Felsefi danışmanlık, henüz adından sıkça bahsettirmeye başlamadı ancak popüler olmasına az bir zaman kaldı kanımca. Kimileriniz bu danışmanlığı duymuş olabilir ya da bu danışmanlık ile ilgili bilgi sahibi de olabilirsiniz. Aslında ülkemizde ve dünyada yeni bir alan değil ve tarihsel sürecine baktığımızda da bu danışmanlığın kökleri, Eski Yunanlılara dayanmaktadır.
İnsanlara, hayatını sorgulatan ve anlamlandıran bu danışmanlık gelişmiş batı ülkelerinde daha fazla kullanılan ve bilinen bir alan. Ülkemizde ise henüz çok fazla gündemde olmamasına rağmen bu danışmanlığın, bazı üniversitelerde yüksek lisans bölümü var. Yakın bir zamana kadar da sertifikalar kervanına katılmış olarak bulabiliriz. Benzer şekilde “Çocuklar için Felsefe (P4C)”de bir dönem hayli popüler bir öğretim metodu olarak ülkemizde yaygınlaşmıştı ve şu anda bu metodun sertifikasını, neredeyse tüm üniversiteler vermekte.
FELSEFİ DANIŞMANLIK NE OLA Kİ?
Felsefi danışmanlık (Philosophische praxis) ilk kez 1981’de Gerd Achenbach tarafından başlatılmış, yeni bir felsefe yapma tarzıdır. Achenbach, 1982 yılında on üye ile birlikte, ilk felsefe danışmanlık derneğini kurmuştur. Achenbach, kendisinden önce düşünülmeyen bir şeyi düşünmemiştir aslında. Elbette böyle bir şeyi ortaya atması ile bu alana öncülük etmiştir ancak yeni bir düşünme biçimi ya da alan ortaya koymamıştır. Çünkü eski bir felsefi geleneğin devamı olarak düşünülebilecek, yeni bir felsefe yapma tarzının adıdır “Felsefi Danışmanlık”. Toplumsal ihtiyaçlar ve gereklilikler göz önüne alınarak, birikimsel bir bilgi geçmişinin modernize edilerek ortaya atıldığını söyleyebiliriz. Örneğin; Sokrates, kendisine ait sorgulama tekniğiyle, felsefi danışmanlığa zemin oluşturduğu gibi günümüzde psikolojik terapilerde kullanılan sorgulama tekniklerine de katkıda bulunmuştur.
Felsefi danışmanlık uygulamalarına örnek teşkil edebilecek uygulamalarla; Eskiçağ’da, Yunan ve Roma felsefelerinde karşılaşıyoruz. Mesela Kinikler, Stoacılar ya da Epikurosçular, felsefeyi soyut kavramlar bütünü olarak görmek yerine, yaşama sanatının öğretilmesi olarak görmüşlerdir. Söz konusu felsefe okullarının öğretilerini benimsemiş filozoflar, öğrencilerine ve çevrelerindeki diğer kişilere acıdan kurtulup mutluluğa ulaşacakları bir yaşam önermişlerdir. Amaçları, insanlara hem düşünmelerinde hem de hayatlarında rehberlik edecek bir yöntemin varlığını göstermek ve öğretmekti. Bu çerçevede bireylere doğru bir yaşam biçimine yönlendirmek ve onlara kişisel sorunlarıyla, dertleriyle nasıl baş edeceklerini öğretmeyi amaç edinen Eskiçağ felsefe okulları, felsefi danışmanlık uygulamalarının ilk örnekleri olarak düşünülebilir.
