YORUM | UĞUR TEZCAN
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ‘terörist’ diyerek soykırıma tabi tuttukları Hizmet Hareketi mensuplarına yönelik son iki ayda 905 operasyon gerçekleştirdiklerini ve operasyonlarda 1329 kişinin gözaltına alındığını, 212 kişinin de tutuklandığını yazmış ‘gurur’ duyarak. Bunun dışında gerçekleştirdikleri hiçbir icraat yok zaten. “Su uyur ama terör örgütleri uyumaz” diye de eklemiş mesajında. Oysa o Müslümanlar evlerinde temkinle uyurlarken gece uyumayıp onların evlerini basan ve evlerinde bulduğu dini kitapları da terör örgütü yayını diye ekranlarda utanmadan teşhir eden sizlersiniz. Bu, asıl sizi “uyumayan düşman” yapmış olmuyor mu acaba?
Ülkenin eğitimli Müslümanlarına karşı açık bir soykırım uygulanıyor ve rejimin bakanı çıkıp üstelik dindar kimliği ile bununla övünebiliyor. Bakanın hukuksuz baskınlarla övünmesi normal; zira bunlar şimdilik hala şımarabildikleri tatlı zamanları. Adaleti rafa kaldırdıkları, tüm medyayı ve devlet organlarını suistimal edebildikleri bir dönemin içindeyiz. Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, zimmete para geçirme, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, para aklama ve terör finansmanı gibi rahatça bulaştıkları tüm suçları Batı Medeniyetleri ve uluslararası kuruluşlar şimdilik izlemekle yetiniyorlar çünkü Erdoğan ve rejimi hepsi için çok kullanışlı bir ortam sağlıyor. Rüzgarların yön değiştireceği günler elbet pek yakında gelecektir!
İslamcı gruplar yıllarca CHP’nin eskiye ait din düşmanlığı olarak nitelendirilebilecek bazı uygulamalarını sürekli olarak seçim ve propaganda malzemesi yaparak bir sıçrama taşı olarak kullandılar. ‘Başörtülü bacılarım’ dediler; ama şimdi kendilerinden olmayan eğitimli ‘başörtülü bacıları’ yargısız sualsiz hapislere tıkıyorlar ve bunlarla da kalmayıp onları çıplak aramalara ve tacizlere maruz bırakıyorlar. Üstelik bunları eskiden suçladıkları o ulusalcı ve Kemalist odaklarla işbirliği yaparak gerçekleştiriyorlar. Bizzat ekranların karşısında, “tüm cemaat ve tarikatları bitireceğiz” ve “Erdoğan bizim planımızı uyguluyor” diyen Perinçek ve “çocuklarına kadar öç alacağız” diyen Kemalist, katil Ergenekoncular yol arkadaşları olmuş durumda. 28 Şubat’ın tüm kanlı planları aynen ve fazlasıyla uygulanıyor. Üstelik bu sefer “dindar” AKP’li tabana tezahürat bile yaptırıyorlar Müslümanlara soykırım uygulanırken. Gladyatör meydanlarında masum Hristiyanlar aslanlara parçalatılırken tribünlerden coşku içinde tezahürat yaparak eğlenen Romalılardan farkları yok. O meydandaki masum bir adam, can havliyle aslana vurup biraz sendeletse adamı yuhalayabilecek kadar vicdansız bir kitle.
İçi boşaltılmış bir Emniyet yapılanmasında, suç dosyaları kabarık olan emniyetçilerin üst makamlara atandığı ve sistemin mafyatik işlere de iyice bulaştığı bir ortamda, eğitimsiz kalmış emniyet birimleri ev basma şovları ile masum insanları evlerinden toplayıp duruyor kaç yıldır. Başörtülü kadınları, hasta ve yaşlı amcaları bile eller arkada olacak şekilde kelepçeleyip, evlerini özel kuvvetlere video çekimleri eşliğinde sanki çok ciddi ve ölümcül tehlikesi olan bir operasyona gidiyormuş gibi repliklerle bastırıp sonra da kameralar önünde otobüslere doldurup götürdüklerini kaç kere izledik. O insanların kendilerine küfürlü bir laf bile söylemeyeceklerini, üzerlerinden bir çakının bile çıkmayacağını çok iyi biliyor olmanın verdiği rahatlık içinde yapıyorlar tüm bu artistçe şovlarını.
