapılmayan iç ortamlarda daha fazla zaman geçirdikleri için kış alerjilerine bağlı yakınmalar daha sık görülür.
– Kış alerjilerinin en sık nedenleri ev tozları, ev tozu akarları, rutubet, evcil hayvan tüyü ve böceklerdir. Soğuk hava ve nem ile özellikle ev içi atmosferinde solunan havadaki artan küf, ev tozu akarı gibi alerjen iç ortam ısısını ve neminin artmasını çok sever ve hızla çoğalırlar, bu bağlı olarak hem cilt hem de solunum yolu alerjileri gelişebilir.
– Kış aylarında atmosferin hava ısısının ciddi azalması ile soğuk havaya temas sonrası ciltte halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtiker şeklinde cilt alerjisi olabilir.
– Ayrıca astım ve alerjik nezlesi olan hastaların soğuk havanın solunum yolunu olumsuz etkileyip hasar oluşturması sonrası yakınmaları artabilir.
– Tüm bu durumlar kişinin; günlük sosyal yaşamında, iş hayatında ve çocuk hastaların okul hayatında yaşam kalitesini bozabilir. Bu durum iş günü kaybı, çocuklarda eğitim aksaması, okul başarısında düşme gibi zorlukları beraberinde getirebilir.
– Okulların açılması ile birlikte artan viral enfeksiyonlar alerjik hastalığı (astım, alerjik nezle) olan çocuklar için büyük risktir. Kış aylarında tüm dünyada bu viral enfeksiyonlar çok sık görülmektedir. Bulaşıcı özelliği fazla olan bu enfeksiyonlar, alerjik hastalıkların semptomlarını artırabilir. Enfeksiyonlar dışında, ev içi alerjenler, artan hava kirliliği solunum yolu mukozasını bozarak alerji semptomlarını ve astım ataklarını tetikleyebilir.
Kimler risk altında?
– Kış aylarında özellikle daha önceden bilinen astım, alerjik rinit, egzama, kronik ürtiker (kurdeşen) gibi hastalıkları olan bireyler daha fazla risk altındadır.
– Ayrıca yaşadığı dış ortam ısısı ortalama hava sıcaklığının çok altında olan ve iç ortam neminin çok fazla arttığı bölgelerde yaşayan bireyler daha fazla risk altındadır.
– Yaşanılan bölgede artmış endüstriyel alt yapıya bağlı oluşabilecek hava kirliliğinin artışı da yine bu bölgelerde yaşayanlar için ayrı bir risk faktörüdür.
– Kış aylarında nemin artması sonrası artan ev tozu akarları her çeşit kumaş türünde yaşayabilmektedir. Sıklıkla yün yastık, yorgan ve yatakta, kalın kumaşlı perdeler gibi alanlarda yüksek oranda bulunurlar.
Nasıl tedbir alınmalı?
– Kullanılan yatak, yastık ve yorgan yün olmamalı ve mümkünse akar geçirmeyen tıbbi özel kılıflarla kaplanmalıdır.
– Mümkünse halılar kaldırılmalıdır, değilse büyük bir halı yerine küçük ince bir kilim kullanılmalıdır.
– Kalın veya ağır perdeler yerine stor veya tül perde tercih edilmelidir.
– Yaşanılan odada mümkün oldukça az eşya bulundurup kitap ve oyuncak gibi eşyaları kapalı dolaplarda saklanılmalıdır.
– Akarların çok yoğun olarak yaşayabileceği tüylü ve peluş oyuncaklar uzaklaştırılmalıdır.
– Her hafta en az bir defa HEPA filtreli veya yüksek vakumlu elektrik süpürgesi ile tüm oda temizlenmelidir.
– Alerjik hastalığı olan bireyler, kış aylarında diğer mevsimlere oranla daha fazla artan hava kirliliği olan ortamlardan uzak durmalı kalabalık ve havalandırması olmayan kapalı ortamlarda uzun süre bulunmamalıdır.
– Sigara maruziyetinden uzak durulmalıdır.
– Soğuk havanın solunum yollarını etkilememesi için ağız, burun ve göz gibi organlar iyi korunmalıdır.
– Kış aylarında görülme sıklığı artan grip, nezle, farenjit gibi viral solunum yolu enfeksiyonları özellikle astım hastalarını kış aylarında olumsuz etkileyip astım kontrolünü bozabilir. Bu nedenle astım ve alerjik nezle hastalarında kışın olumsuz etkilenmeyi azaltmak için uygun mevsimde grip aşısı yapılması faydalı olacaktır.
– Soğuk alerjisi olan bireylerin kış aylarında kalın giyinmesi ve soğuğa maruz kalınan süreyi azaltması gerekmektedir.
– Alerjik hastalar, hava kirliğinin yoğun olduğu ortamlardan uzak durmalı, kreş/okul gibi genel ortamlarda hijyen kurallarına dikkat etmeli ve sık sık eller yıkanmalıdır.
Soğuk alerjisi nedir?
– Soğuk alerjisi, soğuk hava, şiddetli rüzgâr ve soğuk sıvılar ile temas eden yerlerde kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık ve şişme ile karakterize bir alerjik reaksiyondur.
Soğuk alerjisinden nasıl korunmalı?
– Soğuk alerjisi olan bireylerin kış aylarında kalın giyinmesi ve soğuğa maruz kalınan süreyi azaltması gerekmektedir.
Kışın hava kirliliği de artıyor. Kirli hava alerji hastalarını nasıl etkiliyor? Aynı şekilde soğuk havanın alerjik bünyelere etkisi nedir?
