ANKARA- Kobanê Davası’na sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı süre isteyen HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Mahkeme, yargılamayı uzatmak istediğimizi söyleyip taleplerimizi reddediyor. 7 yıldır tutuklu olan biziz, heyet değil. Neden uzatma derdimiz olsun?” dedi.
DAİŞ’in Kobanê yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014 yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 28’inci periyod duruşmasının birinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan salonlarda görülmeye başladı.
Demirtaş, Yüksekdağ ve Gülten Kışanak, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile tutuklu bulundukları cezaevinden duruşmaya katıldı. Tutuklu bulunan Sabahat Tuncel ve pek çok siyasetçi de duruşmaya katıldı.
‘TUTUKLU OLAN BİZİZ’
Duruşmada söz alan Demirtaş, avukatlar, tutuklu ve tutuksuz yargılananların mütalaaya karşı savunma yapmak üzere süre talebine dikkat çekti. Mahkemenin bu talebi, “yargılamayı uzatma” olarak değerlendirdiğini söyleyen Demirtaş, bu davanın başladığı ilk duruşmadan itibaren mahkemenin bu gerekçeyi öne sürdüğünü belirtti. Demirtaş, “Ankara 19’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davaya ilk itirazlarımızı yaptık. Üzerinden 7 yıl geçti. Mahkeme, yargılamayı uzatmak istediğimizi söyleyip taleplerimizi reddetti. 7 yıldır tutuklu olan biziz, heyet değil. Neden uzatma derdimiz olsun? Madem böyle düşünüyorsunuz buna ilişkin gerekçenizi de belirtmeniz lazım” diye konuştu.
Demirtaş devamla, “Yargılamayı uzattığımızı iddia ediyorsanız bunun gerekçesini açıklamak zorunda olduğunuzu düşünüyoruz. Yargılamayı uzatmaktaki, uzatmaya dönük girişimindeki çıkarımız ne olabilir bunu gerekçenizde yazacaksınız ki mantılı bir yanıtı olsun. Çünkü heyet veya savcılık yargılamayı uzatsa, uzatacak bazı adımlar atsa savunma tarafı buna itiraz etse mantıklı bir yere oturtabilirsin. Yargılamanın bir an önce bitmesi ve aklamayı istiyor. Fakat her duruşmada bizim yargılamayı uzatmaya çalıştığımızı ara karalara yazılıyorsa mahkemeden talebim hangi amaç, saikle yapıldığını izah etmesi gerekir ki ikna olalım” diye konuştu.
‘NEDEN YARGILAMAYI UZATMAK İSTESİN?’
“Niye tutuklu sanıklar yargılamayı uzatmak ister?” diye sorarak, sözlerini sürdüren Demirtaş, “Gelinen aşamada süre sıkıntısı yaşıyoruz. Neden mütalaaya karşı süreye ihtiyacımız var, başlıklar halinde size anlatayım. Neden hazırlanamadık, bitiremedik bunu izah edeyim. Dosya kabarık ve karmaşık. Bu herkesin iddia makamı, savunma makamı ve heyet için de ciddi bir handikap. Bunu kimse inkar edemez. İddia makamı da daha önce dosyanın hacimli olduğuna dair arar kararlar oluşturdu. Fakat söz bizim talebimize geldiğinde dosyanın kabarık olduğu gözetilmiyor. Mütalaa açıklandıktan sonra dönüp dosyaya mütalaa açısından bakmak şart. Başka türlü savunma hazırlanamaz” diye kaydetti.
‘MÜTALAAYI OKUMADIM’
Henüz mütalaayı incelemediğini ve avukatlarının şu anda incelediğini dile getiren Demirtaş, “Avukatlar, mütalaayı toparlamakta zorlandıklarını söylüyorlar. Alıntılar var, birbiri ile bağlantısının nasıl yapıldığı bilinmeyen, çözülmeyen bölümler var. Mütalaa karmaşık hazırlandığı için iyi düzenlemediği için onu çözmek de zor. Mesele mütalaayı okumak değil, çalışmak” dedi. Ayrıca cezaevinde bu hacimli bir mütalaaya çalışmanın zor olduğunu dile getiren Demirtaş, “Cezaevinde çalışmak başkadır dışarda çalışmak başkadır. İddia makamı dışardadır biz içerdeyiz. Yer küre en sıcak günlerini yaşıyor. Dışarısı 40 derece ise cezaevi 50 derecedir. Serin bir köşesi, kliması yok. Nefes almanın bile zor olduğu ortamdayız. Biz kesintisiz olarak yaşıyoruz. Böyle bir ortamda tartışmak, yazmak çizmek zor. Dolasıyla bu sıcak yaz günlerine savunma hazırlanmaya zorlanmamız da gözetilmemesi lazım” diye belirtti.
