Her geçen gün şiddetini arttıran ekonomik kriz, bir çok sektörde fiyatların fahiş artışına neden olurken; yayıncılık sektörü de nasibini aldı.
Kitap fiyatlarındaki artışın okuma oranlarını da aşağıya çektiği belirtiliyor.
“DÖVİZ ARTTI, FİYATLAR UÇTU”
Yayıncılık sektöründeki fiyat artışlarına ilişkin Röportajlık’tan Ercan Küçük’e konuşan Kaynak Yayınları Genel Müdür Yardımcısı Celal Demirel fiyat artışlarında ana etken olarak dövize vurgu yaptı.
Kitap basımında kullanılan malzemelerin yurtdışından temin edildiğini belirten Demirel, “Yayıncının geleceği devletin elinde” dedi.
Satışların yaklaşık 10’da bir oranında düştüğünü vurgulayan Demirel şunları söyledi:
“Kitap kağıdı yurt dışından temin edildiği için, kağıt üretimi durduğundan dolayı, Euro ve Dolar arttığı sürece kağıt fiyatları artar. Bu da kitabın maliyetine otomatik olarak yansır. Matbaalardaki tüm malzemelerin hepsi dolar ve euro ile alınıyor. Bunlar da Türkiye’de üretilmiyor. Türkiye’de üretimi olmayan bir sektörde şu anda çalışıyoruz. Boya kalıp bunların hepsi şu anda günlük dolar ve euro üzerinden işlem görüyor. Dolayısıyla onlar da ek yapıyor.
İşçi ücretlerindeki artış da zorunlu olarak yansıdı. Buna mukabil kitap satışlarında çok büyük bir yükseliş olmadığından dolayı maliyetler otomatik olarak artıyor. Depo ve ofis kiraları da olağanüstü arttı. Konutta %25 sınırı var ama işyerinde yok. Bizim depomuzun kirası 14 bin TL idi şu anda 25 bin TL oldu.
Yani kısacası şu: siz ülkedeki kitapçıları yayıncıları korumak istiyorsanız Euroya dolara bağlı sistemi ortadan kaldırmanız gerekir. Yayınevlerini bugünkü darboğazdan kurtulmasının tek şansı var. Euroya ve dolara bağlı sistemi ortadan kaldırmak. Yayıncının geleceği devletin elinde. Devlet insanların kitap okumasını istiyorsa önünü açacak.
“YAZARA ‘SPONSOR BUL’ DİYORUZ”
Satışlarımız çok düştü. Örneğin haftada sattığımız kitap 1000 ise şu anda 100 kitaba düştü. Öyle bir sert düşüş oldu. Tüm yayınevlerinde bunu gözlemliyoruz.
Fuarlar şu anda tekrar başladı. Fuar kiraları olağanüstü pahalı. Fuarın malzemeleri pahalı. Şimdiden düşünüyoruz. Fuarda nasıl satış yapıp nasıl kurtaracağız diye. Zorunlu olarak katılıyoruz çünkü orada okurla yüz yüze geliyoruz. Burada yerel yönetimlere de büyük iş düşüyor. Yerel yönetimlerin yapacağı kitap fuarları çok önemli. Kocaeli Belediyesi her şeyi yükleniyor, kira almıyor, destekler de veriyor. Bu biraz nefes aldırıyor.
Kitap basıyoruz ama çok dikkatli davranmak zorundayız. Her kitabı basamıyoruz. Yazara, ‘Sen bu kitaba sponsor bul ya da kendin sponsor ol, bastığımız kitabın yarısını sana verelim yarısını satışa sunalım ’ diyoruz. Bu şekilde ara formüller geliştirdik. Satış tekrarı yaptırdığımız yayınlar dışında çok fazla yayın basma şansımız yok. Ayda 7-8 yeni kitap basardık, şimdi 2-3’e düştü.”
“TEMEL SEBEP EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK, DIŞA BAĞIMLILIK”
Yazılama Yayınevi Satış ve Pazarlama Sorumlusu Ogün Hakan Küçükünal kitap fiyatlarının artışını ithal hammaddedeki maliyet artışlarına bağladı. Sadece kitap fiyatlarının değil her şeyin fiyatlarının arttığına dikkat çeken Küçükünal, tedbir olarak kitap baskılarını azalttıklarını söyledi.