Felsefe, eskiden olduğu gibi bugün de, bireyin günlük hayatında karşılaştığı sorunların üstesinden gelmede, insanlara yol gösterici olabilir mi dersiniz? Felsefe denilince akla gelen bütün o kavramsal ve kuramsal bilgilerin ağırlığı içinde, insanların kişisel ve toplumsal ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar karşısında nasıl yardımcı olabilecek? Bu soruya net bir cevap vermek oldukça güç. Ancak felsefi danışmanlık, bireylerin eleştirel düşünme, hayal gücü, empati, yaratıcılık, analitik düşünebilme ve sorunlar karşısında çözüm odaklı olabilme gibi yetilerini geliştirerek yardımcı olmaya çalışıyor diyebiliriz. Şunu belirtmekte de fayda var; felsefi danışmanlık, duygusal ya da davranışsal bozukları teşhis ve tedavi etmez. Bireylerin, kendi hayatlarını sorgulamalarında bir nevi kolaylaştırıcılık, yoldaşlık yapar demek daha doğru olur.
PEKİ FELSEFİ DANIŞMANLIK NE YAPAR?
Felsefi danışmanlık, farklı filozofların görüşlerini, düşünce yöntemlerini, sorunları çözerken izledikleri yolları ve bunları gündelik hayatımızda nasıl kullanabileceğimizin pratikteki karşılığını göstermek ve bunu bireylere öğretmeyi amaç edinir. Diğer bir deyişle, tarih boyunca filozofların karşılarına çıkan kişilerle yaptıkları sorgulama ve tartışmaların, kavram analizlerinin ve mantıksal akıl yürütmelerinin, günlük hayatta karşılaştığımız güçlüklere uyarlanması ve uygulanmasıdır.
Danışman, önyargısız, mantıklı bir şekilde danışanı ile sohbet eder. Sizi, problemlerinizi etiketlemek veya yargılamak yerine, konular üzerine açık ve net bir şekilde derin düşünmenizi ve problemlerin çözümünü hedefler. Bu süreçte danışan, kendi hayatına uygun çözüm yollarını özgün bir şekilde ortaya koyar. Felsefi danışman, eleştirel düşünme, hayal gücü, empati, arzu, yaratıcılık ve öz disiplin gibi sahip olduğumuz güçleri harekete geçirir ve geliştirerek yaşam sorunlarını çözmek için sizinle işbirliği içinde çalışır. Burada karşılıklı konuşma ve işbirliği önem arz etmektedir. Danışan ile olan diyaloglarda, danışana ne yapması gerektiğini söylemez, bunun yerine sorular sorar, eleştirel inceleme araçlarını kullanır ve karşısındakinin yeni bakış açılarıyla karşılaşmasına olanak sağlar. Felsefi danışmanlar tüm bunları yaparken tıpkı çocuklar için felsefede kullandığımız uyaranlardan olan kitap, hikaye, film, obje vb. şeyleri de kullanabilir. Aynı zamanda diyalog esnasında “Sokratik Diyalog” yani bilgiyi kendisinin bulmasına yoldaşlık eder. Danışan bilgiyi kendi bulur ve akıl yürüterek, analiz yaparak çözüm yollarını bulur.
ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE NEDİR? EĞİTİMDEKİ VE TOPLUMDAKİ YERİ VE ÖNEMİ?
Zihnimizi kullanmaya başladığımız küçük yaşlardan itibaren, merak ettiğimiz şeylere cevaplar aramaya başlarız. Bu cevapları bulma sürecinde kimi zaman bize yoldaşlık eden eğitimcileri, ailemizi sorularla bunalttığımız da olmuştur. Aslında felsefenin içinde her daim olmuşuzdur. İşte tam da bu noktada karşımıza çıkan “Çocuklar için Felsefe (Philosophy for Children)” ve “Topluluklar için Felsefe (Philosophy for Communities)” metodu, düşünme ve düşünme becerilerine duyulan ilgi ile ilintili olarak son yıllarda eğitimcilerin, ebeveynlerin ve çocukların sıkça duyduğu ve karşılaştığı kavramlar haline geldi. Özellikle ülkemizde son on yıldır bu öğretim metodu oldukça popüler bir hal almıştır.
