Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, “Tutuklu çocuklar, zavallı çocuklar” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Çölaşan bugünkü yazısında, cezaevlerinde tutuklu bulunan anneleriyle olan çocuklara ve yaşadıkları travmalara dikkat çekti.
Çölaşan, “Bu çocukların yaşantısının önemli bir bölümü ne yazık ki anneleriyle birlikte koğuşlarda geçiyor. Koğuşla küçük bir avlu arasında geçen kısıtlayıcı bir yaşam sıkışmışlığı” diye yazdı.
Yazının öne çıkan kısımları şöyle:
Şu anda Türkiye’deki cezaevlerinde yatmakta olan tutuklu ve hükümlülerin sayısı 341 bin kişi… Müthiş, ürkütücü bir rakamdır. Bunun büyük çoğunluğu doğal olarak erkeklerden oluşuyor. Ama bir de kadınlar var… Bunların sayısı 14 bin dolaylarında… Ve içlerinde çok sayıda anneler var. Yıllarını cezaevlerinde küçük çocuklarıyla birlikte geçirmek zorunda olan anneler!
Tutuklu ve hükümlü annelerin özgürlüğü nasıl kısıtlı ise, aynı gerçek küçük yaştaki yavrular için de geçerli. Doğal olarak annelerine bağımlılar… Dolayısıyla kadınların cezaevlerinde koğuşun avlusu ya da kendileri için hazırlanan kreş dışında herhangi bir yere çıkmaları mümkün değil. Cezaevi mutfakları onlara her zaman olmasa bile bazen özel yemekler, doğum günlerinde pasta hazırlıyor. Dışarıdan içeriye yakınları tarafından özel giysiler ve gereken şeyler daha rahatça gönderiliyor. Ancak bu çocukların yaşantısının önemli bir bölümü ne yazık ki anneleriyle birlikte koğuşlarda geçiyor. Koğuşla küçük bir avlu arasında geçen kısıtlayıcı bir yaşam sıkışmışlığı…
Sözüm ona Cumhuriyet’in 100. yılındayız… 100. yıl gibi önemli ve anlamlı yıl dönümlerinde devlet tarafından bir takım özel kararlar alınır, gerekirse yasalar çıkarılır. Bunlardan biri de içeride haklı veya haksız olarak yatmakta olan mahkûmlar için genel veya kısmî af çıkarmaktır. Bugüne kadar Türkiye dahil yüzlerce ülkede yaşanmış bir olaydır. Nitekim aynı uygulama Atatürk tarafından ilk kez Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde 1933 yılında yapıldı. Sonrasında çeşitli dönemlerin iktidarları tarafından başka aflar da çıkarıldı. Bugünkü iktidarın ise bu doğrultuda bir niyeti olmadığı anlaşılıyor. Bazıları pişmanlık duyan ve her çeşit suçtan yatmakta olan 341 bin kişi derin bir hayal kırıklığı içerisinde, olup biteni sessizce izlemekle yetiniyor.
Ancak benim derdim anneleriyle birlikte 10 adet kadınlar hapishanesinin koğuşlarında yatmakta olan suçsuz ve günahsız yavrular… Bir koğuş düşünün, orada diyelim ki 19 anne ve 24 küçük çocuk birlikte yaşamak zorundadır! Çocuklar da anneleriyle birlikte hapis. Peki ama onların günahı ne!
100. yıl affı çıkar veya çıkmaz, onu bilmek bizim açımızdan mümkün değil… Şu fotoğraflar çeşitli cezaevlerinin dört yanı yüksek duvarlar ve tel örgülerle çevrili avlularında ve koğuşlarında çeşitli zamanlarda çekilmiş. Annelerinin işlediği suçların cezasını o yavrular çekiyor. Her ne kadar çok resim çektirirken gelen talimat üzerine gülseler ve mutlu görünseler de!.. Siyasetçileri ve bizim iktidarı soracak olursanız, onlar işin bu gibi insancıl boyutlarını idrak etmekten aciz!
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***