Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Yüksek Mahkemeye bireysel başvuru hakkı uygulamasına ilişkin 11 yıllık süreci “başarı hikayesi” olarak niteleyerek, bu başarının devamının yasama organı ile mahkemeler başta olmak üzere bütün kuruluşların ortak görevi olduğunu söyledi.
AA’da yer alan habere göre Türkiye’de Bireysel Başvurunun 11. Yılı Uluslararası Konferansı, AYM Yüce Divan Salonu’nda düzenlendi.
Konferansın açılışında konuşan Başkan Arslan, AYM’nin daha önce kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa’ya uygunluk denetimini yapan bir kurum olduğunu, bireysel başvuruyla birlikte ise idarenin ve yargısal makamların kararlarını da denetleyen bir kurum haline geldiğini ifade etti.
Bireysel başvuru hakkıyla AYM’nin paradigmasının da değiştiğini, hak eksenli bir anlayış benimsendiğini belirten Arslan, bu anlayışın bireysel başvuruyla sınırlı kalmadığını, norm denetimi kararlarına da etki ettiğini dile getirdi.
Zühtü Arslan, “11 yıllık uygulamasına baktığımızda bireysel başvuru sadece Anayasa Mahkemesini değil aslında hukuk sistemini kökten etkilemiştir ve önemli ölçüde değiştirmiştir.” dedi.
Bireysel başvurunun sağladığı en önemli kazanımlardan birinin, Anayasa’nın insanın hayatına girmesi ve toplumsallaşması olduğunu anlatan Arslan, “Bireysel başvurudan sonra Anayasa sadece bakkal Rıza’nın değil hemen herkesin ilgisini çekmeye başlayan, tüm bireylerin hayatına dahil olan bir kitaba dönüşmüştür. Kendi küçük, hükmü büyük bir kitap.” değerlendirmesinde bulundu.
Yüksek Mahkemeye bireysel başvuru hakkının tanınmasının üzerinden geçen 11 yılda toplumun her kesiminden insanın hak ihlali iddiasıyla başvuru yaptığına işaret eden Arslan, AYM’nin on binlerce başvuruda mağduriyetleri giderecek ihlal kararları verdiğini ve yapısal sorunları tespit ettiğini aktardı.
Arslan, “Toplumsal ve hukuksal düzeydeki etkileri, tek başına bireysel başvurunun hukuk tarihimizin en büyük reformlardan ve kazanımlarından biri olduğunu göstermeye yeterlidir. Anayasa Mahkemesi de başından itibaren Anayasa koyucunun iradesiyle tecelli eden temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunması ve standartlarının yükseltilmesi istikametinde bireysel başvuruyu etkili bir şekilde uygulamanın gayreti içinde olmuştur. Hangi kriterle değerlendirilirse değerlendirilsin 11 yıllık bireysel başvuru tecrübesi tam bir başarı hikayesidir.” diye konuştu.
“AYM TEMYİZ MERCİİ DEĞİLDİR”
AYM Başkanı Zühtü Arslan, bireysel başvuru kapsamında Yüksek Mahkemenin önündeki zorlukların başında iş yükü meselesinin geldiğini vurguladı.
Yüksek Mahkemeye bugüne kadar 555 binin üzerinde bireysel başvuru yapıldığını, yaklaşık 425 bininin karara bağlandığını, 130 bin başvurunun derdest olduğunu kaydeden Arslan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bugün itibarıyla önünde 46 ülkeden 74 bin başvuru derdest halde. Anayasa Mahkemesinin önündeki başvuru neredeyse AİHM’in 46 ülkeden aldığı başvurunun iki katı kadar.” bilgisini verdi.
Türkiye’de bireysel başvuru konusunda son iki yılda olağanüstü artış yaşandığını, bireysel başvuruda bugüne kadarki başarı hikayesinin sürdürülmesinin önemli olduğunu vurgulayan Zühtü Arslan, şöyle devam etti:
“Unutmamamız gereken temel bir mesele vardır, bireysel başvuru, olağan bir kanun yolu değildir. Bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bunun anlamı da şudur, bireysel başvuruda esas olan hak ihlali iddialarının idari ve yargısal makamlar tarafından öncelikle ele alınması ve giderilmesidir. Bu anlamda Anayasa Mahkemesi ilk elden hak ihlali şikayetlerini inceleyen bir mercii değildir. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’dan geçen her uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak bir temyiz mercii de değildir. Anayasa Mahkemesi sadece bu süreçte temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının derece mahkemeleri tarafından karşılanamadığı durumda devreye girecek olan ve hak ihlallerini giderecek olan bir organdır.”
Bireysel başvurunun başarısının ihlal kararlarının gereğinin tam olarak yerine getirilmesine bağlı olduğuna işaret eden Arslan, “Anayasa Mahkemesinin verdiği bir ihlal kararından sonra ihlalin kaynağına göre yasama organı, idare veya mahkemelerin bir yandan somut ihlali ortadan kaldırmaya, bir yandan da benzeri yeni ihlallerin engellenmesine yönelik tedbirler almaya çalışması gerekir. Bireysel başvurunun sağladığı kazanımların gelecek nesillere aktarılması sadece Anayasa Mahkemesinin değil yasama organı ve mahkemeler başta olmak üzere tüm kurul ve kuruluşlarımızın ortak görev ve sorumluluğudur.” ifadelerini kullandı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***