– Kış aylarında diğer mevsimlere göre daha fazla artış gösteren hava kirliliği ve soğuk hava alerjik hastaları olumsuz etkilemektedir.
– Soğuk hava ile birlikte nemli ve yağışlı atmosferde yoğunlaşarak solunan havada yerini alan egzoz gazı partikülleri, fabrika dumanları, sigara dumanı, yanıcı maddeler (kömür, odun vs) hava kirliliğine katkıda bulunmakta olup alerjik hastalar için risk oluşturmaktadır.
– Hem hava kirliği hem de soğuk hava hastaların soluk yolundaki mukoza örtüsünde ciddi hasarlar oluşturabilir. Soluk yolunda oluşan bu hasar ise alerjenlerin daha kolay vücuda girişine, burun mukozası ve bronş duvarının hassas hale gelmesine neden olabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı hava kirliğinin daha fazla olduğu yerlerde astım ile birlikte alerjik burun ve göz hastalıklarında artış görülebilir.
– Hava kirliliğine neden olan kimyasal maddeler solunum yolunda tepkisel yanıt oluşturmaktadır. Sonuç olarak da alerjik hastalarda, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, gözlerde sulanma, hapşırık, öksürük ve nefes darlığı gibi belirtiler oluşturabilir.
Solunum yolu alerjilerinin belirtileri ile gribal enfeksiyonlar birbirine benziyor. Nasıl ayırt edilmeli neler yapılmalı?
– Kış alerjileri semptomları ve soğuk algınlığı semptomları birbirine çok benzer o nedenle ayırt etmek zordur.
– Alerji herhangi bir yaşta gelişebilir. Daha önce hiç alerjisi olmayan bir bireyin tüm yakınmalarını sadece soğuk algınlığına bağlamak yanlıştır. Bireyde yeni gelişmiş olabilecek alerjiler asla unutulmamalıdır.
– Bu iki klinik durumu ayırt ederken semptomların birkaç haftadan uzun sürmesi daha çok alerji lehine bir durumdur, aniden ortaya çıkan semptomlar ise sıklıkla soğuk algınlığı ile ilgilidir,
– Ayrıca soğuk algınlığında ateş eşlik edebilirken, alerjik hastalıklarda ateş olmaz
– Soğuk algınlığında olan kas ağrısı ve halsizlik alerjik hastalıklarda tipik değildir.
– Soğuk algınlığı olan hastalarda boğaz ağrısı daha sık eşlik ederken alerjik hastalıklarda daha nadirdir.
Kışın alerji ilacı kullanımına ara verilmeli mi veya doz değişikliklerine gidilmeli mi?
– Hastaların alerji ilaçlarını doktor denetimi olmaksızın kullanması hem hastalığın tedavi kontrolünün kaybına hem de uzun süreli kullanıma bağlı ilaç yan etkilerinin açığa çıkması açısından risklidir.
– Kış aylarında artan hava kirliliği ve viral enfeksiyonlar nedeniyle çocukların alerjik hastalıklarının kontrolünü sağlamak için doktorunun önerdiği tedaviyi düzenli kullanması ve alerjik semptomlarını artıran tetikleyicilerden uzak durması gerekir.
– Özellikle çocuğun kreş ve okul gibi ortamlarda geçirdiği sürelerde doktoru tarafından belirlenen tedaviye devam edilmesi ve istenilen koşulların sağlanması tedavi etkinliği açısından çok önemlidir.
– Hastanın tedavi alması kadar tedaviyi doğru uygulaması da tedavinin en önemli parçasıdır. Solunum yolu ile alınan ilaçların eğitimi; küçük çocuklar için hem aileye hem de kreşte bakıcısına mutlaka anlatılmalı ve doğru uygulandığından emin olunmalıdır.
– Yukarıda yazılan tüm hususlara dikkat edilmesi durumunda gelişebilecek semptom artışı gibi durumlarda tedavide değişiklik veya doz artırımı ancak hastanın doktoru tarafından değerlendirme sonrası yapılmalıdır.
Kışın maske kullanımı alerjiyi tetikleyebilir mi? Yoksa aksine koruyucu mudur?
– Maske kullanmak solunum yolu viral enfeksiyonlarını azaltacağı için alerjik astım ve alerjik nezlesi olan hastalarda yararlı olabilir.
– Çocuklara maske kullanımı hem zordur hem de maske kullanımının oluşturabileceği riskler nedeniyle endişe yaratmaktadır.
– Maske 2 yaşın üzerinde özel sağlık sorunu olmayan çocuklarda kullanılabilir.
– Solunum yolları küçük olması nedeniyle nefes almakta oluşabilecek güçlük nedeniyle 2 yaş altı çocuklarda maske takmaması önerilir.
– Maske seçiminde yüze tam oturan, burnu ve ağzı tam kapatan TSE onaylı ürünler tercih edilmelidir, bu ürünler temasa bağlı alerji riski düşük, lateks, paraben, naylon gibi maddeler içermeyen özellikte olması önemlidir.
– Maske takmanın astımı tetiklediğini gösteren bilimsel çalışma yoktur. Şu ana kadar yapılan bilimsel çalışmalara göre astım atağında olmayan, astım semptomları kontrol altında olan hastalarda maske kullanımı herhangi bir sorun oluşturmaz. Astımı tetiklemesi beklenmez.
– Ancak bez maske kullanımında, maskenin parfümlü deterjan veya yumuşatıcı ile yıkanması sonucu astım hastalığı tetiklenebilir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***