Yoksa trafikte alkollü yakaladıkları üst düzey bir askerin kendilerine ana avrat küfür edip aşağılamasına, AKP’li bir gençlik kolları başkanının kendisine uyarıda bulunmuş olan polisleri ertesi gün Emniyette önünde hazır ol vaziyetinde dizdirmesine ve hakaret etmesine, trafikte durdurulmuş bir vekilin aşağılama ve tehditlerine laf edemeyen; sokakta elindeki bıçak ile eski sevgilisini öldürmek üzere tehdit eden bir adama karşı ise süt dökmüş kedi gibi muamele eden “şanlı” emniyet mensupları, işte o “başörtülü” bacıları almaya giderlerken operasyonel kıyafetler ve uzun namlulu silahlarla Hollywood film sahnesi çeker gibi şovlar yapıyorlar. Üstelik bu masum ve zararsız olduklarını bildikleri insanları sadece ellerini arkadan kelepçelemekle bırakmıyorlar, bir de kameralara özellikle gösterecek şekilde araçlara gruplar halinde götürürken kafalarını da elleri ile öne eğiyorlar. Bildiğim kadarı ile bu normalde çok tehlikeli veya önemli bir suç örgütü itirafçısı olan ve araca götürürken başkaları veya keskin nişancılar tarafından vurularak yok edilme ihtimali bulunan suçlulara uygulanan tarzda bir protokol. Oysa daha geçen gün tekel bayisinde kameralar önünde üç kişiyi vuran ve üstelik kokain de kullandıkları kamera kayıtlarına yansıdığı kadarıyla muhtemel olan şahsı, yanında yürüyerek elleri kelepçesiz bir şekilde araca bindirdi aynı Emniyet ve resmi çekilirken de elinde ne kelepçe ne de koluna giren bir polis memuru vardı.
Bununla da kalsa iyi. Asıl sefillik bundan sonra başlıyor. Güya terör örgütü diye bastığı insanların evinden çıktı diyerek masalar üzerinde teşhir ettikleri “deliller”: Cevşen, hadis kitabı, siyer kitabı, tefsir ve birkaç yüz dolar para. Açıklanan ‘suç delili’ ve baskın nedeni de KHK’lı ihtiyaç sahiplerine yardım etme ve yardım toplama… Bu soykırım ilk başladığı dönemlerde de listelenen suçlar kermes düzenleme, Bank Asya’ya para yatırma ve telefonuna Bylock uygulaması indirme gibi mahkemelerde bile suç delili olarak kabul edilmeyen ipe sapa gelmez bahanelerdi. Tek amaçları ‘FETÖ’ ile mücadele devam ediyor şovları yapmak ve günlük yalan balonu şişirme egzersizlerini aksatmadan sürdürmek. Tutuklanacak tek bir Hizmet mensubu kalmasa, gidip cezaevinden 3-5 insanı çıkarıp tekrar yakalamış gibi yapacaklarına adım gibi eminim. Çünkü bu kadar ahmaklar ve bu kadar çaresizler! İktidarın tam anlamıyla köpeği olmuş bir teşkilat var ortada. (İfade Perinçek’in Türk siyasetine bir hediyesidir.)
