YORUM | AHMET KURUCAN
Hilmi Demir. Sıradan birisi değil. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kelam ana bilim dalında profesörlük payesine erişmiş bir insan. Bir ara Türkiye gazetesinde köşe yazıları kaleme alıyordu. “Zerdüştlük, Maniheizm, Hristiyan Gnostikler ve İslâm”, “Ehli Sünnetin Kurucu Öznesi Ebu Hanifi, Adil Toplumun Temelleri”, “Delil ve İstidlalin Mantıkî Yapısı, İlk Dönem Sünni Kelâm Örneği”, “Selefiler ve Selefi Hareketi, IŞİD ne Kadar Sünnidir?” ve Muzaffer Tan ile birlikte kaleme aldıkları “Ehl-i Sünnetin Reislerinden İmam-ı Maturidi” isimleri ile yayınlanmış kitapları var bildiğim kadarıyla. Bütün bunların üzerine bir de 28 Eylül 2017 yılında yayınlanmış bir başka kitabı daha var. Adı “Gülen Örgütü Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi.”
Kitabın ismi, yayın tarihi ve muhtevası önemli. İsimde özenle seçilen kelimelere bakalım: “Gülen, örgüt, ezoterik, kült ve radikal.” İlahiyat ve sosyal bilimler alanında mürekkep yalamış, aktüel dünya ile ilişkisi olan herhangi birisinin kitabın başlığında bu kavramları gördüğü an zihninde nasıl bir resim oluşur sizce? Bu sorunun cevabı ‘özenle seçilmiş’ kelimelerinin altında gizli.
Bir de yayın tarihe bakın: 28 Eylül 2017. 15 Temmuz kurgu askeri darbe kalkışmasını takip eden yıl içinde. İkisi arasında bir yıl, iki ay var. İhtimal darbeden sonra kaleme alınmış. Kim bilir belki de ısmarlama.
Muhteviyatına gelince, bu konuda fikir edinebilmek için kitabın tanıtımında yazılan şu cümleler yeter aslında. “Gerçek yüzü ortaya çıkana kadar toplumda ‘dini bir yapı’ olarak görülen Fethullah Gülen örgütü ilk yıllarından itibaren nasıl taraftar topladı, insanları nasıl, hangi söylemlerle etkiledi, hangi zayıf noktalarından istifade etti? Hangi söylemlerinde ne tür mesajlar gizliydi? Gülen’in eserleri nasıl aslında gerçek niyetlerinin ipuçlarını veriyordu? Bu mesajlar, bu ipuçları nasıl fark edilemedi veya ciddiye alınmadı? Ve belki de en önemli soru, dini bir yapıya katıldığını düşünen pek çok insan nasıl radikalleşti, nasıl şiddete varan aşırılığın ağına düştü?”
Meşhurdur, deveye demişler “Neden boynun eğri?” O da “Nerem doğru ki?” demiş ya, aynen öyle bu cümlelerin neresini doğrultacaksın ki? “Gizli mesajlar ne, gerçek niyet ne, radikalleşen kim, aşırılıktan kastın ne?” Gerçekten anlamak da anlamlandırmak da zor. Tabii ki aklınızı kiraya vermedi iseniz? At gözlüğünü gözlerinize takıp rejimin ortaya koyduğu hikaye etrafından değerlendirmeler yapmıyor iseniz! ‘Satılık kalem’ misali size birilerinin verdiği vazifeyi yapıyorsanız kaydını da düşmek lazım. Neyse ki her türlü sırrın açığa çıkacağı bir ahiret inancımız var. Sanırım bu ihtimallerin hangisinin doğru olduğunu görmek ve hesaplaşmak ancak ahirette mümkün olacak gibi duruyor.
6 yıl önce yayınlanmış bir kitabı neden şimdi gündeme getiriyorsun diyebilirsiniz. Vallahi amacım bu değildi. Yeminli cemaat düşmanı gibi twitter ortamında hemen her zaman bir şeyler yazan Hilmi Demir’in son twitlerinden birine rast geldim geçen hafta. Şimdiye kadar hiçbir yazı yazmadım onun ve söyledikleri hakkında. Tarihe not düşmek için yazmam gerektiğini düşündüm ve o niyetle oturdum bilgisayarın başına. Ama onu kısaca da olsa tanıtayım derken söz uzadı. Bilmiyorum hangisi doğru olur, zihnim kalemime ya da kalemim zihnime söz dinletemedi ve karşınıza bu uzun giriş çıktı.
Her neyse: Hilmi Demir 15 Temmuz sonrası Diyanet’in kendilerini topladığını söylüyor. “Diyanet bizi topladı” diyor bunu ifade ederken. Kimdir o biz? Ben bilmiyorum. İlahiyat Fakültelerinden bazı hocalar olabilir. Hilmi Demir kelam hocası olduğu için kelam hocaları da olabilir.
