Anadolu Üniversitesi öğrencisi R.A. 14 Ekim’i 15 Ekim’e bağlayan gece, kampüste bulunan yemekhane önünde yaşamına son vermişti. İlköğretim matematik öğretmenliği okuyan R.A’nın cebinden çıktığı iddia edilen 3 sayfalık notta; R.A. geçim sıkıntısı yaşadığını belirtmiş, arkadaşları da bu durumu doğrulamıştı.
Olayın açığa çıkmasının ardından 15 Ekim akşam saatlerinde “Bugün yaşanan elim hadisi sonucunda bir öğrencimizi kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Öğrencimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, arkadaşlarına ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyoruz” açıklamasında bulunan Anadolu Üniversitesi’nin, olayı kapatmak istediği iddiası öğrencilerin tepkisini çekmişti.
YÜZLERCE ÖĞRENCİ YÜRÜDÜ
Anadolu Üniversitesi Dayanışma Ağı, merkez yemekhaneden olayın yaşandığı yeni yemekhaneye yüzlerce öğrencinin katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirdi.
“Bir arkadaşımızı daha kaybetmek istemiyoruz!” diyen dayanışma ağı, yeni yemekhane önünde bir basın açıklaması yaptı. “Bu düzende kimse geçinemiyor, insanca yaşayamıyor, bunun farkındayız” denen basın açıklamasında öğrencilerin bu düzene verecek hiçbir şeylerinin olmadığı vurgulandı.
Basın açıklamasının tam hali şu şekilde:
“Bugün burada, Anadolu Üniversitesi Dayanışma Ağı olarak, aslında yemekhane gündemi üzerinden toplanmayı amaçlamıştık. Basının ve kamuoyunun haberinin olduğu bir eylem planımız vardı. Her geçen gün kötüye giden yemekhane koşullarına karşı ses çıkaracaktık.
Gündemimizdeki ani değişikliğin anlaşılabilir olduğunu düşünüyoruz, ama biz bu iki gündemin birbirinden bağımsız olmadığını da biliyoruz. Yemekhanedeki koşullar artık insani standartların dışına çıkmıştı ve biz öğrenciler ise, Türkiye’deki ekonomik çöküşün faturasının biz öğrencilere kesilemeyeceğini söyleyecektik.
Dün ne yaşandı peki? Dün, bu ülkedeki herkesin farkında olduğu yönetememe krizinin en ağır faturası kesildi.
Dün, eğitim fakültesinden arkadaşımız Resul’ü kaybettik.
Çok üzgün, bir taraftan da çok öfkeliyiz. Bugün ise aynı hissiyatı paylaştığımız arkadaşlarımızla bir araya geldik.
Öfkeliyiz, çünkü bizler bir öğrencinin hayatta kalabilmek için nelerle boğuştuğunun farkındayız. Okulumuzu devam ettirebilmemiz için çalışmak zorunda kaldığımızın farkındayız. En temel haklarımızdan biri olan barınma hakkımız için bin bir çaba ve zorluk sarfederken, bir de aralarından en ucuzunu, en insan sağlığına ve onuruna uygun olmayanını seçmek zorunda olduğumuzun farkındayız.
Bu düzende kimse geçinemiyor, insanca yaşayamıyor, bunun farkındayız. Bu ülkede kriz yalnızca emekçiler için var. Zenginler daha da zenginleşirken eksilen her zaman bizim cebimizden oluyor. Krizin faturası her zaman bize kesiliyor. Patronlar, büyük bir iki yüzlülükle cumhuriyetin yüzüncü yılını kutlarken, bu cumhuriyetin öğretmen olmak isteyen bir genci canına kıyıyor. Arkadaşımız gibi binlerce genç gelecek kaygısı ve geçim sıkıntısı içinde yaşıyor, hayattan hiçbir şey beklemiyor, hiçbir şey umut edemiyor.
Öfkeliyiz, bize reva görülen bu yaşam şartlarına öfkeliyiz. Bu meselenin üstünü örtmeye çalışanlara karşı öfkeliyiz.
Yaşanan olaydan saatler sonra dahi hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışan üniversite yönetimine karşı öfkeliyiz.
Bu düzen hepimize insanca bir yaşam borçlu ve onu geri alana kadar da sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz. Gençlerin yarınlara umutla bakabildiği bir düzen için yan yana gelecek, dayanışacağız. Bu düzene verecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Bir arkadaşımızı daha kaybetmek istemiyoruz!”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***