YORUM | MEHMET TAHSİN
Recep T. Erdoğan’ın bu aralar yeni bir anayasa yapası tuttu. Önüne uzatılan her mikrofona bunu anlatıyor. 1 Ekim’de meclis açılışında da dile getirdi bu arzusunu. O gün bugün her ağzını açtığında ‘yeni anayasa’ diyor başka bir şey demiyor.
Kulislerden sızan bilgilere göre Erdoğan yeni anayasada iki şeyi istiyormuş.
Birincisi Cumhurbaşkanı seçilmek için gereken yüzde 50 + 1 kuralını değiştirip yüzde 40 +1’e çekmek. İkincisi de üçüncü dönem seçilmek. Etrafındakilere “bu ikisi olsun gerisini muhalefetin isteklerine göre yaparsınız” demiş.
Halbuki meclis konuşmasında bu taleplerine dair bir ipucu yok. 12 Eylül rejiminin yaptığı ve bugüne kadar 41 yıllık tarihinde 20’den fazla değişikliğe uğrayan anayasanın 2023’ün Türkiye’sini taşıyamadığını iddia ediyor.
Önceki gün Danıştay’da bir açılış vesilesiyle yaptığı konuşmada da “Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır.” diyerek daha fazla özgürlük vaat eden bir anayasadan bahsetti. Anayasanın hangi maddesinin özgürlükleri kısıtladığına dair bir örnek vermedi.
Halbuki bu anayasa değişikliklerinin bir kısmı AKP iktidarı döneminde Erdoğan ya başbakan ya da Cumhurbaşkanı olduğu dönemde yapıldı. Üstelik Erdoğan’ın yeni anayasada mutlaka olsun dediği iki konu da bu dönemde değiştirildi.
Erdoğan meclis konuşmasında bir konuya daha değindi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya kararını kastederek, özetle, “AİHM’nin verdiği son kararlar, bardağı taşıran damla olmuştur. […] Türkiye’nin egemenlik haklarını hiçe sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına ne saygı duymamız ne de onların dediklerine kulak asmamız mümkün değildir.” dedi.
Bu mümkün mü? Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan biri AİHM kararını tanımıyorum diyebilir mi?
Türkiye 18 Mayıs 1954’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini onaylamış, 28 Ocak 1987’de de bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Mahkemenin zorunlu yargı yetkisini ise 28 Ocak 1990’da kabul etmiştir.
Anayasa’nın 90. maddesi açık. “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.” diyor.
7 Mayıs 2004 tarihinde, Erdoğan Başbakanken, bir anayasa değişikliği yapılıyor. AKP’li vekillerin oylarıyla kabul edilen bu anayasa değişikliğiyle 90. maddesinin sonuna bir cümle daha ekleniyor. Buna göre, Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Hadi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 1954’te Adnan Menderes Hükümeti onaylamış.
Hadi AİHM’e bireysel başvuru hakkını 28 Ocak 1987’de Turgut Özal Hükümeti getirmiş.
Hadi Mahkemenin zorunlu yargı yetkisini 28 Ocak 1990’da Dönemin Başbakanı Yıldırım Akbulut kabul etmiş.
Uluslararası anlaşmalarla iç hukuk çeliştiğinde uluslararası anlaşmalar esas alınır hükmünü, anayasa değişikliği yaparak sen getirdin.
Şimdi AİHM kararını tanımadığını söyleyerek, kendi yaptığın anayasayı çiğniyorsun. Seni Adalet Bakanın da çiğniyor. Anayasa Mahkemesi başkanın da çiğniyor.
Şimdi kalkmış vatandaşların özgürlük alanını genişletebilmek için darbe anayasasını değiştirmekten söz ediyorsun. Vatandaşların özgürlük alanını genişletmeye anayasanın hangi maddesi engel oluyor? Darbecilerin yaptığı anayasanın 41 yılda 80 maddesi değişmiş. En kritik değişiklikleri de senin iktidarında yapılmış.
Şimdi yeni bir anayasa yaparak bir dönem daha seçilebilmenin, daha doğrusu ölünceye kadar görevde kalabilmenin yolunu yapıyorsun.
Bu durumda senin yapacağın anayasanın darbe anayasasından ne farkı olacak?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***