Berrak GÜNGÖR
– Takvimler 16 Eylül’ü gösteriyor. Bugün, genç bir kadının öldürülmesiyle İran’da sokaklara düşen öfke kıvılcımının, dünyanın tüm meydanlarında alev alev yanmasının birinci yılı. Geçen yıl bugün, 22 yaşındaki Kürt kadın Jina Mahsa Amini, Molla rejiminin dayattığı başörtüsü zorunluluğuna uymadığı gerekçesiyle katledildi.
Molla rejiminin sokaklardaki eli olan İrşad Devriyeleri (ahlak polisi) tarafından 13 Eylül’de gözaltına alınan Amini, ailesinin iddiasına göre maruz kaldığı darp nedeniyle genç yaşında hayata gözlerini yumdu. Genç kadın, henüz yaşayamadığı hayata veda ederken, İran sokakları ise İslam Cumhuriyeti’nin görmediği kadar büyük bir isyana merhaba dedi.
İran’da başlayan eylemler kısa sürede dünyanın tüm meydanlarına yayıldı. Kadınlar İran’da “Jin, Jiyan, Azadi.” Yani, “Kadın, Yaşam, Özgürlük” için seslerini yükseltirken dünyanın tüm kadınları da İran için birleşti. Aylar süren protestolarda başkent Tahran merkezli İnsan Hakları Aktivistleri Haber Ajansı’nın (HRANA) verilerine göre 6 Ocak 2023 itibarıyla 70’i çocuk olmak üzere 517 protestocu ve 68 güvenlik gücü mensubu öldürüldü. Eylemlere katılan en az 7 kişi idam edildi, onbinlerce kişi de gözaltına alındı. Mahsa Amini eylemlerinin birinci yılını gazeteci, aktivist ve “Beyaz Çarşambalar” hareketinin öncüsü Mesih Alinejad ile konuştuk.
Amini’nin ölümü dünyada dalga dalga yayıldı ve kadınlar seslerini Molla rejiminin bugüne dek görmediği biçimde yükseltti. İslamcıların “devrim” dediği bu karanlığa İran nasıl sürüklendi?
Bakın, bu rejimin tüm ulusu rehin aldığını söylemek zorundayım. Bazıları önceki rejimi devirirlerse daha fazla siyasi özgürlüğe sahip olabileceklerine inandı. Ama ne oldu? Sahip olduğumuz tüm sosyal özgürlükleri kaybettik. Bu yüzden İslam Cumhuriyeti’nin ve devrimin kendisinin kadınlara, azınlıklara, özgürlüğe ve saygınlığa sahip olmak isteyen tüm insanlara karşı bir devrim olduğunu söylemeliyim. İşte bu yüzden şu anda sadece zorunlu örtünmeye ‘hayır’ diyen kadınlar değil, İslam devrimini destekleyen tesettüre inanan kadınlar bile ‘artık yeter’ diyorlar. İslam Cumhuriyeti’ne son vermeliyiz.
‘DEVRİMİN YENİ BİR AŞAMASIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ’
Protestolar ülkede neleri değiştirdi?
Şunu söylemeliyim ki, değişen tek şey İslam Cumhuriyeti’nin artık bir korkuya sahip olması. İran’da devrim ateşinin hala yandığına inanmak için sokaktaki insanları görmenize gerek yok. Evet, öyle. Vahşetin seviyesi gerçekten çok yüksekti. Yüzlerce insan öldürüldü. 22 binden fazla masum protestocu tutuklandı. Kadınların cezaevinde cinsel saldırıya uğradığını unutmayın. Evet. Gençler hapishanede cinsel saldırıya uğradı. Kız öğrenciler kimyasal saldırıların hedefi oldu. Bu yüzden şunu söylemeliyim ki belki şu anda insanları sokaklarda görmüyorsunuz. Ama devrim kalbimizin içinde gerçekleşti. İnanıyoruz ki kadınlar, erkekler, omuz omuza, geri adım atmayacaklar. Tekrar sokaklara dönmeye hazırlanıyorlar. Şunu söylemeliyim ki devrimin farklı aşamaları, farklı türleri vardır. Şimdi devrimin yeni bir aşamasıyla karşı karşıyayız. Sivil itaatsizlik eylemi yapan kadınların sayısı arttı. Kadınlar kameraların karşısına geçip ‘başörtümüzü çıkarıyoruz’ diyorlar. Zorunlu örtünmeye hayır diyoruz ve ‘İslam Cumhuriyeti’ne hayır’ diyoruz. Biz korkmuyoruz.
Peki benim için ne değişti? Kadınlar daha cesur, daha güçlü, daha kuvvetli oldu. Evet, erkekler de kız kardeşlerini desteklemeye başladılar, başörtüsüne inananlar dahi ‘Tamam, İslam Cumhuriyeti’ne son vermeliyiz’ diyorlar. Ama aynı zamanda, dinci rejimi değiştiren şey, şu ki onlar artık titriyorlar. Kendi insanlarından korkuyorlar. Evet, benim bedenimden korkuyorlar ve kadınların sesinden korkuyorlar. Gençlerden korkuyorlar.
