YORUM | AHMET KURUCAN
Öyle zannediyorum ki yazının başlığını okuyan hemen herkes hemfikirdir benimle. Gerçekten insan haklarının festivali mi olur?
Bu soruya bana sorduran iki şey var. Bir; insan hakları tabirinin anlam çerçevesi. İki festival kavramının anlamı ve uygulaması. İnsan hakları; pozitif statü hakları, negatif statü hakları ve karma haklar olarak üçe ayrılır hukukta. İslam hukukunda bu Allah hakkı, kul hakkı ve her ikisinin birlikte olduğu karma haklar diye kendine yer bulur. Pozitif statü hakları, kazanılmış haklardır. İnsanın yapıp etmesi, çalışıp çabalaması ile elde ettiği haklardır. Negatif statü hakları ise yaratılıştan insanın sahip olduğu yaşam hakkı gibi haklardır. Karmaya gelince bu ikisinin birleştiği haklar akla gelir. İslam hukuku; negatif statü haklarını Allah hakkı, pozitifi de kul hakları diye isimlendirir.
Festivale gelince wikipedia şu tarifi veriyor: “Festival, genellikle yerel bir topluluk tarafından belirlenmiş ve geleneksel olmuş gün ve tarihlerde kutlanan, yapıldığı yörenin imgesi hâline gelmiş etkinlikler bütünüdür. Festival kelimesi Latince festa kelimesinden gelir. İlk kez 1200’lu yılların başında kullanıma girmiş ve yerleşmiştir. Festivaller genelde doyasıya yemeklerin yendiği, çevrenin en güzel şekilde süslenip, temizlendiği olgulardır.”
Bir sinema ve tiyatro deyimi olarak da tarifi şu: “Belli bir yılda üretilen ya da belli bir konuda olan filmlerin ya da oyunların gösterilmesi ve sunulması sonunda derece alanlara ödül verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal ya da uluslararası gösteri dizisi.”
Dini boyutu da var festival kavramının. Buna göre festival “Tanrı veya tanrıların huzurunda duruştur.” Hristiyanlıkta bu Noel ve Paskalya, İslam’da ise Ramazan ve Kurban olarak belirlenmiş ama Müslümanlar festival değil bayram tabirini kullanır diyor kaynaklar. Özü itibariyle dini düzlemde bizim bu bayramlarımız festivale denk geliyormuş.
Şimdi başta sorduğumuz soru daha anlamlı değil mi? Bu manadaki bir festival ve insan hakları. Ne alakası var? Nasıl yan yana gelebilir bu iki kavram bir programda?
Ben kısaca programı yazayım, cevabını siz bulun. AST yani Advocates of Silenced Turkey adlı kurumumuz Türkiye’de yıllardan beri devam eden insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmak için bir etkinlik daha düzenlemiş. 15 Temmuz’dan bu yana kesintisiz bir şekilde devam eden ve uzmanların, gözlemcilerin tespiti ile sosyal kırım hatta soykırıma uzanan ve ne yazık ki devlet eliyle yapılan zulümleri bir kez daha görsel malzemelerle gözler önüne sermiş. Mazlumun sesi olma noktasında festivale katılan yerli yabancı herkese farkındalık şuuru kazandırmak için.
Bu bağlamda ilk dikkatimi çeken şey üstünde “Sizleri ebedlere kadar hatırlayacak ve dua edeceğiz” tablosu oldu.
Şubat 2023’e kadar hapishanelerde işkence, sağlık sorunları ya da rejimin gestapo güçlerinden kaçarken ya da gizlenirken vefat eden 884 kişinin isimlerinin yer aldığı tabloydu bu. Şubat 2023’den bugüne rakam 884’den 916’ya çıkmış maalesef.
“Cadı avı” süreci içinde kamuya mal olmuş ve sosyal medya kampanyaları dolayısıyla isimleri zihnimize kazınmış nice insanların fotoğrafları ile birlikte ölüm yolunda karşılaştıkları sıkıntıların, bazılarının geride bıraktığı eşyaların sergilenmiş olduğu bir bölüm de vardı. Süratle geçtim oradan. İçim daraldı. Çadırın çıkışında bir arkadaşım ile karşılaştım. “Dayanamıyorum” dedim ona koşar adım oradan çıkarken. Ama benim bakmaya, görmeye, okumaya dayamanadığım o sıkıntıları o insanlar yaşamıştı ve hala onlar gibi yaşayan yüzlerce, binlerce insan var.
Festival kavramı ile insan hakları irtibatına geri döneyim. Hayat devam ediyor. Yerlisi ile yabancısı ile orada bulunan insanların hepsinin çoluk çocuğu var. Kimileri bebek kimileri temyiz yaşının altında. Hepsi de hayata yeni uyanıyorlar. Bu yaşanan sıkıntıları anlatsanız da anlayacak akıl ve muhakeme gücüne şimdilik sahip değiller. Bu arada yeme içme insanın en tabii ihtiyacı. Hele Amerikalılar için “festival” akla eğlence getiren, ama peşi sıra İnsan Hakları Festivali denildiğinde düşündüren ve merak uyandıran bir kavram. Zaten sırf bu sebeple festivale katılan birçok insan oldu. Hele çocuklar için eğlenme bunun ayrı bir faslı. İşte festivalde bir tarafta bu sıkıntıların farkında hatta yaşamış anne babalar ve yetişkinler diğer tarafta yukarıda resmetmeye çalıştığım çocuklara hitap edecek bir etkinlikti bu ve bu yönüyle festival kavramına adeta farklı bir içerik kazandırıyordu.
Bitireyim. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra dünyanın değişik ülkelerinde Hizmet hareketine mensup okullarda çalışmış ve pasaportunun yenilenmemesi, buna bağlı olarak da oturum alamaması dolayısıyla Amerika’ya iltica etmiş bir arkadaş ile oturup konuştuk. Sınırdan kaçak yollarla girmiş bu ülkeye. Sınırı geçtikten sonra Amerikan polisi ile ilk karşılaşmasını anlattı. Dokunsan ağlayacaktı. Sınır polisi “Where are you from/Nerelisin?” diye sormuş. Yıllardır yurt dışında yaşamış ve İngilizce diliyle hayatını idame ettirmiş bir insan olarak tıkanmış kalmış. “Boğazım tıkandı” dedi bana. “I am from Turkey/Türkiyeliyim diyemedim Ağabey” dedi. Polis onun bu haleti ruhiyesini görünce ne demiş biliyor musunuz?
“No worries. This is America. You are safe now.” “Telaşlanma. Burası Amerika. Şu andan itibaren güvendesin.” Bir müddet durdu ve “O anda içimden ne geçti Ağabey biliyor musun?” dedi. “Ne geçti?” dedim. “Bizi bu hallere düşürenleri vatansız bırak Allah’ım dedim” dedi.
Kurulduğu günden bu yana bu tür etkinliklere yüzlerce defa imza atmış bir kurum olarak AST’yi, onlara destek veren tüm gönüllüleri can u gönülden tebrik ediyorum. “Birlikten kuvvet doğar” sözünün bizatihi temsilcileri olarak dünyanın öte ucunda kendi ana vatanlarında yaşanan zulümleri kimlik ve aidiyet sormadan mazlumların, masumların, mağdurların sesi olma yolunda gösterdikleri vefa dolu, sadakat dolu bu çabalarından dolayı müteşekkirim ve müteşekkiriz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***