HABER MERKEZİ – Tutuklu Gazeteci Sedat Yılmaz, kendilerini ziyaret eden MLSA Hukuk Birimi’ne hakkında hazırlanan iddianameyi içeren dava dosyasının kendisine para karşılığında satıldığını anlattı.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Dicle Müftüoğlu ve MA Editörü Sedat Yılmaz’la görüştü. Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan gazeteciler kendilerini ziyaret eden MLSA Hukuk Birimi’nden avukatlara yaşadıkları hak ihlallerini anlattı.
MLSA’da yer alan haberde gazeteci meslektaşlarıyla konuşmaları, tanık ifadeleri, yurtdışına giriş çıkış ve otel kayıtları, banka hesap hareketleri, çalıştığı haber ajansları ve sanal medya paylaşımları nedeniyle hakkında, “örgüt kurmak yönetmek” ve “örgüt üyesi olmak” iddialarıyla 37 buçuk yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Yılmaz, iddianameye ilişkin konuştu. Yılmaz, “İş arkadaşlarımızla, kardeşimizle, eşimizle, haber kaynağımızla, avukatlarımızla görüşmemiz suç unsuruymuş gibi gösteriliyor. İddianamede ‘hakkında işlem yapılmış kişilerle’ yapılan iletişim de aynı şekilde… Yarın da aynısını benim için yapacaklar. Benimle irtibata geçen kişiler için ‘hakkında işlem yapılmış kişiyle iletişimi’ gerekçe gösterilerek ‘terör örgütü üyeliği’ suçlaması yöneltilecek. İddianamede ‘aynı yerden alınan baz istasyonu verileri’ gibi hiçbir somut dayanağı olmayan ifadeler suça delil olarak gösteriliyor. Hakkımda ‘2017 yılından beri herhangi bir havale/EFT yapmadığı’ gibi bir iddia var; hâlbuki kredi kartımı düzenli olarak kullanmışım. Eğitimlerine katıldığım dernekler, ‘devleti kötüleyen dernek’ diye geçiyor iddianamede” dedi.
‘FİZİKSEL BİR TECRİT ALTINDAYIZ’
Yılmaz, cezaevinde maruz kaldığı hak ihlallerine ilişkin şunları söyledi: “TV kanallarından Halk TV ve Tele1’i izleyebilmeyi de talep ettim ancak henüz bir yanıt verilmedi. Evrensel ve Yeni Yaşam gazetesini okumak istediğim için talepte bulundum ama bu talebim de gazetelerin ‘bayide olmadığı’ gerekçesiyle reddedildi. Gazeteci olarak, farklı görüşlere ulaşmak istiyorum ama buna izin verilmiyor. Bilgileri mukayese etme özgürlüğü elimden alındı, haber ve görüş alma hakkım kısıtlanarak AİHS 10. madde ihlal ediliyor. Hem fiziksel bir tecrit altındayız hem de istediğimizi okuyamıyor, hükümetin seçtiği ve varlığımıza her gün hakaret eden yayınlara mahkûmuz ediliyoruz.”
‘YÖNETMELİK VERİLMEDİ’
Cezaevinde spor yapma haklarının kendilerine tanınmadığını söyleyen Yılmaz, ortak faaliyetlerin sadece birlikte aynı koğuşu paylaştığı üç kişiyle sınırlı olduğunu anlattı. Yılmaz, “Cezaevi yönetimine ilişkin talep ettiğim yönetmelik bana verilmedi ama bu arada talep etmememe dair iki tane Kuran verdiler” dedi. Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “İngilizce veya başka dillerde kurs almak istediğime ilişkin başvuruma da yanıt verilmedi. Eşim cumartesi günleri çalıştığı için haftalık telefon görüşmesinin pazara alınmasına yönelik talebime de yanıt verilmedi. Bu durum çocuğumla konuşmama engel teşkil ediyor” ifadelerini kullandı.
‘İDDİANAMEYİ PARAYLA SATTILAR’
Yılmaz, yargılanmasına ve tutuklanmasına sebep olan iddianameyi içeren dosyayı savunmasını hazırlamak için istediğini ancak, dosyanın kendisine parayla satıldığını söyledi. Yılmaz, “Hakkımdaki iddialara ilişkin bilgiyi parayla satın aldım. Parasını verdiğim dosya da kendi dosyamdan bağımsız birçok evrakı içeriyordu, aslında bir kâğıtlar bütünüydü. Dosyamı avukatımdan alabildim” dedi.
‘TAHLİYELER ENGELLENİYOR’
Gazetecilerle ve hak savunucularıyla yaptığı telefon görüşmeleri suç delili olarak gösterilen, “örgüt kurmak yönetmek” ve “örgüt üyesi olmak” iddialarıyla 37 buçuk yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Müftüoğlu da cezaevi idaresinin keyfi tutumu sebebiyle, İdari Gözlem Kurulu kararlarıyla tahliyelerin engellendiğini söyledi ve “Hatta disiplin cezaları uydurularak hak edişi gelenlerin dahi süreleri uzuyor” dedi.
HASTA TUTUKLULARA YÖNELİK İHLALLER
Müftüoğlu, “Cezaevinde hasta mahpuslarla ilgili üç gün yemek almama eylemi, bir ay iletişim cezasıyla sonuçlandı. Dosya infazda, henüz kesinleşmedi” diye anlattı. Beyninde tümör olan Özge Özbek ile görme oranı yüzde 15 olan Selver Yıldırım’ın, kelepçelerinin çıkarılmadığı için doktor muayenelerinin yapılmadığını ifade eden Müftüoğlu, “Doktorların kelepçeye ilişkin tutumları, konuya ilişkin inisiyatifi İnfaz Koruma Memuru veya jandarmaya verecek nitelikte. Jandarmanın kola girmeye çalışması, avukat görüşüne dahi belge, kâğıt, kalem alınmasına ilişkin infaz koruma memurlarının keyfi tavrı; havalandırma kapısının, sisli günlerde durumlarında aynı havaalanlarındaki gibi bir sistem uygulanarak erkenden kapatılması gibi keyfi uygulamalar mevcut” diye belirtti.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***