YORUM | HASAN CÜCÜK
FC Kopenhag, Bayern Münih ve Manchester United’a nazaran kâğıt üzerinde en kolay rakibimizdi. Adını 17. kez Şampiyonlar Ligi gruplarına yazdıran temsilcimizin, son dönem Devler Ligi karnesi kırıklarla doluydu. Galatasaray, Okan Buruk yönetiminde 4 yıllık Şampiyonlar Ligi hasretini dindirmenin yanında kötü istatistiklere dur demek istiyordu. Kadro zenginliği ve kalitede Galatasaray’ın açık ara üstünlüğü var. Ancak futbol kâğıt üzerinde değil, sahada oynanıyor. Avrupa arenasında bulduğunuz fırsatları gole çevirmek zorundasınız. Cömertliğin faturası her zaman ağırdır. Bir kez daha bunu test edip gördük.
Adı Şampiyonlar Ligi ile özdeşleşen takımlardan biri olan Galatasaray, 4 yıl aradan sonra ait olduğu arenada boy gösterirken, taraftarı önünde gruplara galibiyetle başlamak niyetindeydi. Ali Sami Yen tarihi akşamlardan birini yaşıyordu. Taraftar üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştı. Sıra futbolcularda idi. Şampiyonlar Ligi’ndeki son 26 maçının sadece ikisini kazanan Galatasaray adına yakışmayan sonuçlara imza atıp 7 beraberlik ve 17 yenilgi aldı. Boy gösterdiği son dört turnuvada da grup aşamasının ötesine geçemedi. Tüm bunları geride bırakmak için fırsat ayağına gelmişti. İlk maçta grubun zayıf halkasıyla karşılaşmak büyük şanstı.
Temsilcimiz, ilk düdükle birlikte seyircisinin de desteğiyle oyunu FC Kopenhag yarı alanına yıktı. Her atak adeta golün habercisiydi. Mauro Icardi ve Kerem Aktürkoğlu ile pozisyon üstüne pozisyon bulduk. Her iki oyuncu da son vuruşlarda çerçeveyi bulmakta zorlandı. Icardi’nin mutlak gollük pozisyondaki vuruşunda kaleci Grabara inanılmaz bir kurtarışa imza attı. Kerem’in kaleciyi aşan bir şutuna ise direkler izin vermedi. Oyunu kendi alanında kabul eden FC Kopenhag, kontra ataklarla sonucu gitme stratejisini ilk yarı boyunca sürdürdü. Dakikalar 35’i gösterirken organize geldikleri atakta golü kaydetti. Ceza alanımız ve çevresinde organize pas yapıp, Mohamed Elyounoussi’nin ayağından golü buldu. Golden hemen sonra Dries Mertens’le iki net pozisyonu bulmamıza rağmen Belçikalı skoru değiştirecek vuruşu yapamadı. İlk yarıda oynayan Galatasaray, golü bulan FC Kopenhag oldu.
FC Kopenhag, ikinci devreye skorun verdiği özgüvenle başladı. Golün sinyalini verdiler. Nitekim 58’de geriden çıkan Birger Meling’in asistini Diogo Goncalves ağlarla buluşturup farkı ikiye çıkardı. Gol sonrası sahada ne yaptığını bilmeyen bir Galatasaray vardı. Organize olmakta zorlanıyor, rakip ceza alanı çevresinde basit top kayıpları yapıyordu. Zaha ve Tete gibi kozlarını sahaya süren Okan Buruk’un işini kolaylaştıran ikinci sarıdan kırmızı kartla takımını 10 kişi bırakan Elias Jelert oldu. Bir kişi eksik rakibi karşısında pozisyon bulmakta zorlanmaya devam etti. Ta ki dakikalar 86’yı gösterdiğinde Tete’nin pasında Boey dar açıdan topu ağlarla buluşturdu. Gol üzerine ölü toprağı saçılmış gibi sessizliğe bürünen tribünleri de ateşledi. Sadece iki dakika sonra Zaha’nın ortasında Tete harika bir vuruşla skoru eşitledi. Peş peşe gelen goller sonrası yüklenmeye devam eden takım 3 puanı getirecek golü bulamadı.
2-0’dan geri dönmek elbette önemli. Ancak Okan Buruk’un şapkasını önüne koyması lazım. Galatasaray puanı usta ayaklarıyla kurtardı. Molde karşısında alınan iki galibiyetin ne denli aldatıcı olduğunu FC Kopenhag karşısında gördük. Okan Buruk’un takım geriye düştüğünde bir planı olmalı. Sahaya sürdüğü ilk 11’de hata lüksü olmadığını da bilmeli. En zayıf halka karşısında beraberliği son dakikalar kurtarıyorsa bunun sebeplerini analiz etmeli. Hele rakip 25 dakika 10 kişi oynamışken. Futbol kağıt üzerinde oynanmıyor. Her bakımdan Galatasaray rakibinden üstündü ama bir puanı son dakikalarda kurtardı. Bayern ve United maçları için umutları taze tutmanın sorumluluğu Buruk’un omuzlarında. Yoksa Devler Ligi’ndeki kötü istatistikler devam eder.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***