Esra ÇİFTÇİ
DİYARBAKIR – Özge Özbek, 1985 yılında Bingöl’de dünyaya geldi. Babasının öğretmen olmasından kaynaklı eğitimine farklı şehirlerde devam etmek zorunda kaldı. İlk okulu Bingöl ve Van’da liseyi Diyarbakır’da okudu. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümünden mezun oldu. Mezun olduktan sonra Diyarbakır Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne atanıp sosyal hizmeti uzmanı olarak çalışmaya başladı. İlgi alanı kadınlardı. Şiddet gören kadınlara ve dezavantajlı kadınlara yönelik şiddet önleme merkezinde çalıştı.
2012 yılında evlendi ve 2013 yılında hapis cezası aldı. Hapis cezasından sonra Özge için hayat başka türlü akmaya başladı. İşinden ayrılmak zorunda kaldı ve cezaevine girmemek için çok uğraştı. Bir yandan evi, bir yandan işyeri polisler tarafından sürekli takip halindeydi. Bu sırada Özge’nin hastalığı baş göstermeye başladı, ağrılarıyla baş edemeyince hastaneye kaldırıldı ve beyin ameliyatı oldu. Ameliyat sonrası daha kendine gelemeden gözaltına alındı ve tutuklandı. Özge, tam teşekküllü devlet hastanesinden “cezaevinde kalamaz” raporu almasına rağmen Adli Tıp Kurumu bu raporu dikkate almıyor.
Özge’nin eşi Özgür Özbek, Özge’nin sağlık durumunu Artı Gerçek’e anlattı.
‘HASTALIĞI CEZAEVİNİ KALDIRAMAYACAĞI İÇİN HASTANEYE GİDEMEDİ’
Özgür Özbek, Özge’nin hastalığının ilk olarak 2009 yılında başladığını söylüyor. Özge’nin ilk olarak bayılması ile Diyarbakır’da hastaneye gittiğini ama bir süre sonra İstanbul Marmara Üniversitesi Araştırma Hastanesinde “Meningiom” diye bilinen Nörofibromatosis tip 2 beyin tümörü teşhisi konulduğunu söyleyen Özbek, 2009 ve 2013 yılında 2 defa ışın tedavisi (GamaKnife) aldığını sonra toparlandığını ifade ediyor.
“Biz evlendikten sonra bu hastalık tekrar nüksetti. Yeniden hastane sürecimiz başladı. Işın tedavisi aldıktan sonra doktorlar sürekli kontrol altında olması gerektiğini, her üç ayda bir düzenli hastaneye gitmemiz gerektiğini söyledi. Tabi o sırada Özge ceza aldığı için ve hastalığı cezaevini kaldıramayacağı için saklanmak zorunda kaldı. Durum böyle olunca da İstanbul’a hastaneye gidemedik ve Özge’nin hastalığı da bayağı arttı. Ta ki 2020 yılında baş ağrıları dayanamayacak şekilde artmaya başlayınca mecbur kalarak bir şekil MR çektirdik. MR sonucunu İstanbul’daki doktoruna gönderdiğimizde acil ameliyat olması gerektiğini söyledi. İstanbul’a gittik ve MR sonucunu başka doktorlara da gösterdik, onlar da bir an önce ameliyat olması gerektiğini söylediler.”
‘AMELİYATTAN ÇIKAR ÇIKMAZ TUTUKLADILAR’
“Hastaneye giriş yapıldıktan sonra herhangi bir sıkıntı olmadı. Birkaç gün sonra 26 Ekim 2020 yılında ameliyat gerçekleşti. Ameliyattan üç-dört gün sonra tam hastaneden çıkacağız polisler hastaneyi bastı ve Özge’yi aldılar. Oysa 7 saatlik bir ameliyat geçirmişti hem fiziki olarak hem psikolojik olarak toparlayamamıştı kendini, dikişleri dahi alınmadan Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine götürdüler. Özge o dönem çok kötüydü, kendi doktorunun kontrolü dahilinde olması gerekirken, başka bir hastaneye götürdüler. Cezaevi idaresindeki doktorlar tarafından dikişleri alındı.”
‘ATK’NİN CEVABI TAMAMEN SİYASİ’
Doktorunun Özge’nin ameliyattan sonra yalnız kalmamasını, bakıma ihtiyacı olduğunu önemle belirttiğini söyleyen Özbek, buna rağmen Özge’nin 33 gün cezaevinde kaldığını ifade ediyor. Özbek, o süre zarfında avukatların başvuruları ile Özge’nin heyete çıktığını, heyetin cezaevinde kalamaz raporu verdiğini ve Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edildiğini belirtiyor.
