YORUM | YÜKSEL DURGUT
Çok itici bir başlık. Eğer daha önce savaş ortamında bulunmadıysanız, bu kelimenin size anlamını tek kelimeyle şu şekilde açıklayabilirim; “Korkutucu”.
Benim de bu başlığı yazmama birçok akademisyen, tarihçi, uluslararası ilişkiler uzmanı, diplomatların açıklamaları neden oldu. Konunun uzmanları 3. Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyulmaya başladığını söylüyor. I. ve II. Dünya Savaşları öncesinde yaşanan gerginliklerin ve tıkanan diplomatik kanalların benzerlerinin, hatta daha fazlasının şimdi Rusya ile ilişkilerde yaşandığını ifade ediyorlar.
Özellikle II. Dünya Savaşı’nın en büyük izlerinin yaşandığı Almanya’da insanlar evlerindeki kilerleri gerekli ihtiyaç malzemeleri ile doldurmaya başladılar bile. Yakından tanıdığım bir Alman dostumun karartma günlerinde ihtiyacı olabilecek bitkileri ormandan toplayarak kurutmaya başladığına şahit oldum. Tabii ki bütün Almanlar değil ancak, savaşı ve sonrasında yaşanan yokluğu yakından bilen 65 yaş ve üzeri Almanlar yağ, un, konserve hatta kış için odun stokluyorlar.
Ukraynalı gazeteci bir dostum, gerginliğin had safhada olduğunu üzerine basa basa dile getiriyor ve ekliyor: “Görünen savaş kılavuz istemez.”
Almanya’nın 4 bin askerini Litvanya’da NATO toplantıları öncesinde konuşlandırması, NATO toplantıları çerçevesinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’a ağır silahların yığılması aradaki gerginliğin ne kadar ürkütücü olduğunu ortaya koyuyor.
Alman otobanlarında özellikle gece saatlerinde güneye hareket eden yabancı bayraklı askeri konvoyların çokluğu insanı ürkütüyor. Ben bugüne kadar hep iç savaşlara, komşu ülkelerin savaşlarına ya da büyük devletlerin operasyonlarına şahit oldum. Ama nükleer silahların dile getirildiği ve askeri hareketliliğin had safhaya çıktığı bugünler beni de geriyor. Siyasilerin karşılıklı sivri açıklamaları da buna tuz biber oluyor.
Almanya’da bu sene içerisinde birkaç kere ülke genelinde yapılan, sirenlerin korkunç sesiyle uyarı testleri de tedbirli olmanın önemini ortaya koyuyor.
Geleceğin tarihçileri bu günlere dönüp baktıklarında, 21. yüzyılda yaşanacak Rus imparatorluğunun çöküşünün dönüm noktası olarak 24 Haziran 2023 yerine 24 Şubat 2022’yi seçmeleri muhtemel olacaktır. Vladimir Putin’in, kan döktüğü Ukrayna’da halkını canice bir maceranın içine attığı bir gerçektir. Bu talihsiz macerasıyla birlikte statükonun ölüm fermanını da zaten imzalamış oldu.
Geçtiğimiz haftalarda Wagner güçlerinin ayaklanması da Rusya’nın trajik gidişatında başka bir kilometre taşı oldu. Yevgeny Prigozhin’in kelle avcıları Moskova’yı bir anlık korkuttu. Ancak ben bunun bir danışıklı dövüş olabileceğinden endişe duyuyorum. Prigozhin’in Belarus’a gönderilmesi ve Rusya’nın nükleer silahlar başta olmak üzere ağır silahlarını bu ülkede konuşlandırması şüphelerimi daha da artırıyor.
Polonya’nın Wagner güçlerinden dolayı doğu sınırındaki askeri koridoru güçlendirmesi başlı başına tansiyonun yükseldiğinin habercisi.
Wagner ayaklanmasıyla gözle görülür bir şekilde sarsılan Putin, ulusa sesleniş konuşmalarıyla halkın gazını almaya çalıştı. Prigozhin’in adını vermeden vatana yapılacak bu tür kalkışmaları ve ihaneti kınadı. Wagner askerlerini düzenli orduya entegre edilecek vatanseverler olarak tanımladı.
Hem Putin hem de Prigozhin, Wagner ekibinin Moskova’ya ilerlemesinin sonlandırılmasındaki kilidin iki tarafın kan dökmek istememesi olduğunu belirttiler. İkili arasındaki anlaşma, Prigozhin’e Belarus’un bir güvenli liman olmasını sağladı. Belarus diktatörü Alexander Lukashenko sadece Moskova’nın kendisinden yapılmasını istediği şeyi ortaya koyarak arabuluculuk görevini üstlendi.
Lukashenko ve Prigozhin arasında yapılan anlaşmalar ve verilen sözlerin gerçekte neler ortaya koyacağı belirsiz. Prigozhin, Ukrayna işgalinin ardından Kremlin’e yaptığı eleştiriler ile halkın nefretine tercüman olmuş, savaş sırasında Rus askerinin yetersizliklerinden dolayı ilerleyememelerinin sorumlusunun savunma bakanı Sergei Shoigu ve Valery Gerasimov olduğunu belirtmişti. Bugünlerde gariban Rusların çocukları Donbas’ın ölüm tarlalarında hayatını kaybederken, Rus elitleri Türkiye, Kıbrıs veya Dubai sahillerinde güneşleniyorlar.