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Heyetiniz sadece bu dava için özel olarak görevlendirilmiş ama avukatlarımızın böyle değil. Her birinin ayrı işleri var. Adli tatil var. Yeni bir periyod belirlenmesi gerekiyor. Benim de talebim bu yönde. Bütün bunlar göz önündeyken yargılamayı uzatmaya çalışıyormuşuz gibi bir gerekçe oluşturulmamalı.”
‘OPERASYON’ TARAMASI
Kendilerine yönelik algı operasyonu yapıldığını dile getiren Demirtaş, bu operasyonun dava ve heyete üzerinde de etkisini gösterdiğini söyledi. Avukatları aracılığı ile sadece Twettir’da bir aylık tarama yaptıklarını dile getiren Demirtaş, bu tarama ile 2 bin 385 sayfadan oluşan 5 klasörlük tehdit, hakaret ve küfür içerikli paylaşım tespit ediklerini söyledi. Demirtaş, taramalarının devam ettiğini ve sonunda ise 50 klasörü bulma ihtimali olduğunu dile getirdi. Demirtaş, “Şimdi onların nasıl bir merkezden atıldıklarına dair bilgilere ulaşmaya çalışıyoruz. Onları da ilerde sunacağız. Bunları size sunuyorum. Ve delil olduğu için heyetiniz okumak zorunda. Bu twettlerin niçin atıldığını, birbiri ile bağlantılarını, tarihlerini, incelenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘KİM YÜRÜTTÜ?’
“Biz bir twitten yargılanıyoruz” diyen Demirtaş, “Ben bu gün size 15 bin 500 twet sunuyorum. Katil, terörist, idam, alçak, şerefsiz şeklinde on beş bin beş yüz twit var. Tamamına İletişim Başkanlığı veya istihbarat merkezi yönlendirmesi ile yürütülmüş. Savunma hakkı buyurun, istediğiniz kadar konuş değildir. AİHM, AYM, Yargıtay kararlarında savunmanın nasıl sınırlandırılabileceği belirlenmiştir. Sorgu hakkı elinden alınmış bir sanık olarak esas hakkındaki savunmaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.
SEÇİMDEN SONRA DURDU
Demirtaş son olarak şöyle konuştu: “Periyodları da insanı koşulları gözeterek, düzenlerseniz savunmalarımıza başlarken seri bir şekilde götürürüz. Aksi taktirde bizi savunmaya zorlanmış olursunuz. Süre talebinde bulunuyorsak cezaevini sevdiğimizden değil hazırlıklarımızı tam anlamıyla bitirmek istiyorsunuz. Bizdeki izlenim şudur ki; AİHM’de, AYM, Yargıtay’da, İstinaf aşamalarındaki dosyalarımız bu dosya ile bir şekilde koordineli yürüyor. Bunu hangi merkez çalışıyor bilemiyorum. Bir delilim de yok. Ama mahkemenin ara kararları, AYM son kararı dahil olmak üzere hepsi diyor ki; bizim yargılamayı uzatmaya dönük tavrımızı, sizin de hızlandırmaya çalışmanız adil yargılanmayı imkansız hale getirecek. Seçim dönemlerinde hızlanıyor. Seçimlerin sonuçlarına göre yeni kararlar alınıyor. Seçimlerden sonra biraz yavaşlıyor. Son seçim ayında sadece benim ile ilgili 5 bin beş yüz tehdit, hakaret içeren paylaşım yapılmış. Seçim bitmiş bıçak ile kesilir gibi kesildi. Yerel seçim yaklaşıyor, göreceğiz; AYM’de bir hareketlilik var. İstinafta, heyetinizde, Saray’da, Meclis’te bir hareketlilik var. Bunların hepsini takip ediyoruz. Yeni ittifaklar konuşuluyor, işbirlikleri konuşuluyor. Tabi kimse gelip sizinle konuşmuyor. Siyasetçiler kendi aralarında konuşuyor.”
TEPKİ GÖSTERDİ
Daha sonra söz alan Figen Yüksekdağ, duruşmada Gülten Kışanak’ın sözünün kesilmesine tepki göstererek, “Biz kürek mahkumu değiliz. Bize bu şekilde davranamazsınız” diyerek, tepki gösterdi. Yüksekdağ, “Bize bir şey lütfetmiyorsunuz. Herkes görevini, işinizi yapıyor. Biz sizden söz almak zorunda değiliz. Gerilimi tırmandırırsanız, biz de çok doğal haklı tepkimizi dile getiririz. Bu durumu gayri insani buluyorum. Bu davanın yönetiliş biçimi ile ilgilidir. Makul bir sürede duruşmanın görülebilmesi, savunma hakkına riayet edilebilmesi için gerekir. Bu zemini siz hazırlayacaksınız. Süre talep etmek ne demek ya? Bu davanın oluru ne ise sizin yapmamız gerekiyor. Koştur koştur bizi adil tatilde duruşmaya getiriyorsunuz” dedi.