“Sokratik Diyalog” yöntemini temele alan P4C öğretim metodunu 1960’larda ortaya atan isim Matthew Lipman’dır. İnsanın özü düşünmektir ve insanın doğru düşünmesini sağlayacak bir metod olarak, eğitim literatüründe yerini alan P4C, çocukların filozofça sorular sorduğu, kavramalar üzerine derinleştiği, değerlendirme yeteneğini geliştirdiği, kısaca felsefe yapabildiği yöntemlerin toplamıdır.
Peki P4C öğretim metodu yok iken çocuklar düşünmüyor muydu acaba? Aile içinde, sokakta, okulda, yaşamın her alanında illaki düşünmeye, sorgulamaya devam ediyorduk. Şanslıysak bu sorularımıza yanıtlar bulabileceğimiz ortamlarımız oluyordu şansız isek soru sormaktan çekinen, merak ettiklerimize yanıtlar bulamayan çocukluk geçmişine sahip yetişkinler olduk. Tabi şimdilerde durum güllük gülistanlık demiyorum ama bundan beş yıl önce dahi okul sıralarında soru sormaya çekinen çocuklar en azından bugün soru sormaktan korkmuyorlar. Bu noktada ise bireylerin içinde bulundukları eğitim sisteminin felsefesi, aile yapısı, toplumsal yapı, devlet ideolojisi ve daha birçok faktör etkilidir. Düşünen, sorgulayan, eleştiren çocukların var olduğu bir toplum yaratma düşüncesi hakim olsa da bu sanki göstermelik bir eğitim felsefesinden ileriye gidemeyebiliyor. Bugün, toplumların ihtiyaç duyduğu sorgulayan, düşünen, eleştiren çocuklar belki de yarının devlet bekasını tehdit eden düşünce suçluları olacaktır.
Ülkemizde birçok özel eğitim kurumlarında ve devlet okullarında da bu öğretim metodu oldukça yaygınlaşmış durumdadır. Bu öğretim metodu her branştan öğretmenin, eğitimcinin ya da bu alanda çalışmalar yürütmek isteyen birçok kişi tarafından ilgi görmektedir. Çocuklar için felsefe eğitimini birçok üniversite ve özel kurumlar vermektedir. Hatta yeni bir iş kolu olarak saçma bir anlayış da hakimdir bu alan için. Yalnızca iş alanı yaratması ve popüler hale gelmesinden dolayı kurumların saça saça sertifika dağıtıp bu alanı niteliksizleştirdiğini de söyleyebilirim. Özel eğitim kurumlarının, ebeveynlerin dikkatini çekmek ve kendi markalarını pazarlamak adına da bu öğretim metodunu araç olarak kullandıklarını görebiliriz.
“FELSEFİ DANIŞMANLIK” VE “ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE” İLİŞKİSİ
Felsefi danışmanlık ile çocuklar için felsefe birbirinden bağımsız değildir. Ortak birkaç yanından biri; her iki alanda da karşınızdaki birey ya da bireylere herhangi bir şeyi öğretme, bilgi aktarma amacı yoktur. Birinde “Danışman” birinde “Öğretmen (kolaylaştırıcı)” vardır ve her ikisi de aslında birer kolaylaştırıcı ve yoldaştır. Ortak yanlarından bir diğeri ise eleştirel düşünme, analiz yapma, çözüm odaklı, demokratik olma vb.dir. Farklılıklara baktığımızda ise; Felsefi danışmanlık bireylerle bire bir yapılan bir çalışma iken, çocuklar ya da topluluklar için felsefede, minimum katılımcı sayısı vardır. En önemli farklardan biri ise felsefi danışmanlık bir öğretim metodu ya da pedagojik bir yaklaşım değildir. Çocuklarla ve topluluklarla yapılan çalışmalara kısmen de olsa bireysel bir çalışma imkanı verecek olan felsefi danışmanlık, kısa süreli ve çözüm odaklıdır. İnsanların felsefi danışmanlık ile psikolojik danışmanlığı birbirine karıştırmayacağını ümit ederek şunu da eklemeliyim; felsefi danışmanlık herhangi bir tanı koymaz, terapi gerçekleştirmez.