Küçükünal şunları söyledi:
“Maalesef kitap fiyatları da ekmeğin fiyatı gibi, sebze meyve fiyatları ve diğer her şeyin fiyatı gibi çok arttı. Bunun temel sebebi ekonomik istikrarsızlık, döviz kurlarındaki anormal artış ve tabi dışa bağımlılık. Türkiye kendi selülozunu ve kağıdını üretemiyor, döviz kurlarındaki yükselme de kâğıt fiyatlarına yansıyor. Sadece kitap kağıdı değil matbaa materyalleri de ithal ediliyor. Tabi bunu sadece matbaa maliyetinin artışı olarak da görmemek lazım, paketleme maliyetlerinden tutun kargo maliyetlerine her şeyin maliyeti kontrolsüzce artıyor. Yabancı dilde yazılmış kitaplara ödenen telifler de kurla beraber artıyor. Tüm bu maliyet artışları kitap satış fiyatlarına yansıyor.
Baskı planımızda olan kitapların bazılarını ertelemek ve kitapların baskılarının adetlerini düşürmek durumunda kaldık. Maliyet artışları satış fiyatlarımıza yansıdı. Ancak tabi kitap satış fiyatlarının artması da okurların alış gücünün azalmasından kaynaklı olarak satış rakamlarında düşüşe sebep oluyor. Bu bir tür kısır döngü.
“TYB’NİN ÖNERİLERİ DİKKATE ALINMALI”
Daha önce Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, Yayıncılar Kooperatifi’nin ‘kitap ve basılı materyallerin maliyetleriyle ilgili döviz kurlarının sabitlenmesi ve Kültür Bakanlığı’nın yayınevlerini sübvanse etmesine yönelik önerilerinin dikkate alınması gerekiyor. Ama bunun olacağı yönünde bir beklenti de yok aslında. Ülke ekonomisinin genelinde bir iyileşme olmadan yayıncılıkta iyileşme olması ve kitap fiyatlarının düşmesi pek mümkün değil. Devlet geçtiğimiz ay yaptığı KDV artışı ile kitap üretim maliyetlerini de arttırmış oldu, bunun satış fiyatlarına yansımaması mümkün mü? Yani kura, enflasyona ilave olarak beklenmedik ek maliyetlerle de karşı karşıyayız.
AYDA 5-6 KİTAPTAN 1-2 KİTABA
Basmak istediğimiz kadar basamıyoruz. Basmak istediğimiz her kitabı da basamıyoruz. Eskiden orta ölçekli yayınevleri ayda ortalama 5-6 kitap basabiliyordu, şimdi ayda 1-2 kitap basmak bile zor oluyor. Yukarıda belirttiğim gibi biz de baskı planını daraltmak, baskı adetlerini azaltmak, daha az maliyetli eserlere yönelmek, çeviri planımızı yeniden düzenlemek gibi süreçlerden geçiyoruz.”
FUAR MASRAFLARI OLDUKÇA YÜKSEK
Pankuş Yayınları Koordinatörü Yılma Başar Korkmaz da girdilerdeki dövize dayalı maliyet artışlarına dikkat çekti. Korkmaz, fuar masraflarının da oldukça yüksek olduğunu vurguladı.
Korkmaz şöyle konuştu:
“Ne yazık ki en temel sorun kağıt ve ardından gelen mürekkep gibi diğer ham madde sorunları takip ediyor. Kağıt dövize bağlı ve her geçen gün dolar ve euro artışıyla birlikte kitaplar basılamaz yahut satılamaz bir hal alıyor. Kitaplarda kullanılan farklı çeşitlerde kağıtlar var ve bunların kaynağı Avrupa. Aslına bakarsanız Avrupa’da kağıt fiyatları ucuzladı fakat bunun farkını bizim yayıncılarımız hissedemeyecek kadar büyük bir döviz baskısı içerisinde. İkinci nokta mürekkep ve ofset cihazların/yedek parçaların da yurt dışından gelmesi, dolayısıyla bunlar da dövize bağlı. Bunun neticesinde matbaadan çıkan bir kitap zaten okuyucu için standart diye ifade edilebilecek bir fiyatta oluyor. Yayıncının ise nakliye, depolama gibi maliyetlerinin yanı sıra matbaaya da kısa sürede ödemesi gereken borcu oluyor. Bu kadar masrafa kendi kârını da eklediğinde okuyucu için alınması çok zor fakat yayıncı için de ancak kurtarılabilir fiyatlar ortaya çıkıyor. Bu masraflar tek başına baskı oluşturmuyor. Dolaylı masraflar da var ki fuar ya da süreli yayınlardaki kaybedilen bedeller gibi.