Prigozhin’in bu çıkışlarının Kremlin’in başındaki zata karşı olmadığını ve kendisinin, Putin’in bir kuklası olduğu gerçeğini herkes biliyor. Leningrad’da gerçekleştirilen bir soygun nedeniyle Sovyet hapishanesinde yaklaşık 10 yıl geçirdikten sonra tahliye olan Prigozhin, daha sonra sosisli sandviç sattığı bir büfe açıyor. Ardından restoran sahibi oluyor. KGB geçmişi olan şehrin belediye başkan yardımcısı tarafından keşfedilinceye kadar da bu şehirdeki restoranını işletmeyi sürdürüyor.
Putin’in himayesine giren Prigozhin; Moskova’daki okullar, Kremlin ve nihayetinde ordu için bir yemek şirketinin tek söz sahibi haline geliyor. Sonraki adımında ABD’nin Blackwater’ını örnek alan Wagner paralı asker grubunun başına geçiyor. Herhangi bir savaş deneyimi olmadığı biliniyor. Tecrübesizliğinin yanı sıra restoran sahibi olduğu dönemlerde de muhtemelen leziz bir domates çorbası yapmayı da bilmiyordu.
Wagner, 2014’te Ukrayna’da olduğu kadar Suriye, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mali ve Afrika’nın başka yerlerinde de Putin’e çok kullanışlı bir grup olduğunu kanıtladı. Putin, bundan bir yıl önce de Ukrayna’nın işgali sırasında yanında en büyük destekçi olarak Wagner’in patronuna güvendi. Wagner nerede konuşlandırılmışsa gaddarlığı ile kötü bir ün kazandı. Geçen yıl Bahmut’taki rolüyle faşizan eğilimlerini tüm dünyaya yansıttı.
Prigozhin’in Rus askeri düzenine yönelik gerçeklik payı içeren eleştirileri, onun Putin ve komutanlarından daha iyi bir askeri lider olabileceğini de ortaya koyuyor. Ancak gaddarlığı ve gözü karalığı da korku salıyor.
ABD’nin Irak’a saldırmasının nedeni (casus belli), Irak’ta olduğu ileri sürülen kitle imha silahlarıydı. I. Dünya Savaşı’nın nedeni, 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun veliaht prensi Franz Ferdinand’ın bir Sırp öğrenci tarafından öldürülmesiydi. Vietnam Savaşının bahanesi 2. Tonkin Körfezi Olayları olmuştur.
Rusya’nın Ukrayna’yı 2022 yılındaki işgalinden önce Rusya, Donetsk ve Luhansk’taki ayrılıkçı cumhuriyetleri tanıdı ve aralarındaki ittifak parlamentolarında onaylandı. Rusya ayrıca Ukrayna’da Rusça konuşanlara karşı neo-Nazi grupları tarafından bir soykırım yapıldığını ve Ukrayna hükümetinin neo-Naziler olduğunu iddia ederek bunu bir savaş nedeni (casus belli) saydı. Ancak Prigozhin, Moskova’nın ‘casus belli’sinin yaptığı açıklamalarıyla saçmalık olduğunu dile getirdi.
1990’lardan bu yana NATO’nun Rusya’nın sınırlarını ihlal etmesiyle provokasyon yapıldığı ileri sürülüyor. Ancak bunu Putin’in saldırganlığının makul bir nedeni olarak yorumlamak elbette saçma olur. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği soğuk savaşın sınırlarını iyice belirginleştirdi. Şimdi de Ukrayna’nın direk üyeliği ile bir NATO müttefik toprağının işgal edilmesi de casus belli (savaş nedeni) sayılabilir.
Daha zayıf bir Putin önderliğindeki Rusya fikri, şüphesiz hasımlarına çekici geliyor. Ancak Kremlin’den indirilme olasılığı yakın zamanda görünmüyor. Bundan sonra nelere olabileceği konusunda da belirsizlik sürüyor. Kapalı bir kutu olan Rusya hakkındaki yetersiz bilgiler dünya genelinde spekülasyonlara yol açıyor.
Sovyet sonrası Rusya’nın bir süre Batının kontrolünde olduğunu ve bunun sonrasındaki kötü gidişin Putin rejimini ortaya çıkardığını hatırlamakta fayda var. Rusya ne Putin ne Prigozhin ne de Batı’nın neo-liberallerinin veya neo-muhafazakarlarının rehberliğinde bir geleceği hak ediyor.
G7 ülkeleri NATO toplantısı sonrası, Ukrayna için güvenlik garantileri beyanına imza attıklarını dün açıkladılar. Kremlin, Batı’nın “hata” yaptığını duyurdu. Umarım konunun uzmanları savaş konusunda yaptıkları açıklamalarda yanılırlar ve Almanlar da stoklarına daha fazla ekleme yapmak zorunda kalmaz ama geçen Ekim ayında Putin’in dediği gibi, “Rüzgârı eken … fırtınayı biçecektir.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***