4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’nde Türkiye’de son dönemde gündemden düşmeyen sokak köpeklerinin toplatılması tartışması sürüyor. Sokak hayvanlarının da toplumsal hayatın doğal bir parçası olduğunu savunan hayvanseverlerin çözüm önerisi, mevcut kanunun yerel yönetimlerin görevi olarak tanımladığı sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp aşılanarak alındığı yere bırakılması. Hayvanseverler iki yıl içinde bu yolla sokak hayvanı nüfusunun kontrol altına alınabileceğini savunuyor.
Ancak son dönemde köpek saldırıları sonucu kuduz vakaları, yaralanma ve ölümlerin arttığını öne sürerek buna karşı çıkanların çağrısıysa, sokak köpeklerinin toplanarak barınaklara ya da yeni kurulacak yaşam alanlarına kapatılması.
“Sokak hayvanı sayısı 16 milyon civarına ulaştı”
Geçen yıl sokak köpeklerinin kovalaması sonucu kızının bir kamyonun altında kalarak hayatını kaybettiğini anlatan Güvenli Sokaklar ve Yaşam Hakkını Savunma Derneği Kurucu Başkanı Murat Pınar da sahipsiz köpeklerin toplatılmasını savunanlardan.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Pınar, “Sokakta büyük bir başıboşluk var. Sahipsiz köpek sayısını 2022’nin Nisan ayında Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi ’10 milyon civarında’ olarak açıkladı. Üzerinden tam 18 ay geçti. Bu 18 ay içinde rakamın nereye vardığı şu an için tahmin bile edilemiyor. Biz 16 milyon civarına çıktığını hesaplıyoruz. Sokakta çocuklarımızın, engellilerimizin, yaşlılarımızın ve bizlerin yaşam kalitesini elinden alan maalesef 16 milyonluk sokak köpeği sorunumuz var” dedi.
Sokak köpeği popülasyonunun kontrolden çıkmasıyla köpek saldırılarının arttığını öne süren Pınar, “Bunu 2019’dan 2023 yılına kadar olan kuduz aşısı ihalelerinden bile takip edebiliyoruz. 2023 yılının Şubat ayında yapılan ihalede 1,5 milyon doz kuduz aşısı alınmış. Sonra Ağustos ayında yetmemiş, 1 milyon daha alınmış. Eylül- Ekim ayının ilk haftalarında da yeniden ihale yapılarak 1,5 milyon doz daha alınmış. Yani bu ülkeye yaklaşık 4 milyon doz kuduz aşısı alınmış. Her insana 3 veya 4 doz yapıldığını hesaplarsak, yaklaşık 1 milyona yakın kuduz temaslı saldırı var demektir” ifadelerini kullandı.
“Çocuklar arka sokaktaki okuluna servisle gitmek zorunda kalmasın”
Pınar, taleplerinin devletin sokaklardaki kontrolsüzlüğe son vermesi olduğunu belirterek, “Bu başıboş köpeklerin yaşam alanlarına alınmasını istiyoruz. Orman ve tarım arazileri vasfını yitirmiş yüzlerce dönüm arazi var. Buralarda yaşam alanları oluşturulsun ve sokaklara yem döken hayvansever dernekler ve gönüllüler de gitsinler, orada baksınlar. Orada dişi- erkek de ayrılsın, kısırlaştırmaya da gerek kalmasın. Bu şekilde sokaklardan toplasınlar, çocuklarımız da özgürce yaşasın, arka sokaktaki okuluna servisle gitmek zorunda kalmasın” dedi.
Belediyelerin halihazırda sokak hayvanlarını toplamaya yetecek barınaklarının olmadığını da kaydeden Pınar, “Zaten biz barınak da istemiyoruz. Barınak dediğiniz zaman 300-500 metrekarelik arsa içinde 1-2 metrekarelik demir kafeslerde, köpekler ömür boyu orada yaşasınlar diye bir talebimiz yok. Geniş araziler olsun, köpekler bir yerden bir yere koşabilsin. Bu hayvanlar sokakta kaldıkları zaman yağmurda, çamurda, karda daha mı refah içinde yaşıyorlar” diye konuştu. Milletvekilleri tarafından da talepleriyle ilgili giderek daha fazla muhatap alındıklarını belirten Pınar, taleplerinin hayata geçmesine yönelik ışık gördüklerini de dile getirdi.
