Abdullah EZİK
Orhan Koçak’ın Ekim 1997’den Aralık 2009’a dek genel yayın yönetmenliğini üstlendiği aylık kitap ve eleştiri dergisi Virgül’deki yazıları geçtiğimiz günlerde yayımlandı. ‘Virgül, Yazıları’ başlığıyla bir araya getirilen metinler, gerek 90’lı yıllardan 2000’lere Türkiye’deki yayın hayatına dair sunduğu perspektifler gerekse bu süreçte ön plana çıkan meseleleri görünür kılması bakımından oldukça özel.
‘Virgül, Yazıları’, Orhan Koçak’ın kaleme aldığı editör yazılarından kitap tanıtımlarına, güncel meselelerden dönem polemiklerine kadar birçok farklı konudaki metni bir araya getiriyor.
Aylık kitap ve eleştiri dergisi olarak 12 yıl aralıksız yayın serüvenine devam eden (toplamda 131 sayı) Virgül, hazırladığı dosya ve temalarla birçok farklı meseleyi gündeme taşıdı. Sayfalarında bir yandan yeni çıkan kitap eleştirilerine yer veren, öte taraftan Türk ve dünya edebiyatına yön veren birçok farklı yazar, kitap, akım ve mesele ile ilgili de dosya hazırladı. Yayın yönetmenliğini Orhan Koçak’ın, yazı işleri müdürlüğünü Mustafa Arslantunalı’nın üstlendiği Virgül, çok sayıda yeni şair, yazar ve eleştirmene de alan açtı.
Büyük bir coşkuyla yayın hayatına başlayan Virgül’ün ilk sayısı şu sözlerle açılmıştı:
“Virgül’ü şöyle tanımlamak isteriz: Okunmuş gazetelerle birlikte atılmayacak bir kitap dergisi. Günü geçtikten sonra da okunacağını varsaydığımız bir dergi. Niçin çıkarıyoruz Virgül’ü? Okura yol göstermekten çok, kitaba bir eleştirel bağlam kazandırmak için. Bu ülkede başka kitap dergileri de olduğu halde, bazı önemli yayınların yeterince tartışılmadan özel kitaplıkların dilsiz dünyasında kaybolduğunu gördük, hep görüyoruz. Çoğu zaman gözden kaçan şey, o kitabın kendi türünden ya da farklı türlerden kitaplarla ilişkisi oluyor. Oysa anlamın ve anlamanın ilk koşulu, bağlamın bilinmesidir.”
Yayın hayatı boyunca ilk sayısında açıkladığı anlayışa paralel bir şekilde hareket eden Virgül’ün kapanması, aynı zamanda Türkiye’nin geçirdiği ekonomik, sosyal ve kültürel değişimlere işaret etmesi bakımından da önemli.
2000’li yıllar itibariyle birçok gazetenin okurlarına kültür-sanat ekleri sunması, bir süre sonra bütün bir sektörü etkileyecek dağıtım gibi sorunların baş göstermesi, rekabet, reklam ve ulaşılabilirlik Virgül’ün de kapanmasına yol açan temel nedenler arasında gösterilebilir.
Mustafa Arslantunalı, çağdaş edebiyat eleştirisinde Virgül’ün üstlendiği rolü ve benimsediği anlayışı kendisiyle yapılan bir söyleşide şu sözlerle ifade etmişti: “Virgül baştan planladığımız yerden çok uzaklaşmadı. Sakin ve soğukkanlı bir şekilde, belli bir akımın sözcüsü olmadan, kendi formatını koruyarak çıktı. Bir kitabın ne kadar popüler olduğuyla değil, bizi ne kadar ilgilendirdiğiyle ve başka kitaplarla ilişkisiyle ilgilendik. Ya da o kitap hakkındaki yazının ne kadar iyi olduğu önemli oldu dergi için. Medyada tanıtılan kitapların yanında, gözden kaçabilecek kitaplar üzerinde durmaya çalıştık. Resmin diğer kısmını tamamlamak, gözden kaçan, kolay fark edilemeyecek şeyleri öne çıkarmak. Bu, popüler olmamayı göze almak demekti.” (Bawer Çakır, 21 Kasım 2009, Biamag)
Bugün için Virgül’den geriye çok az şey kaldı. Derginin yayın hayatını sonlandırmasının ardından eski sayılara ulaşabilmek de giderek zorlaştı. Birçok önemli ismin kaleme aldığı metinler, dosya ve yazılar dergi ile birlikte geride kaldı. Tam da böyle bir zamanda, derginin yayın yönetmenliğini üstlenen Orhan Koçak’ın 1997-2009 yılları arasında kaleme aldığı yazılar bir araya getirilerek ‘Virgül, Yazıları’ başlığı ile yayımlandı.