Geçenlerde yine böyle bir baskın yaptılar ve yine aynı şekilde ‘ele geçirilen’ hadis, tefsir ve dua kitaplarını kameralar önünde teşhir ettiler. Birçok insan da haklı olarak Twitter üzerinde bu durumla dalga geçmeye başladı. “Uzun namlulu tefsir kitabı”, “göz yaşartıcı dua kitabı” gibi. Durum gerçekten de ağlanacak halimize gülme veya izahı olmayanın mizahı olurmuş deme noktasına getirdi bizi. En üzücü ve iğrenç tarafı hiçbir AKP’li ilahiyatçı, din adamı, tarikat veya cemaat liderinin çıkıp da ‘Ya hu tamam ortada bir suç örgütü varsa gereğini hukuk çerçevesinde yapın; ama bu hadis, tefsir, dua kitaplarını teşhir etmek de nedir? İçlerinde sünnetten, hadisten, Peygamberden, imandan, Kur’an’dan şeyler anlatılıyor, yapmayın, etmeyin’ demiyor ve diyemiyorlar. Bu şerefsizliğe bizzat ortak oluyorlar. Ben Ahirette bunun hesabını verebileceklerini düşünmüyorum. Aynı kesimlerden bir ‘hoca’ çıkıp açıkça “CHP yüzünden eskiden Kur’an’lar toprağa gömülüyordu” derse kendisine açıkça münafıkane bir tavır sergilediğini (münafık değil) söyleyebilirsiniz. Zira şimdi de insanlar hadis, siyer, tefsir, dua kitaplarını saklıyorlar hem de ‘dindar’ bir rejimden!
Meydanlarda göstermelik olarak kızıp millete yuhalattıkları ve tabanlarına haklarında nefret aşıladıkları İsrailliler bile bir Filistinlinin evini bastıklarında dini kitapları ekranlarda teşhir edip ‘terör örgütü delili’ olarak gösterme kepazeliği sergilemiyorlar.
Geçenlerde İtalya mali polis teşkilatı yine Türkiye’ye gelen bir gemide kokain bastı. Hem de 5,3 ton ve 850 milyon euro değerinde. Ne hükümet ne de muhalefet bu konuda tek bir açıklama yapamıyorlar çünkü herkes bu kokain ticaretini kimlerin yönettiğini çok iyi biliyor.
Nasıl ifritten bir dönemde yaşıyorsak devreler artık tersine işliyor. Masumlar terörist olarak ellerindeki dini kitaplarla teşhir ediliyor; ama gerçek suçlular en üst makamlara gelip, terfiler alıp rahatça ve hoyratça faaliyetlerine artırarak devam ediyorlar. Ortaya da işte böyle; suçluların cenneti haline gelmiş bir ülke çıkıyor.
Sizleri bilmem; ama ben Irak’ta ve Afganistan’da tarihi eser yok eden IŞİD ve Taliban ile, İsveç’te Kur’an yakan kişi ile evleri basıp Kur’an, dua ve tefsir kitabı toplayarak onları suç delili olarak sergileyen AKP rejimi arasında hiçbir fark göremiyorum. Zaten taraftarlarını gönderip bu kitapların satıldığı mağazaları da yağmalatmıştı AKP rejimi, tıpkı Moğolların yaptığı gibi!
Bu konuda yapılan esprilere bir katkıda bulunarak bitireyim. Sevgili Emniyet! O bulduğun kitaplar aslında zaman ayarlı bomba; farkında değilsin. Yani o şekilde teşhir edebilirsiniz o kitapları. Bu halk da zaten ne saçmalıyor bunlar demez, merak etmeyin. Diyecek olsalar zaten en azından dindar geçinenleri şimdiye kadar çıkar ve bir şeyler söylerdi. Zaman ayarlı diyorum çünkü kitapların ve özellikle de teşhir ettiğiniz kitaplardaki hakikatlerin, okuyanların gönül dünyalarına işleme ve zamana ayarlı olarak gelişimlerini ve dönüşümlerini devam ettirme gibi bir fonksiyonları var. Yani ilim, bilgi, fikir öyle bir şey anlayacağınız. Bir gün geri dönüp kurduğunuz rejimin ortasına bomba gibi düşme ihtimali çok yüksek o topladığınız kitapların içindeki hakikatlerin. Hani bilin diye söyledim!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***