“2004 yılından beri görevini yapmayan belediyeler yüzünden hayvanların üremeleri daima artıyor”
Hem hayvanseverler hem de köpeklerin toplatılmasını savunanlar, belediyelerin görevini yerine getirmemesi yüzünden sokak hayvanlarının sayısının kontrolsüz şekilde arttığı görüşünde.
Sokak köpeklerinin sayısının 16 milyona ulaştığı iddiasını kabul etmeyen ve hayvanların toplatılması çağrısına karşı çıkan Hayvanlara Adalet Derneği Kurucu Başkanı Avukat Hülya Yalçın, “Yetkili kurumlar görevlerini yapmıyor, görevlerini yapmayan kurumlar müeyyideyle de cezalandırılmıyor. Evsiz hayvanlarda popülasyon artmış olabilir. Sadece köpek değil kedilerde de söz konusu olabilir. Ama bunun resmi olarak sayısı belli değil” dedi.
VOA Türkçe’ye konuşan Yalçın, “Belediyelerin 5199 sayılı kanunun verdiği görevle bu popülasyonu kontrol altında tutması için düzenli kısırlaştırma yapması ve bölgesel sayıları tespit etmesi gerekirdi. 2004 yılında çıkan kanundan bu yana yapılması gereken buydu, ne yazık ki hiçbirisi yapılmadığı için normal üreme sirkülasyonunda olan hayvanların üremeleri daima artıyor ve bu hale geliyor ne yazık ki” diye konuştu.
“Köpeklerin toplatılması ölüme gönderilmesiyle eş anlamlı”
Evsiz hayvanların hem insanlarla uyum içinde yaşaması hem de kendi yaşamlarının daha sağlıklı olabilmesi için sayılarının kontrol altına alınması gerektiğini söyleyen Yalçın, “Şehirleşme çok hızlı yaygınlaşan bir yaşam şekli. Hayvanların sürekli doğum yapması da kendi doğal yaşam alanında olmadığı sürece normal bir şey değil elbette. Madem insanlarla birlikte yaşanıyor, madem kent hayatına uyumlandı bu hayvanlar, nüfuslarının da kontrol altına alınması gerekir ki hem gıdaya erişim kolay olsun hem sağlığa erişim kolay olsun hem de kendilerinin yaşadığı alanda bu kadar büyük kalabalık olmasın ki viral hastalıklar da önlenebilsin. Her açıdan kontrol altında tutulması çok iyi bir şey” dedi.
Ancak Yalçın, sahipsiz köpeklerin toplatılması talebinin onları ölüme yollamakla eş anlamlı olduğu görüşünde. Yalçın, “Bu talep son birkaç senedir çok insanlık dışı bir yöntem olarak önümüze geliyor. Kediler, köpekler çöp değildir. Sokaklardan çöp gibi toplanamaz. Zaten toplatmak insanlık dışı bir kelime. Kanunun da öngördüğü gibi bu hayvanlar bulunduğu yerden alınır, kısırlaştırılır, ilk temel aşıları ve bakımı yapılır, sonra yaşamakta olduğu alana yine insani yöntemlerle geri bırakılır. Mesele budur. Yaklaşık 1200-1300 belediyenin neredeyse hiçbirisinin bakımevi bile yok, rehabilitasyon merkezi yok. Nereye toplayacaklar bu hayvanları? Toplamanın perde arkasında bizce yüzde yüz toplu öldürme var. Bu nedenle karşı çıkıyoruz” dedi.