Yüksekdağ, “Nereye zaman aşımına uğramış dosyaları getirip bu dosyaya sıkıştırıyorsunuz. Avukatların tavsii tahkikat talebini reddettiniz. Bu ne demek? Sizin her şeyi dosyaya koyma hakkınız var ama biz isteyince süre uzatmayı mı amaçlıyoruz” diye sordu.
‘ÖDÜLÜNÜZÜ ALMAK İSTİYORSUNUZ’
Kışanak’ın sözünün kesilmesine tepki gösteren tutuklu siyasetçi Sabahat Tuncel, “Heyetiniz erkeklik yarışına, gösterisine giriyor. Bu cinsiyetçi politikaların yansımasıdır. Kadınlara yönelik yaklaşımınızın bir yansımasıdır. Belli ki sizi öfkelendiriyor. Biz buna tabi olmak zorunda değiliz. Kadınlar niçin bu kadar öldürülüyor? Biz bunları kabul etmiyoruz. Biz bunun için yargılanıyoruz. Kadın özgürlükçü çizgiyi savunuyoruz. KJA’dan da yargılıyorsunuz. Katillerin hepsi beyefendi oluyor. Siz beyefendi oluyorsunuz. Biz bağıran oluyoruz. Bu erkek egemenliği değişmedikçe demokrasi, barış falan olmaz. Siz sadece bu davayı almışınız. Başka hayatınız yok. Sen bu toplumdan azade değilsin ki. Bize dayattığın yasa özel yasa. Siz başından ceza vermek istiyorsunuz. Bu cezayı yüzümüze okuyup ödülünüzü almak istiyorsunuz” diye kaydetti.
Mütalaaya dikkat çeken Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savcı bey suyu bulandırıyor. Çünkü su duru olursa gerçek açığa çıkar. Gerçek nedir? Buradaki gerçeklerin hiçbiri yansımıyor. Cübbelerinizi çıkarın siyasetçi olun ve karşımıza gelin. Gelin tartışalım. Kürt sorunu nasıl çözeceğiz. Hukukçu kimliğiniz ile bize bunu dayatamazsınız. Yargılamayı uzatma gibi bir derdimiz yok. Böylesi bir kumpasın ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bu düzen değişecek. Bu devran böyle dönmez. Biz de hesap soracağız. Şimdi bu kumpası açığa çıkarıyoruz.”
‘SAVCININ YERİNE GEÇSİN’
Tutuklu yargılanan Zeynep Karaman da, sunulan mütalaanın küçük bir kısmını inceleyebildiğini söyledi. Karaman, “Bize lazım olan zamanı tanımanız gerekiyor” dedi. Mahkeme başkanına tepki gösteren Karaman, “Hakim, savcı olmak istiyorsa istifa edip savcılık makamına geçebilir. Yok eğer hakim olarak sürdürmek istiyorsa nötr olmak zorunda. Ya da bizim hakkımızı savunmak zorunda. Hakimin işi bize karşı durmak mı? Savcı ile aynı görevi niye sürdürüyor?” dedi.
‘SAPKIN OLAN DİYANET’TİR’
Daha önce katılma talebinde bulunan MİT ve devlet kurumlarına dikkat çeken Karaman, “Burada ne işiniz var diye niye sormuyorsunuz. O zaman olaylar olurken neredeydiler? Onlar güvenlikten sorumlu değil mi? Diyanetin ne işi var bu davada? Diyanet olsa da olmazsa da bu devlet laik bir devlet değil. Diyanet, kendi yerini bilmesi lazım. Ben buradan diyanete sesleniyorum; ‘sapkın’ ifadelerini kendisine iade ediyorum. Onların böyle bir hakkı da yok haddi de değil. Sapkın kurum varsa o da diyanettir. Aynaya baksın ondan sonra konuşsun” diye belirtti.
‘TECAVÜZ KÜLTÜRÜ HALİNE GELDİ’
TÜRGEV, Ensar ve pek çok örgüt ile tarikata işaret eden Karaman, bu örgütlerin bünyesinde pek çok taciz ve tecavüzün yaşandığını söyledi. Taciz ve tecavüzü yapan pek çok kişinin MİT ile ilişkisinin olduğunu ve MİT’in de bu reddetmediğini dile getiren Karaman, “Demek ki birbirileri ile ilişkileri var. Tecavüz Cumhuriyetin tarihi, geleneği, kültürü haline geldi. Cumhuriyet çete cumhuriyetine dönüştü. Açık ve beli olan şudur; Kürtlere düşmandır” diye konuştu.
Avukatlar da söz alarak, savunma yapmak için duruşmaların ertelenmesini istedi. Ardından iddia makamına söz verildi. İddia makamı, Günay Kubilay’ın HTS kayıtlarının getirilmesine dair talebin reddine karar verilmesini istedi. İddia makamı, duruşmanın ertelenmesi ve periyodlarının yeniden düzenlenmesi talebinin ise mahkemenin taktirine bıraktı.
Mahkeme, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***