Fuar masrafları oldukça yüksek oluyor, kastedilen miktar en küçük yerden başlamak üzere en aşağı 20 bin TL dolaylarında. Biraz daha büyük, daha doğrusu normal bir stant istediğiniz zaman bunun bedeli 40-50 bin TL’lere kadar çıkabilmektedir. Yani aslında ortalama olarak her fuarda 30 bin TL’yi havaya saçıyorsunuz ve reklam bedeli için. Sizin orada kâr edebilmeniz için tüm masraflar dahil 150 bin TL ve üzeri kazanmanız lazım ki büyük yayınevleri haricinde pek de mümkün olmuyor çünkü vatandaşın da hali ortada. Bunun haricinde kargo masrafları çok arttı. Normal kitabın gönderisine bunu yansıtabiliyorsunuz –okuyucu bundan da rahatsız aslında haklı olarak çünkü miktarlar çok yüksek- fakat süreli yayın aboneliklerinde yansıtamıyorsunuz. Dergicilik zaten Türkiye’de büyük masrafları olan bir alan, bu yüzden zorlu geçiyor.
Abonelik tutarı başta 10x ise kargo ve baskı bedelleri o günün şartları ya da muhtemel sürece göre hesaplanıyor. Yıl biterken ise tüm masraflar 40x olmuş, dolayısıyla süreli yayınlar büyük bir zarar kaynağı oluşturabiliyor bu süreçte. Bunun da tek sorumlusu istikrarsız bir ekonomidir, yayıncılar her ne kadar okuyucuyu maddi anlamda rahatsız etmek istemese de bazı nesnel şartlar süreci oldukça zorluyor.
Satışlar oldukça düştü. Takdir edersiniz ki tüm yayıncıların öyle. Fiyatları oldukça düşük tutmaya çalışıyoruz ki okuyuculardan da bu şekilde dönüş oluyor ‘fiyatlarınız neden bu kadar düşük?’ Diye. İnsanların aklında pahalı değilse kalitesiz bir kitaptır şeklinde bir tabu oluşmuş durumda ne yazık ki. Bu sorunlu bakış açısı büyük yayınevlerinin ihtiyaçları olmadığı pahalılığa meşruiyet kazandırırken küçük yayınevlerinin sürümden kazanma gerekliliğini de mahkûm ediyor. Bu düşük fiyat durumu devam edemeyecek ne yazık ki, belli periyotlarda fiyatlarımızı aşamalı şekilde arttıracağız.
SEKA’NIN YAĞMA VE TALAN SÜRECİ
Aydın’da bir kağıt fabrikası kuruldu, Avrupa’nın en büyük kağıt fabrikası. Güzel bir cümleyle giriş yaptım fakat mutlu ederken biraz da soru işaretlerini beraberinde getirdi. Madem en büyük kağıt fabrikası, madem yerli ve milli bir üretim, bu fiyatlar ne? Bu kadar haklı bir soruya az rastlanır fakat cevabı çok net: O fabrikada kitap kağıdı üretilmiyor, koli kağıdı ya da kalın gramajlı kitap kullanımı haricindeki kağıtlar üretiliyor. Bunun da gerekçesi kitap kağıdı sektörün %10’unu oluşturuyormuş. Açıkçası iktidarın zaten entelektüel gelişime karşı tutumunun ideolojik bir gerekçesi olabilir bu durum. Milli devletin ve erken dönem cumhuriyet ideolojisinin meyvesi SEKA’nın yağma ve talanı süreci bu noktalara kadar getirdi. Öncelikle verimli ve düzenli üretimi olan devletin kağıt fabrikasına ihtiyacı var. Boya/mürekkep gibi devamlılığı olan malzemelerin milli üretiminin olması şart. Makinelerin alımında vergilerin geçici süre düşük tutularak basın yayın sektöründeki tüm cihazların milli üretiminin teşviki zaruridir. Bu sorundan ancak kamucu ekonomi tutumuyla çıkabiliriz. Aksi takdirde matbaa-yayıncı-vatandaş üçlü sacayağı olarak gerek aydınlanma gerekse maddi karanlığa sürüklenmeye devam edeceğiz.
Kitap basabiliyoruz fakat süreci uzadı. Önceden her ay birkaç kitap basabiliyorduk fakat şimdi ayda bir kitaba ya da bazı aylar basamamaya kadar süreç gitti. Tedbir olarak ancak fiyatları yükseltebiliyorsunuz. Sosyal medyanın verimli kullanımını yapabiliyorsunuz. İnternet satışı ile birlikte aslında dükkan kirası gibi bir dertten kurtuluyorsunuz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***