YORUM | HASAN CÜCÜK
Transferde Suudi Arabistan furyası hız kesmeden devam ediyor. Devlet gücünü arkasına alan Suudi Pro Ligi kulüpleri Avrupa futboluna damga vurmuş yıldızları, astronomik maaş karşılığında ikna edip renklerine bağlıyor. Suudi Arabistan yolunu tutan son isimler Liverpool’dan Fabinho ve Bayern Münih’in Senegalli mutsuz yıldızı Sadio Mane oldu. Transfer borsasını şekillendiren ülkeler arasına adını yazdıran Suudi Arabistan, bir taraftan Avrupa futbolunu tehdit ederken, diğer yandan muazzam bir iyilik yapıyor. Nasıl mı?
Ocak ayında Cristiano Ronaldo’nun Suudi Arabistan’ın Al-Nassr kulübüyle anlaşması sürpriz ötesi olmuştu. Manchester United’in Dünya Kupası öncesi kadro dışı bıraktığı Ronaldo’yu kadrosunda görmek isteyen onlarca üst düzey kulüp vardı. Her ne kadar yaşı 37 olsa da o Ronaldo idi. CR7’nin Suudi Ligi’ni tercihinde duygusal sebep başroldü. 200 milyon Euro’yu bir sezonda alacaktı. Ronaldo öncesi, Suudi ligi gözlerden uzaktı. Daha çok üçüncü sınıf topçuların buluşma yeriydi. Bir de yaşı 30’un üzerinde olanların. Cristiano Ronaldo ile ilk kez dünya yıldızı bir isim Suudi Pro Ligi’ne adım atıyordu. ‘Bir çiçekle bahar gelmezdi.’ Doğru ama tüm baharlar da bir çiçekle başlardı. Ronaldo’nun transferinin dev bir planın parçası olduğunu sezonun bitip, transfer sezonunun start almasıyla gördük. Artık transfer borsasının önemli aktörlerinden biri Suudi Pro Ligi oluyordu.
Bugün Avrupa futbolunun önemli aktörlerinden olan Chelsea, Manchester City ve Paris Saint-Germain (PSG) uzak olmayan bir süre önce sıradan takımlardı. Chelsea 2003’te Rus sermayesini, City 2008’te, PSG ise 2012’de Arap sermayesini arkasına almasıyla, kabuk değiştirip başrole oynayan ekipler oldu. Chelsea yarım asır sonra lig şampiyonluğunu paranın gücüyle gördü. City, Guardiola’nın takımın başına geçmesiyle Premier Ligi tek başına domine etmeye başladı. Aynı durum PSG için de geçerli. Son 11 yılda sadece iki kez şampiyonluğu rakiplerine bıraktı. Bu ekipler ligi domine ederken elbette transfer piyasasının da başrol oyuncuları oldular.
Şimdi piyasaya Suudi takımları dahil oldu. Ligin dört büyüğünün kasasına devletin 1 milyar Euro koyması, muazzam bir ekonomik güç olmalarının yolunu açtı. Avrupa’nın 5 büyük liginin takımları artık transfer piyasasında bir rakiplerinin de Suud ekipleri olduğunu bilerek pazarlık masasına oturacaklar. Oyuncusuna talip olan takımların önünde daha fazla seçenek olacak. Kazanan elbette oyuncusu satan ekipler olacak.
Bir de madalyonun diğer yüzü var. Transfer döneminde cömert davranan ekiplerin başının üstünde UEFA’nın Finansal Fair Play (FFP) kılıcı sallanıyor. Kazandığından çok harcayan takımlar FFP kuralına takılıyor. Ya para cezası ya da transfer yasağıyla FFP uymayan kulüpler cezalandırılıyor. 2011’den itibaren uygulanan kurala en fazla takılan takımların başında Chelsea ve PSG geliyor. Zengin sahipleri sayesinde su gibi para harcayan bu ekiplere milyonlarca Euro ceza yazıldı. Para cezası sorun olmadı. Ancak transfer yasağı takımın güç kaybına yol açtı. Birkaç yıl önce Chelsea bu şekilde cezalandırılmıştı.
Suudi Arabistan, FFP kuralına takılan kulüplere can simidi oldu. Örneğin Chelsea’ya adeta Suud piyangosu vurdu. Kalidou Koulibaly (Al-Hilal) ve Eduardo Mendy’yi (Al-Ahli) Suudi Arabistan’a gönderen Chelsea kasasına 41 milyon Euro koydu. Yine N’Golo Kante de bedelsiz Suud Arabistan’a gitti. Bonservis ücreti yüksek olmasa da bu oyunculara ödenen astronomik maaş yükünden Chelsea kurtulmuş oldu. Demokles’in kılıcı gibi üzerinde sallanan FFP kuralından biraz daha uzaklaşıp, rahat nefes aldılar. Suudi Arabistan futbol piyasasının yeni aktörü. Chelsea, City ve PSG gibi dengeleri değiştirip değiştirmeyeceğini göreceğiz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***