YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Kanunsuz suçun olmayacağını biz biliyorduk. Hükümet de, muhalefet de, ülkedeki bütün hakim ve savcılar da biliyordu. Bırakın hakim savcıları herhangi bir hukuk fakültesi öğrencisinin ilk öğrendiği şeydi. Hatta sosyal bilimler okuyan her öğrenciye önce bu öğretilirdi. “Kanunda yazmayan bir şeyden dolayı kimse cezalandırılamaz, işlendiği zaman kanunda suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez’’ ilkesi hukukun temel taşlarındandır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de biliyordu kanunsuz suçun olmayacağını ve bunu ilan etmek için yedi yıl beklediler ama olsun. Yedi yıl boyunca insanlar yargı eliyle sosyal bir soykırıma tabi tutuldu. Hükümetin gayrı hukuki eylemlerine, ülkenin selameti için direnmesi gereken muhalefet, “gak-guk, efendim yargı bilmem ne” diyerek ses etmedi. Ses etmediği gibi onun payandası oldu, legalleşmesini sağladı.
Nihayetinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi -geç de olsa- dünyaya, soykırıma tabi tutulan bu kitlenin masumluğunu ilan etti. Masum insanların üzerine hayvani bir öfkeyle saldıran 15 Temmuz insanlık dışı rejiminin ve onun müttefiklerinin suratına ağır bir tokat attı.
Artık bundan sonra iktidar, ya hemen hukuka döner ya da geciktirir onu zaman gösterecek ancak AİHM’in kararı Türkiye’de yapılan soykırımı tescilledi ve bundan sonra herhangi bir kimsenin, masum bir kitleye yapılanlara yargı kalkanı kullanmasının önünü kesti.
Hukuk dışı uygulamaları yapmaya devam edenler, nefret söylemini ağzını yaya yaya kullananlar, ona çeşitli şekillerde destek olanlar da, hukuk önünde hesap vereceği günü bekleyecek. Böyle bir kararın çıkmasını yedi yıl bekleyenler olarak, yetmiş yıl sonra da olsa, bilerek yargıyı zulmün aracı yapanların ve soykırıma destek verenlerin, hukuk önünde hesap verdiği günleri sabırla bekleyeceğiz.
Aslına bakarsanız AİHM, her anlamda büyük bir bataklığa saplanmış hükümete bir çıkış yolu gösteriyor. Kanunsuzlukta ısrar etmeyip hukukun gerektiği şeyi yaparsa hem kendilerinin hem de ülkenin daha büyük bedel ödemesinin önüne geçerler. Umut ediyorum ki hükümet durumu kendileri lehine çevirecek adımları kısa sürede atar.
Siyaset kurumu bugüne kadar zulme itiraz etmedi. Hükümetin akıl dışı icraatlarına en büyük desteği muhalefet diye ortalarda gezenler verdi. Son on yılda ayan beyan gördük ki Türkiye’nin önündeki en büyük engel siyaset kurumunun bizzat kendisiymiş. Hükümetin ne olduğu zaten belli ama onun zulümde zıvanadan çıkmasının en büyük sorumluluğu muhalefetin omuzlarında öylece duruyor. AİHM’in bu kadar açık bir kararına rağmen ne Kılıçdaroğlu, ne Karamollaoğlu, ne Davutoğlu ne de Akşener hükümeti hukuka dönmeye davet bile etmedi.
Muhalefetin bütün çirkin politikalarına rağmen, 10 yıldır iktidarı alması ve zıvanadan çıkmış hükümeti dizginlemesi için elimizden gelen her şeyi yaptık, her türlü desteği verdik. Yazdık, çizdik, etrafımızı, akrabalarımızı, ulaşabildiklerimizi muhalefete destek olmaya davet ettik. Ama artık deniz bitti. Kendi adıma söylüyorum başta önümüzdeki mahalli seçimler olmak üzere bundan böyle ne oy veririm, ne sözümü dinleyenlere onlara oy vermelerini söylerim. İstanbul’u, Ankara’yı ya da herhangi başka bir şehri, muhalefetin kazanmasının ülkeye kazandıracağı hiç bir şeyin olmadığını yaşayarak gördük. Parti gözetmeksizin söylüyorum belediyeyi kazanan, bir grup partilinin o şehri yağmalamasına çanak tutmaktan başka bir şey yapmadı bundan sonra da yapacak gibi görünmüyor.
İstanbul’u da, Ankara’yı da, Adana ya da Antalya’yı da kim kazanırsa kazansın. En azından benim umurumda değil.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***