Demek istediğim, silahları ve mermileri olan, parası olan, gücü olan, tüm devlet medyasına sahip olan tüm dinci rejim. İranlı kadınların sadece saçlarını göstermelerinden ve İslam Cumhuriyeti’ne hayır demelerinden korkuyorlar.
‘AHLAK POLİSİ SADECE TAKTİK DEĞİŞTİRDİ’
İrşad Devriyeleri kısa bir süreliğine sokaklardan çekildi, ancak onları yeniden görmeye başladık. Üstelik İran’da kadınları tahakküm altına alacak yeni yasa da gündemde. Protestolardan sonra İran’da kadınların şu anki durumunu bize anlatır mısınız?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki ahlak polisi hiçbir yere gitmedi. Sadece taktiklerini değiştirdiler. Evet, belki bir süre ahlak polislerini görmediniz çünkü onlar kızları ve kadınları kimyasal saldırılarla hedef almakla meşguldüler. Çünkü protesto ettikleri için insanları öldürmekle meşguldüler. Bu yüzden onları görmediniz. Ama taktiklerini değiştirdiler. Dükkanlara, mağazalara, metroya her yere kameralar koydular, başörtülerini çıkaran kadınların yüzlerini tespit edip onları çağırdılar ve
üniversiteden, okullardan, her yerden attılar. Kadınlar başı açık olduğu için sosyal hizmetlerden engelleniyor. Yani görüyorsunuz, buna her yerde
ahlak polisi deniyor. Ama şunu söylemeliyim ki İslam Cumhuriyeti artık çaresiz çünkü kadınların kontrolden çıktığını biliyorlar. Bu yüzden parlamentoda yeni bir yasa tasarısı hazırlama fikrini ortaya attılar. Şeriat yasalarına göre, siyasi İslam’a göre, kadınların şarkı söylemesine, saçlarını göstermesine, stadyuma gitmesine izin verilmiyor. Eğer bir cinsiyet apartheid rejimi yoksa, o zaman buna ne diyorsunuz? İşte bu yüzden Batılı hükümetler, bu rejimi izole etmelidirler. Taliban ve İslam Cumhuriyeti sona ermelidir.
‘ÖFKEMİZİN KÜÇÜK BİR KUMAŞ PARÇASININ ÖTESİNE GEÇTİĞİNİ BİLİYORLAR’
Protestolardan sonra tutuklananların durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Amini’nin amcasını tutukladılar ve öldürülen yüzlerce masum protestocunun aile üyelerini tutukladılar. Açıkçası önce protestocuları idam ettiler, şimdi de ailelerini tutukluyorlar. Öldürdükleri genç protestocunun sadece ailesini değil, genç kız kardeşini de tutukladılar. 16 yaşındaki kız kardeşi adalet için ağlamak suçundan tutuklandı. İslam Cumhuriyeti’nin gerçeği bu. Olası bir ayaklanmadan korkuyorlar. Bu yüzden siyasi mahkumların peşine düşüyorlar. Şu anda sizinle konuşurken, beş siyasi mahkum hapishanede öldürüldü. Neden mi? Çünkü İslam Cumhuriyeti onları gerçekten öldürmek ve protestocuların aile üyelerini tutuklayarak toplumda korku yaratmak, dünyanın geri kalanına da tepkilerin umurlarında olmadığını söylemek istiyor. Molla rejimi artık işe yaramıyor. Amini’nin vahşice öldürülmesinden sonra biz kadınlar için zorunlu başörtüsünün, zorunlu örtünmenin tüm rejimi sarsacak bir sembol haline geldiğini öğrendiler. Öfkemizin küçük bir kumaş parçasının ötesine geçtiğini biliyorlar. Sadece zorunlu başörtüsüne son vermek istemediğimizi biliyorlar. Biz bu rejimi sona erdirmek istiyoruz. Laik bir demokrasiye sahip olmak istiyoruz.
Türkiye’deki kadınlar da siyasal İslama karşı mücadele veriyor. Türkiyeli kadınlara ne mesaj vermek istersiniz?
Orta Doğu’nun dört bir yanında sokaklara dökülmeli ve haysiyet, özgürlük, demokrasi ve eşitlik istediğimizi söylemeliyiz. Bu da ancak siyasal İslam’dan ve cinsiyet ayrımcılığı rejiminden kurtulursak gerçekleşecektir. Bu yüzden Türkiyeli kardeşlerime şunu söylemek istiyorum, gelin bir araya gelelim. Diktatörler birleşti. Biz de birlik olmalıyız ve siyasal İslam’ı ve cinsiyet ayrımcılığını birlikte sona erdirmeliyiz.
Mahsa Jîna Amini’nin ölüm yıl dönümü öncesi İran’da yoğun güvenlik önlemleri alındı
İran’da yeni yasa tasarısı: Başörtüsü takmayan kadınlar 10 yıl hapisle karşı karşıya
Brüksel’de Mahsa Amini heykeli dikildi
Jîna Mahsa Amini’nin anısına Los Angeles’ta kavşağa “Jin, Jiyan, Azadi” adı verildi
Kaynak:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***