Gazze saldırıları sırasında Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’nin isminin sıklıkla anılması bazı Kürtleri çok rahatsız etmişti. Selahaddin Eyyübi’nin ismi İsrail’le Kürtlerin aralarını bozmak için kasıtlı olarak gündemde tutuluyor iddiasındalar.
Sanatçısından siyasetçisine, “Ey Kürtler, Filistin meselesinden size ne! Siz kendi derdinizle ilgilenin!” diye çağrı yapanları, “İsrail ile aramızı bozacak tavırlar içine girmeyin!” şeklinde nasihat edenleri her mahallede görür olduk. İsrail’in bir Kürt devleti kuracağı umudunu satın alan Kürtleri, hele de aklı başında olduğunu düşündüğüm isimleri gördükçe ürpermiyor değilim. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyalarda, İsrail ve Kürt bayraklarının yan yana açıldığı fotoğraflara çok fazla rastlar olduk.
Yıllardır adım adım sahnelelen bir oyunun son bölümlerine gelmiş gibiyiz. Bunları gördükçe Erdoğan’ın niye sürekli seçim kazandığını, muhalefetin neden hiç bir seçime itiraz etmeden iktidardan önce sonucu kabul ettiğini ve hepsinden önemlisi 15 Temmuz’un niye organize edildiğini çok daha iyi anlıyoruz.
Bu tezgahı anlayabilmek için AKP-MHP İktidarına ülkeyi kimin götürdüğünü hep hatırlamak hiç unutmamak gerekir. Hatırlayacaksınız özellikle Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanlığı döneminde PKK çok büyük darbe almıştı ve kan kaybından ölmek üzereydi. Hükümet örgütün toparlanıp soluklanabilmesi için bir barış süreci başlatmış, uzun süre PKK’ya operasyon izni vermemiş, ona dokunmamıştı.
Bir süre sonra da barış sürecinde özellikle Kürtler’den yeterli siyasi desteği bulamadığı bahanesiyle masaya tekmeyi vurmuştu. Suruç’ta iki polis memuru yataklarında şehit edilmiş, hükümet bunun PKK tarafından yapıldığını söyleyince onlar da ‘evet biz yaptık’ diye hemen kabul etmişti. Olaylar olup bittikten, işin aslının başka olduğunun anlaşılmasından sonra, PKK olanca yüzsüzlükle ‘pardon biz yapmamışız’ bile dedi.
Örgüt bu olaydan hemen sonra Diyarbakır Sur’da özerklik ilan edip, şehir savaşı başlattıklarını ilan etmişti hatırlayacaksınız. Böyle başlayan süreç Kürt şehirlerinin yerle bir edilmesine ve binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. 7 Haziran seçimlerinde büyük darbe alan AKP’ye can suyu olacak süreci başlamıştı.
PKK, iktidarın istediği korku ikliminin gelmesini sağlamış, 1 Kasım’da, seçim sonuçlarının anormalliğini açıklayabilecek bir bahane sunmuştu. ‘Dört ay içinde AKP ülkenin her yerinde aynı oranda oylarını nasıl arttırdı?’ sorusuna cevap hazırlamıştı. PKK, AKP-Ergenekon ortaklığına iktidar yolunu açtı ve bu ortaklık da daha çok milliyetçilik yapıp, Kürtlerin ruhen Türkiye’den kopması için her türlü politikayı uygulamaya koymuştu.
İşte olayın en can alıcı noktası burası, Kürtçülüğün diri olarak var olabilmesi için diri bir Türkçülüğün olması, Kürtlerde ayrılma fikrinin canlı tutulabilmesi için Türkçü politikaların, onların asabiyetini tahrik edecek kadar horlayıcı olması gerekiyordu. Kürtlerin mutsuz olmaları ne kadar sağlanırsa, ne kadar itildiği hissettirilirse ayrı devlet olma fikri o kadar yaygınlaşırdı. Korkarım ki bunda başarılı oldular. Aklı başında, oynanan oyunun farkında olduğunu düşündüğüm aydınlarda bile bu duygunun hakim olması oynanan oyunun başarısını gösteriyor.
15 Temmuz’dan sonra cemaat bahane edilerek, -bile isteye- devletin çivisinin çıkarılması, bütün kurumlarının içinin boşaltılması ve sonrasında Türkiye’nin Suriye bataklığına götürülmesi de bu oyunun diğer bölümlerinden başka bir şey değil. Bundan sonraki hamle Türkiye’nin başarısız olacağı bir savaşa sokulması.
Psikolojik alt yapı yeterince hazırlandı, öyle ki Kürtler İsrail’le aralarını bozar diye Selahattin Eyyübi’yle bile anılmak istemiyor artık.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***