Felsefi danışmanlık, çocuklar ve topluluklar için felsefe alanında çalışanların, minimum katılımcı sayısına ulaşamadığında kullanabilecekleri bir alan olarak görülebilir. Çünkü sadece bir katılımcı yeterli olacaktır. Toplulukla yapılan çalışma, bireye indirgenerek, felsefi danışmanlık adı altında gerçekleştirilecektir.
MODERNİZE EDİLMİŞ KAVRAMLARIN TOPLUMA PAZARLANMASI MI? VEYA…
Türkiye’de eğitim felsefesi alanında yapılan çalışmaları incelediğimizde, istenilen düzeyde ve nitelikte çalışmaların yapılmadığını görüyoruz. Üzerine çok fazla düşünülmeyen ve aniden alınan kararlarla yürütülen bir eğitim sistemi mevcut. Eğitim ile ilgili çalışmalar hem sınırlı hem de göstermelik seviyede. Örneğin; Almanya’dan, Amerika’dan ya da birçok ülkeden herhangi bir eğitim modelini ya da metodunu alıp bunu çarçabuk eğitim sistemine sokup birden popüler hale getiriyoruz. Eğitim felsefesini, toplumsal yapıyı ve daha birçok şeyi göz ardı ederek muhakkak ülkemizde de işe yarayacağını ve artı değer katacağına inanıyoruz. Tabi bunlar da neoliberalizmin etkisi de azımsanamaz. Siyasal, sosyal ve ekonomik olguların hızla değişimi ve bu değişimin etkisi karşımızda durmaktadır. Neoliberalizm eğitimde de bir düşünme ve yaşama biçimi olarak hayatımıza belirgin biçimde yansımıştır. Eğitimin, ekonomik imkanlara dayandırıldığı, farklılıkları görmezden geldiği, seçenek olanaklarını sınırlandırdığı ve toplumu, eğitimciyi, ebeveyni çıkmazlarla karşı karşıya getirdiğini söyleyebiliriz.
“Çocuklar için felsefe(P4C)” ve “Felsefi Danışmanlık” gibi birbirinden farklı ama ortak yönleri olan bu iki alanın değişip, dönüştürülerek piyasaya sürülmesi neoliberalizm ve eğitim arasındaki ilişkiye dayanmaktadır. Sermaye gruplarının istekleri doğrultusunda, eğitimin yeniden şekillendirildiği görülmektedir. Küresel pazar içinde şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, hızlı bir biçimde her şeyin dönüştürülmesi gerektiğini iddia eden neoliberalizm, felsefi temelleri olan kavramları da dönüştürerek piyasaya sürmektedir.
Tüm söylediklerim bağlamında bu iki alanında hem çocukların, hem yetişkinlerin hem de toplumun yaşantısında yer almasının önemini göz ardı edemem. Çocuklarla, yetişkinlerle felsefe yapmanın ve felsefi danışmanlığın toplum için artı değerleri fazladır. Ancak birçok eğitim metodunu, eğitim modelini ya da danışmanlığı paranız var ise satın alıp bu alanda unvan sahibi olmanın ne kadar nitelikli çalışmalara ön ayak olup, çocukların ve toplumun faydasına olur bilemiyorum.
Melike Sargın; Felsefe grubu öğretmeni ve yaratıcı drama eğitmenidir. Uzun yıllardır okul öncesi ve ilkokul yaş gruplarıyla çocuklar için felsefe (p4c) ve yaratıcı drama çalışmaları yürütmektedir. Aynı zamanda eğitimcilere yönelik Çocuklar, topuluklar ve şirketler için felsefe eğitmen eğitmenliği yapmaktadır. Alternatif eğitim modelleri, pedagoji, eğitim ve siyaset alanında yazılar kaleme almaktadır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***