ŞIRNEX – Newala Qoriyê’nin yamacında bulunan Mor Bosus-Mort Şuşan Manastırı’nın hikayesi, asırlardır nesilden nesile aktarılıyor.
Şirnex’in Hezex (İdil) ilçesine bağlı Hedil köyünde bulunan Mor Bosus-Mort Şuşan Manastırı, Milattan Sonra (M.S.) 100 ile 200 yılları arasında Newala Qoriya (Cehennem Deresi) yamacında ve Bagok Dağı’nın eteklerinde inşa edildi. Asırlardır ayakta kalmayı başaran manastır, yıllar içerisinde kiliseye dönüştürüldü. Manastır, 2021 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun talebiyle “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillendi.
Ortodoks Süryani manastırına ve rivayetlere göre; Mor Bosus ve kız kardeşi Mort Şuşan, Hz. İsa’ya iman ettikleri ve kutsal vaftizin işaretini kabul ettiklerinden Fir, Esfes ve Beth Zabday’ın pers valisi olan pagan babaları Abuzard’ın kılıcıyla on iki yaşındayken katledilir. Mor Bosus ve Mort Şuşan ile birlikte, onları vaftiz eden Mor Levanğine de Newala Qoriya’nın yamacındaki mağarasında öldürülür. Öğretmenleri Arzunlu Mor Stefanos Bar Şebyo ve arkadaşları olan 11 kişi daha aynı yerde Milattan Sonra 379’da katledilir. Ölümlerinden sonra Hedil Köyü’ün inananları Bosus ve Şuşan’ın öldürüldüğü yerde onları onurlandırmak için manastırı inşa eder.
Ayrıca iki kız kardeşin öldürüldüğü yere, köy halkı tarafından “Deviya Fadil” adı verilir. Burada kutsal olarak görülen 40 dallı olan palamut ağacının yeşerdiğine inanılır ve palamut ağacının olduğu yer her yıl çok sayıda Süryani tarafından ziyaret edilir. Ancak Süryani köyü olan Hedil’de bugün tek bir Süryani bile kalmadı. Manastıra papaz olarak atanan ve İsviçre’den gelen Fadi Georgis, Hezex’in Süryani köyü olan Midih’te kalırken, haftanın birkaç gününü kilisede geçiriyor. Yakın bir zamanda restore edilen manastırın henüz cemaati bulunmuyor.
İKİZ KARDEŞİN HİKAYESİ
Kilisenin papazı Fadi Georgis, manastırın tarihine dair şu bilgileri paylaştı: “Hedil köyü eskiden Nusaybin’in sınırları arasındaydı. Nusaybin Romalıların eline geçti, bu tarafta Farslıların eline geçti. Milattan Sonra 300-603 yılları arasında burada yaşayan Mesihiler Romalılara, ‘Biz taşa tapmayız, biz yalnızca Allah’a ibadet ederiz’ dedi ve dayatılan inancı kabul etmediler. Hedil isminin anlamı da aslında birçok şeyi ifade ediyor. Hedil eski Süryanice’de tek Allah anlamına geliyor. Hed bir demek, il de Allah demektir.”
Manastırın ikiz kardeşlerin hikayesi olduğunu anlatan Georgis, “Kardeşler vaftiz olduktan sonra öldürülür. Onlarla birlikte yüzlerce kişi de katledildi. Bu hikaye dilden dile dolaşarak bugünlere kadar geldi. Bu hikaye, buradan göç eden Süryaniler ve bugün burada yaşayan Müslümanlar tarafından da bilinir. Palamut ağacı bizler için de Müslümanlar için de kutsal kabul edilir. Her şeye rağmen manastırın halen ayakta olması bizi mutlu ediyor” dedi.
40 ÖRÜKLÜ AĞAÇ
Köyde yaşayan Şirin Aslan (80), manastırın tarihine ve önemine dikkat çekerek, dilden dile gelen manastırın hikayesini şöyle anlattı: “Manastırın şehitleri olan ikiz kardeşler kaçtıklarında, kardeşlerden Mort Şuşan öldürülüyor. Onun kardeşi Mor Bosus da kaçıyor ve burada hayvanların içinde kendisini saklıyor, daha sonra fark ediyorlar, onu da burada öldürüyorlar. Kanı burada aktıktan sonra burada bu palamut ağacı yeşeriyor. Kız kardeşinin katledildiği Cehennem Deresi’nde de aynı ağaçtan yeşeriyor. Ama o ağaç örük gibidir ve ‘dara çil kezî’ (40 örüklü ağaç) deniliyor. Bu hikayeyi bize de atalarımız anlattı. Bu ağaç ve manastırın bizler için önemi ve anlamı var. Bu ağacı bizler de ziyaret olarak kabul ettiğimiz için kimse ne kesebilir ne de yanında hayvanlarını otlatabilir. Müslümanlar da Hristiyanlar da gelir ziyaret eder, görür ve gider. Bu ağacın altında oturduğunuzda, bir ormanın içindeymişsiniz gibi insana huzur veriyor.”
MA / Zeynep Durgut
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***