“ATK 3 aylığına Özge’yi tahliye etti. 3 aylık tahliye süreci bittikten sonra süreci uzatmadı ve Özge’yi tekrar cezaevine götürdüler. Tabi bu süre içerisinde Özge’nin baş ağrıları, nöbetler geçirmesi devam ediyordu. 24 Aralık 2021 tarihinde cezaevinden Farabi Eğitim Araştırma Hastanesine götürülüyor ve hastane Özge’nin cezaevinde kalamayacağı yönünde rapor veriyor. Özge bu raporla ATK’ye gidiyor, ATK ise, ‘Sen yürüyebiliyorsun, görebiliyorsun’ cevabını vererek raporu kabul etmiyor. Bu kararın tamamen siyasi olduğunu düşünüyorum. Objektif olduğunu düşünmüyorum. Madem tam teşekküllü devlet hastanesine gönderiyorsunuz o zaman ATK neden bu raporu dikkate almıyor.”
‘TÜMÖR SAYILARINDA CİDDİ ARTIŞ SÖZ KONUSU’
Özge ile haftada bir telefon görüşmesi yaptıklarını söyleyen Özbek, kendisi Batman’da kaldığı için ayda bir açık görüşe gittiğini ama aileden muhakkak birilerinin sürekli ziyarete gittiğini belirtiyor. Telefon görüşmelerinin 10 dakikayla sınırlı olduğunu söyleyen Özbek, Özge’nin hastalığının sürekli ilerlediğini, sürekli baş dönmesi, titreme ve nöbetler geçirdiğini söylediğini ifade ediyor.
“En son görüşe gittiğimde Özge’deki değişiklikleri bariz görebildim. Dışarıdaki haliyle hiçbir alakası yok. Kilo kaybı, yürüme de ve konuşmada zorlanma. En son Gebze’de hastaneye gittiğinde orada çekilen MR’la cezaevine girmeden önce çekilen MR arasında da ciddi fark var. Tümör sayılarında ciddi artış söz konusu. Bu tümörler beynin farklı yerlerinde olduğu için beynin farklı fonksiyonlarına baskı uyguluyor. Mesela biri sağ kulağının arkasında bu da yüzde 70 işitme kaybına neden oldu. Zamanla, görme kaybı, hafıza kaybı gibi telafisi mümkün olamayacak hastalıklara neden olacak.”
‘ÖZGE CEZAEVİNDE KALAMAZ’
Özge’nin 6 yıl 3 ay ceza aldığını, 2 yıldır da cezaevinde olduğunu söyleyen Özbek, bu koşullarda cezaevinde kalamayacağının altını çiziyor. ATK’nin cezaevinde kalamaz raporuna rağmen, “kalabilir” demesinin Özge için işkence olduğunu söyleyen Özbek, şöyle devam ediyor.
“En son 10 Temmuz günü cezaevinde kafasını çarpıyor. O gün telefon günümüzdü. 2 dakika konuştuk, kalan 8 dakika için de sonra arayacağını söyledi. Fakat aramadı. Bizde bayağı bir endişelendik. Cezaevini aradım, herhangi bir şekilde bilgi vermediler bize. Ertesi gün tekrar cezaevini aradım ve yine bilgi alamadım. İstanbul’da bulunan avukatları aradım, durumu anlattım. Avukatların devreye girmesiyle Özge’nin düştüğünü, başını çarptığını ve hastaneye götürüldüğünü öğrendik. Hastane sonrası Özge bizi aradı, düştüğünü revire kaldırıldığını, cezaevi hastanesine götürüldüğünü, orada toplu çekilen tomografilerde beyinde kanama olduğu söylenmiş. Sonra apar topar şehir hastanesine götürüyorlar. Orada da çekilen tomografilerde kanamanın olmadığı ama yeni tümörlerin olduğu ve var olan tümörlerin büyüdüğü söyleniyor ve ameliyat öneriyorlar. Özge ‘de “madem ölüm riskim var, komaya girme riskim var, ben burada ameliyat olmak istemiyorum” diyor, dilekçe imzalatıp tekrardan cezaevine götürüyorlar.
‘BU HUKUKSUZLUK BİR AN ÖNCE BİTMELİ’
Özgür Özbek, Özge’ye karşı uygulanan hukuksuzluğun bir an önce bitmesini istediğini söylüyor. Bir an önce Özge’nin cezaevinden çıkıp tedavisinin yapılmasını ve infazının ertelenmesini talep ettiğini söyleyen Özbek, Özge’nin yaşamının tehlikede olduğunu ve cezaevinde kaldığı sürece de ölüm riskiyle baş başa kaldığını ifade ediyor. Özbek son olarak cümlelerini şöyle tamamlıyor:
“En kutsal insan hakkı olan yaşama hakkının korunması gerekiyor. Bir an önce özgürlüğüne kavuşması ve sağlıklı bir ortamda tedavisinin yapılması gerekiyor.”
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***