Günümüz edebiyat eleştirisinin önde gelen isimlerinden biri olan Orhan Koçak’ın gerek edebî kanona dair değerlendirmeleri gerekse ele aldığı meselelere yaklaşımıyla ‘Virgül, Yazıları’nda ortaya farklı bir yapı çıkardığı söylenebilir.
Metinlerinde sıkça farklı disiplinlerden yararlanan Koçak, ele aldığı isim ve eserleri dönemi, şartları ve çevresi ile ilişkilendirerek ele alırken geniş bir sorgulama biçiminin de önünü açar. Bugüne kadar kaleme aldığı metinlerde/kitaplarda başta Ahmet Hamdi Tanpınar, Edip Cansever, Turgut Uyar, Bilge Karasu olmak üzere birçok farklı ismi değerlendiren Koçak, eleştirel yaklaşımını her daim sürdürür. Bu, söz konusu kitap bağlamında da izi sürülebilen temel başlıklardan birisidir.
Bir eleştirmene bir toplam üzerinden yaklaşmak, onun ve eleştiri yaklaşımının zaman içerisinde nasıl değiştiğini/geliştiğini görmek oldukça önemli bir mesele. Nurdan Gürbilek, Semih Gümüş, Meltem Gürle, Jale Parla, Behçet Çelik, Mustafa Arslantunalı gibi birçok eleştirmenin metinleri ve bu metinlerin, incelemelerin, metotların zaman içerisindeki dönüşümü, bize söz konusu bu isimler kadar edebiyatın nasıl bir hat üzerine geliştiğini göstermesi bakımından ayrıca bir tartışma konusu olarak değerlendirilebilir.
Bir yandan kanon içerisinde öne çıkan yazar ve şairleri değerlendiren, onlara dair yeni yaklaşımlar geliştiren Koçak, öte yandan gününü takip etmekten de uzak durmayan bir eleştirmen olarak ön plana çıkar. Bu noktada geçmiş ile günü arasında sürekli yeni köprüler geliştiren Koçak’ın bu yaklaşımı ‘Virgül, Yazıları’nda sistematik bir şekilde takip edilebilir.
Orhan Koçak’ın kitapta yer alan yazılarının resimden güncel sanata, felsefeden şiire, romandan güncel siyasete kadar geniş bir skalada yer aldığı söylenebilir. Bu yazılarında günün/dönemin sorunlarını kendisine mesele hâline getiren Koçak, böylece yaşadığı devre dair de bir tür tanıklık geliştirmiş olur.
Öte taraftan Ahmet Erhan’dan Talat Parman’a, Refik Durbaş’tan Süreyya Berfe’ye, Behçet Çelik’ten Fethi Naci’ye, Sina Akyol’dan Memet Fuat’a, Bülent Erkmen’den Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya kadar birçok yazar, şair ve sanatçı, bu metinlerde kendisine yer verir.
Kimi tanıklıklara, kimi edebî yaklaşımlara, kimi ise bir anma/yâd etme yazısına/yazınına dönüşen bu metinler, Koçak’ın yazılarını ne derece geniş bir skalada kaleme aldığını göstermesi bakımından da kendisine özel bir görünüm alanı açar.
Orhan Koçak’ın 1997-2009 yılları arasında kaleme aldığı metinleri bir araya getiren ‘Virgül, Yazıları’, gerek Koçak’ın farklı başlıklarda yazdığı çeşitli eleştiri yazılarını derlemesi gerekse Virgül dergisinin arşivine dair bir çıktı olması bakımından özel bir yayın olarak görülebilir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***