Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye siyasetinde yeni oluşumlara ihtiyaç olduğunu söyledi. Günay, Politikyol’da kaleme aldığı “Yeni fikirler, yeni yapılar” başlıklı yazıda önemli tespit ve değerlendirmelerde bulundu.
Vatandaşların iktidarı beğenmediğini ancak muhalefeti de yetersiz bulduğunu örneklerle anlatan Günay, “İktidara benzeyen muhalefet, iktidarı değiştiremiyor. Daha önce de yazdım, seçmen iktidarı beğenmiyor ama muhalefetin de daha iyisini başaracağına da güvenmiyor. İnsanlar, siyasetten söz açılınca ‘hepsi birbirine benziyor’ diye yakınıyor, güvensizliğini dile getiriyor. (…) İnsanlar, siyasetten söz açılınca ‘hepsi birbirine benziyor’ diye yakınıyor, güvensizliğini dile getiriyor. İşte tam bu ortamda ve bu nedenle, yeni sözler söylemek, söylediğine inanmak, inandığını yapmak için yol aramak, yola çıkmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Ertuğrul Günay, muhalefetin son seçimlerden de gerekli dersi almadığını belirttiği yazısında, “Muhalefet sözcü ve temsilcileri de sağduyulu değerlendirmeler yapmak yerine, başarısızlığın sorumluluğunu birbirlerine yüklemeye ve kendi paylarını görmezden gelmeye çalıştılar, halen de bu tutumu sürdürüyorlar.” cümlelerine yer verdi.
“Kişisel ve partisel bağnazlıklar ve çıkar hesapları, seçimi, ilk düğmenin yanlış iliklenmesi misali, düzeltilemez bir sürece soktu ve sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.” diyen Günay, “En küçük özeleştiri gayreti ve düzeltme niyeti içinde görünmüyorlar.” yazdı.
Ertuğrul Günay’ın, şu cümleleri ise dikkat çekiciydi: “Bütün partiler, sözde karşı oldukları ve değiştirmek için güçbirliği yaptıkları iktidar partisinin birer küçük örneği oldular. Daha da vahimi, zihin altlarını iktidarın kırmızı çizgileriyle sınırlamışlar ve bu sınırlar dillerine ve davranışlarına yansıyor.”
Yazısının devamında Merhum Aliya İzzetbegoviç’e atfedilen, “Karşıtınıza benzediğiniz zaman, savaşı kaybedersiniz.” sözlerini hatırlatan Günay, ardından şu ifadeleri kullandı:
Bizde hemen bütün partiler iç işleyişleri, demokrasi anlayışları, para, rant, bireysel çıkar karşısındaki tutumlarıyla birbirine benziyor; o yüzden kaç seçimdir herkes yerinde sayıyor, bir şey değişmiyor. İktidar, 2015’den bugüne %45’lerden %35’lere gerilerken, muhalefet bir arpa boyu ilerleyemiyor.
İktidara benzeyen muhalefet, iktidarı değiştiremiyor.
Daha önce de yazdım, seçmen iktidarı beğenmiyor, ama muhalefetin de daha iyisini başaracağına da güvenmiyor. İnsanlar, siyasetten söz açılınca ‘hepsi birbirine benziyor’ diye yakınıyor, güvensizliğini dile getiriyor.
Bu yapılarla bu makus sonucu değiştirecek sağlıklı bir yere varılamıyorsa, o zaman -bu yapıların içlerinde ve aralarında süregiden didişmeleri seyretmek yerine- belki de yeni yapılar üzerinde düşünmek ve yeni bir yol aramak gerekiyor.
Bu yeni yol nedir?
Demokrasi mücadelesi siyasi mücadeledir; bu mücadele elbette inançlı ve dirençli bireyler, sivil girişimler ve örgütlenmeler olmadan sağlıklı bir yere varamaz. Ancak bütün bunların katkısıyla ve bunların da ötesinde, siyasi mücadelenin esas aracı siyasi partilerdir.
Elbette, siyasi parti bir avuç insan, bir anlık heves ve tepkiyle kurulmaz.
Böyle kurulanlar sonuç alamazlar, alamadılar.
Yeni bir siyasi hareket için, yeni, farklı ve doğru öneriler (fikir), bu fikre içtenlikle inanan insanlar (kadro) ve bu fikir ve kadrolar çevresinde yaygın ve derin bir örgütlenme gerekir. Bütün bunlar bugünden yarına gerçekleşemez; siyaset, önce niyet, sonra gayret, sonra zaman ve imkan ister. Zor, zahmetli, özverili bir süreçtir.
Cumhuriyetin 100. yılında, eskinin tekrarıyla sonuçlanan bir seçimin ardından artık yeni çıkış arayışlarını konuşmanın vakti olduğunu düşünüyorum.
Düşündüğüm kesinlikle bugünden yarına oluşacak, hele yerel seçim öncesine yetişerek mevcut partilerle ittifak/pazarlık arayışlarına girecek bir hareket değil.
Bu tür arayış ve davranışların -son seçimde örneklerini gördüğümüz gibi- siyasette ‘doğarken ölmek’ olacağı kanısındayım.
Daha önce de yazdım, seçmen iktidarı beğenmiyor, ama muhalefetin de daha iyisini başaracağına da güvenmiyor.
Türkiye siyaseti toplumda umutsuzluk, karamsarlık, güvensizlik yaratıyor.
İnsanlar, siyasetten söz açılınca ‘hepsi birbirine benziyor’ diye yakınıyor, güvensizliğini dile getiriyor.
İşte tam bu ortamda ve bu nedenle, yeni sözler söylemek, söylediğine inanmak, inandığını yapmak için yol aramak, yola çıkmak gerekiyor.
İktidar ya da muhalefet partilerinden birine değil, siyasetin bugünkü kapalı, antidemokratik, ben-merkezci, çıkarcı yapısına, bu anlamda mevcut siyasetin bütününe karşı çıkan, çoğulcu, eşitlikçi, katılımcı yeni bir siyasi hareket ve örgütlenme Türkiye’nin bu girdaptan çıkmasına yol açabilir.
Adalet olmadan devlet, saydamlık olmadan dürüst yönetim olmayacağına inanan, bilimi, eğitimi, üretimi, verimi, girişimi, eşit yurttaşlığı ve toplumsal dayanışmayı önceleyen bir siyasi hareket, iktidarı ve muhalefetiyle ülkenin üstüne çöreklenen bu kara bulutları dağıtmaya yardımcı ve yol gösterici olabilir.
Bunların üzerinde düşünmeye başlayalım. Bu yaz çok sıcak geçiyor; toprak ısındı. Ekimde toprağa yeni tohumlar atmanın, fidanlar dikmenin vaktidir. Emek, sabır ve özen olursa, baharda tohumlar yeşermeye, fidanlar boylanmaya başlayabilir.
‘Yeni yapılar, eski taşlarla değil, yeni fikirlerle kurulur.’
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYABİLİRSİNİZ
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***