“Eğer zaten düzgün bir kısırlaştırma yapılırsa 2-3 sene sonra insanlar mahallelerde köpek arayacak duruma gelecekler”
Hayvanseverler belediyelere bağlı mevcut barınakları da kötü bakım koşulları ve kapasite yetersizliği yüzünden “cezaevi, ölüm kampı” olarak nitelendiriyor. Geçen yıl Konya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı barınakta köpeğe kürekle vurup öldürme ve hayvanların sürüklenerek götürülmesine ilişkin vahşet görüntüleri hayvanseverlerden büyük tepki toplamıştı. Köpeği eziyet ederek öldürdükleri gerekçesiyle yargılanan barınak görevlisi iki sanık da çıkarıldıkları mahkemede serbest bırakılarak duruşma ertelendi.
Barınaklarda yaşananlarla ilgili gözlemde bulunmalarına da izin verilmediğini kaydeden Yalçın, “Kanunun tanımında zaten barınak diye bir şey yok. Geçici hayvan bakım ve rehabilitasyon merkezi var. Tıpkı biz rahatsız olduğumuzda, tedavimizi olup gereken önlemler alındıktan sonra evimize dönmemiz gibi hayvanlar da geçici rehabilitasyon ve bakım merkezinde tedavileri yapıldıktan sonra evlerine yani sokaklara dönmeliler. Şu anda barınakların durumu çok korkunç. Yüzlerce hayvanın üst üste hastalıktan kırıldığı yerler. Kanun uygulanmalı, belediyeler cezalandırılmalı. Belediyeler cezalandırma zırhının dışında duruyor. Biz belediye barınağına giremiyoruz. Giremediğimiz bir yerden nasıl kanıt elde edebiliriz? Hem hukuk yolları tıkanmış hem cezalandıramıyoruz hem de belediyeler görevini yapmadığı için hiçbir şeyden haberi olmayan zavallı köpekler ‘toplu şekilde öldürülsün’ deniyor. Yok böyle bir dünya” dedi.
Kısırlaştırma yoluyla sokak köpeklerinin sayısının iki yılda kontrol altına alınabileceğini savunan Yalçın “Eğer zaten düzgün bir kısırlaştırma yapılırsa 2-3 sene sonra insanlar mahallelerde köpek arayacak duruma gelecekler” diye konuştu.
“Kısırlaştırılan hayvan agresif olmaz”
Güvenli Sokaklar ve Yaşam Hakkını Savunma Derneği Başkanı Pınar ise sokak köpeklerinin sayısının kontrolden çıkması yüzünden kısırlaştırma seferberliğinin de başarılamayacağını savunuyor. Pınar, “10 milyon sokak köpeğinin kısırlaştırma seferberliği, veteriner sayımız, köpekleri yakalama mücadelesi, biz bunların hepsini hesapladık. Benim belediyem sokağımdaki 7 tane küpesiz köpeği yakalamak için 3,5 ay uğraştı. Gerçekten böyle bir imkan yok. 10 milyon köpeği altı ay içinde üreme döneminde yakalayıp kısırlaştırma imkanı yok. İki yılda bu işi başardıklarını farz edelim. 2023 yılında Ocak ayından bugüne kadar 55 vatandaşımızı köpek saldırısı sonucu kaybettik. İki yıl boyunca sokakta köpekler kalacak diye vatandaşlarımızı sokak köpeği sebepli ölüme terk mi edeceğiz, bu ölümleri makul mu sayacağız?” diye sordu.
Ancak hayvanseverlere göre kısırlaştırılan köpekler insanlara yönelik agresif davranışları da bırakıyor.
Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Yalçın, “Kısırlaştırılan hayvan agresif olmaz. Yemeklere, gıdaya, suya ulaşabilen hayvan agresif olmaz. Bir istatistiğe vurulduğunda her gün yüz binlerce insan yaralanmakta, ölmekte, sakat kalmakta. Her an hepimiz için olabilen bir şey. Bu etkileşimde yüzdeye vurduğumuzda hayvanla ilgili yaralanma ve ölümler yüzdeye bile giremeyecek kadar az. Abartılan haberlere lütfen kimse inanmasın” dedi.
Yalçın sokak hayvanlarına nasıl yaklaşılması gerektiğiyle ilgili toplumda yaşayanların iletişim sorunu olduğunu da sözlerine ekledi.