10Haber yazarı Erdal Sağlam, uzunca bir süredir resmi otoritelerce adı konulmamış bir ekonomik kriz yaşayan Türkiye’yi ilgilendiren gelişmeleri ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in oyun planını köşesine taşıdı.
İlk olarak ABD Hazinesi’nin bazı Türk şirketlerine Rusya’ya uygulanan ambargoyu deldikleri için yaptırım kararı almasının ‘sürpriz’ olduğunu dile getiren Sağlam, bunun bir anlamda Türkiye’ye uyarı olduğunun konuşulduğunu söyledi.
Reuters’a önceden bilgi veren ABD yetkilileri 5 Türk şirketi ve bir kişiye yaptırım uygulanacağını söylerken, iki şirkete yaptırım kararı açıklanmıştı.
“ABD’nin Rusya ambargosunu deldikleri gerekçesiyle 20’den fazla Türk şirketini incelemeye aldığı uzun zamandır biliniyordu. Bu şirketler arasında AKP iktidarına çok yakın, son dönemde büyük holdingiler arasına katılmış şirketler de var. Bilişim sektörü, gemicilik, kömür, demir-çelik gibi ürünlerde Rusya’nın tabi olduğu ambargoları bu şirketler kanalıyla aştığı, bu konuda Türkiye’nin zaman zaman uyarıldığını biliyoruz” diye yazan gazeteci, yazısının devamında bunlara ek olarak geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu’ndan çıkan ve Türkiye’yle ilgili olumsuz görüşler içeren raporun Batı ile ilişkilerde sıkıntının boyutunu göstermesi açısından ilginç olduğunu anlattı.
Türkiye’nin bu günlerde Batı piyasalarından yüklü borçlanmalar yapmasının beklendiğini, ancak gelişmelerin bu fon akışını geciktirdiğinin anlaşıldığını dile getiren Sağlam, “Bir başka deyişle Batı’nın yeni ekonomi politikalarına desteğinde bir değişiklik yok ama karşılıklı uzlaşmaların gecikmesi fon akışını da aksatıyor” ifadesini kullandı; ardından şunları kaydetti:
“Tüm bu gelişmeler Mehmet Şimşek’in oyun planını aksatmış gibi görünüyor. Planlanan takvim uyarınca fon akışının sağlanamaması içeride atılması gereken adımları geciktirip, ileriye dönük yapılan planların gözden geçirilmesine neden olabilir.
Özetle; yeni ekonomi politikasıyla birlikte Batı’nın desteği kritik öneme sahipti. Bu destek kaybedilmiş değil ama gecikmeler Türkiye’nin ödeyeceği faturanın daha da ağırlaşmasına, normalleşmenin daha da uzamasına neden olabilir. Bunun nedeni ise tahmin ettiğim kadarıyla; iktidarın gideceği yol konusunda karar vermiş gibi görünse de, attığı adımlarla, hala ikircikli tutumunu devam ettirmesi olabilir.”
AVRUPA PARLAMENTOSU RAPORDA NELER VARDI?
Avrupa Parlamentosu, İspanyol raportör Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan ve tavsiye kararı niteliğinde olan 2022 Türkiye raporunu geçtiğimiz çarşamba günü kabul etti. Parlamentodaki 434 milletvekili raporun kabulü yönünde oy kullandı. 18 milletvekili ret oyu verirken, 152 üye de çekimser kaldı.
Raporda Türk hükümeti, Avrupa Birliği ve üye ülkeler, mevcut çıkmazdan kurtularak, daha yakın işbirliği kurmaya çağrıldı.
“AB – Türkiye ilişkileri için alternatif ve gerçekçi bir çerçeve oluşturulması” önerilen raporda, Türk hükümeti tarafından köklü bir rota değişikliği yapılması istendi. Aksi taktirde Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin sürdürülemeyeceği vurgulandı.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, “Türkiye’nin AB üyeliği, jeopolitik pazarlıklar sonucu değil, Türk yetkilileri ülkedeki temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğündeki gerilemeye son verilmesi için gerçek bir çaba içine girdiğinde gerçekleşecektir” diye konuştu.
Raporda, Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde “tarafların eşit şartlar altında yarışmadığı” dile getirilerek, iktidarın haksız bir avantajla seçim sürecini yürüttüğü belirtildi.
Parlamento raporunda, “sert, kışkırtıcı ve ayrımcı söylemler ile bazı muhalefet partilerinin destekçilerine yönelik sindirme ve tacizin yanı sıra iktidar partilerinin muhalefeti terörizmle ilişkilendirmesinin süreci baltaladığı” savunuldu.
“Türkiye’de yargının bağımsız olmaması ve yargı sisteminin siyasete alet edilmesi” kınanan raporda, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tüm kararlarını tam olarak uygulaması” istendi.
Avrupa Parlamentosu raporunda, Türkiye’de devam eden kovuşturma ve sansürün yanı sıra, gazetecilere ve bağımsız medyaya yönelik baskılar da kınandı.
Raporda, Türkiye’de kadın haklarının kötüleştiği, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kadın cinayetlerinin yanı sıra, LGBTI+ toplumuna yönelik yaygın nefret söylemi ve ayrımcılığın da arttığı vurgulandı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***