“Cemaat hakkında ne yapabiliriz?” diye sormuş Diyanet yetkilileri. Onlar da düşüncelerini açıklamışlar. Girişte bahsini ettiğim kitabın bu istişare sonucu ortaya çıkmış olması kuvvetle muhtemel. Demiş ki Demir orada “Gülen’in çok sayıda videosu var. Bunların metne dönüştürülmesi gerekiyor. Çok kıymetli bir arşiv olabilir?” Teklif bu ve bu teklif çok maliyetli olacağı gerekçesi ile reddedilmiş. Sonra diyeceksiniz? “Aradan 7 yıl geçti bu arşiv var mı bilmiyorum ama ben kendi arşivimi yaptım. 2500 TL verdim ve bir program aldım. Vaazları direkt metne çeviriyor” diyor. Ardından da Diyanet yetkililerine aklınca bir gönderme yapıp şöyle tamamlıyor cümlesini “Yani çok masraflı dedikleri 2,500 TL imiş.”
Bana çok garip geldi bu anlatılanlar. Neden? Çünkü Hocaefendi’nin bütün vaaz ve sohbetleri hem de 1967’de İzmir’de Kestanepazarı camii vaazları ve kahve sohbetlerine başladığı günden bu yana zaten MİT’in arşivinde kayıtlıdır. Belki öncesinde görev yaptığı Edirne Üç Şerefeli camiindeki vaaz ve hutbeleri bile vardır. Olmaması düşünülenemez. Eğer kayıtlı değilse, burada çok ciddi bir iç istihbarat sorunu vardır.
İki; Diyanet o süreçte bir rapor yayınladı cemaat ile alakalı. Raporun adı “Kendi Dilinden FETÖ, Örgütlü Bir Din İstismarı.” Sonra da kitaplaştı bu çalışma. Bu rapor/kitap tanıtılırken de “Fethullah Gülen’in 40 yıllık dini söyleminin incelendiği çalışma” denildi. Diyanet kendisi dedi bunu. Demek ki yakın gelecekte Diyanet tarihinin yüz karası çalışmalarından birisi olarak anılacak olan bu çalışma yapılırken Hocaefendinin 40 yıllık dini söyleminin incelendiği açık. Pekala nerede bu söylemler? Onların ellerinde. Aksi halde sözünü ettikleri söylemler dinlenilmeden, okunmadan, izlenilmeden rapor yayınlanabilir mi? Nitekim ben bu raporu çıkar çıkmaz okudum. İktibas ettikleri her bir cümle için kaynak veriyor.
Üç; aslında bu yazıyı kaleme almamım sebeplerinden biri de bu, cemaatle alakalı yazdığı her cümleden öfke, nefret ve kin akan, darbe konusunda ortaya saçılan delillere rağmen bir ilim adamına yakışan ve yaraşan şüphecilikten uzak biçimde devletin resmi söyleminin altına imza atan, kadınlara, bebeklere, çocuklara kadar inen zulüm dalgasını görmeyen aksine onların iniltilerini şarkı türkü dinler gibi dinleyen çok sayın Hilmi Demir Beye bir teklifim var: cebinizden tam tamına 2500 TL harcamasaydınız keşke. İade imkanınız varsa o programı iade edin ve ailenizin, çocuk-çocuğunuzu rızkını israf etmeyin. Siz, sizi toplayan Diyanet’e gidin. Hocaefendinin 40 yıllık söylemlerini inceledik dedikleri arşivi onlardan yazılı olarak isteyin. Ya da o da bir devlet kurumu, MİT’ e gidin, onlardan talep edin. İkisinden birisi size o arşivi verecektir. Mühim ilmi çalışmalarınız içinde bir de bunun için zaman harcamayın. Aksine o zamanı o metinler üzerinde yapacağınız çalışmalara harcayın da biz de görelim, öğrenelim nerelerde itikadi yanlışlıkların olduğunu, hangi söylemlerin insanları radikal yaptığını, kültleşme tehlikesinin odak noktalarını.
Son olarak buradan Cumhuriyet savcılarına bir uyarı ve ihbarda bulunmak istiyorum. Uyarım şu: Hocaefendinin herhangi bir kitabını elinde bulunduran, kütüphanesinde tutan insanları örgüt mensubu, örgütle iltisakı var, irtibatını kesmemiş, yeniden yapılanma ve daha akla hayale gelmedik iddialarla göz altına alıyor, tutukluyor, cezaevlerine koyuyor ve hapis cezaları veriyorsunuz. Bakınız Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Hilmi Demir’in evinde Fethullah Gülen’e ait video ve bant kasetleri, bunların yazılı hallerinin bulunduğu bir arşiv varmış. Allah muhafaza arşivdeki o malzemeleri okuya okuya karşımıza “radikal” birisi çıkabilir yakında. “Şiddete varan aşırılığın” içine düşebilir. “Ezoterik bir kült üyesi” olabilir. Aman ha! Görevinizi zamanında yapın!
İhbarıma gelince: Sayın savcılar! Bu bir ihbardır. İş adresini verdim. Ev adresini de bir zahmet siz bulun. Terörle mücadele ekipleri ile beraber sabahın erken saatlerinde ellerinde makinalı tüfekler, ardında bunları videoya çeken kameramanlarla onun evine ve iş yerine yapacağınız baskını merakla bekliyorum. Basın yayından takip edeceğim. Bakalım vazifenizi yapacak mısınız? Yoksa sizi ihbar edeceğim, vazifelerini yapmadılar diye. Kime mi? Tabii ki hakimlerin hakimine!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***