Enes Kanter Freedom, ABD’nin özel davetiyle senato üyelerinden oluşan büyük bir kurul önünde ifade verdi. ABD kongresinde ifade veren ilk NBA oyuncusu olarak tarihe geçen Freedom konuşmasında, Türkiye’deki yaşanan insan hakları başta olmak üzere tüm dünyada yaşanan mağduriyetleri dile getirdi. Çin’in NBA üzerinde hegemonya kurduğuna dair söyledikleri ise, NBA’nin başını ağrıtacak gibi görünüyor.
Boldmedya’dan Muhammet Ali Toksoy’ın haberine göre, NBA’de basketbol oynarken elde ettiği birçok sportif başarıyla tarihe geçen Enes Kanter Freedom, insan hakları aktivisti olarak da tarih yazmaya devam ediyor. Freedom bu kez, Amerika Birleşik Devletleri’nin özel davetiyle, ABD kongresinde senato üyelerinden oluşan bir heyet önünde, tüm dünyaya seslenen ilk NBA oyuncusu olarak tarihe geçti.
TÜRKİYE VE DÜNYA‘DAKİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ ANLATTI
Konuşmasında sadece Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini değil, tüm dünyadaki mağduriyetleri dile getiren Enes Kanter Freedom, “Hepimiz özgür olana kadar hiç birimiz özgür değiliz” ifadesini kullandı. Enes Kanter Freedom, Portland’da double-double ortalamasıyla harika bir sezon geçirmesinin hemen ardından geldiği Boston Celtics’de, Çin’in insan hakları ihlallerini dile getirdiği için kendisine alenen uygulanan baskı ve sansürü delilleriyle birlikte anlattı.
ÇİN’DEKİ SORUNLARI DİLE GETİRMEKTEN PİŞMAN DEĞİLİM
Freedom konuşmasını şu sözlerle noktaladı; “şu anda NBA’de oynamıyor olmamın tek sebebi, Çin’deki sorunları yüksek sesle dile getirmem. İnsanlar, on milyonlarca dolar ve kariyerimi kaybettiğimden bahsediyorlar. Hiçbir pişmanlığım yok. Her şeyi yeniden yapmak zorunda kalsaydım, daha da güçlü yapardım. Mazlumun sesi olmak benden daha büyük, basketboldan daha büyük ve NBA’den daha büyük. Ama insanlar şunu anlamalılar ki, ben ailemi Türkiye’deki insan hakları ihlallerine karşı çıkmak istediğim için kaybettim. Kariyerimi kaybetmem, ailemi kaybetmeme kıyasla hiçbir şey. Özgürlük bedava değildir ve bazı sonuçları olacaktır. Ama bu yüzden ne kadar para veya iş kaybetmiş olursam olayım, birisinin dünyanın her yerindeki masumları savunması gerekiyordu. Menajerime göre yaklaşık 50 milyon dolar kaybettim. Ancak doğru şeyi yaptığımı bilerek geceleri huzur içinde uyuyorum. Sizlere tek sorum şu: Dünyanın en büyük diktatörlüğü olan Çin nasıl yüzde 100 Amerikan yapımı bir şirketi (NBA) kontrol edip bir Amerikan vatandaşını kovar? Hepinize teşekkür ederim.”
KANTER’İN AÇIKLAMALARI NBA VE NİKE’NİN BAŞI AĞRIYACAK
Enes Kanter Freedom’ın ABD Kongresinde verdiği bu çarpıcı ifade NBA kamuoyunda gündeme otururken, ABD kongresinin bundan sonraki adımının NBA Başkanı Adam Silver’i, Nike Ceo’sunu ve Enes Kanter Freedom’ı kurul önüne çağırmak ve senato üyelerinin önünde onlara sorular sormak olacağı ifade ediliyor. ABD basınında yaşanan bu gelişmelerin NBA ve Nike’ın başını, ekonomik ve prestij açısından ciddi manada ağrıtacağı konuşuluyor. Senato’nun verebileceği aleyhte bir kararın yanı sıra bu firmaların reklam kampanyalarında yıllardır çizdiği özgürlük imajının çok büyük bir darbe alacağı ifade ediliyor.
ENES KANTER’İN KONUŞMASININ TAMAMI
Başkan Smith ve Eşbaşkan Senatör Merkley ve Kongre-Çin Yürütme Komisyonu üyeleri, bugün burada bulunma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz. Ben bir basketbolcuyum. Benim işim sahaya çıkıp takım arkadaşlarımla rekabet etmek ve bir NBA şampiyonluğu kazanmaya çalışmak. İnsanlara bana emekli bir NBA oyuncusu dediklerinde bunu yapmamalarını istiyorum çünkü kariyerimin bu şekilde sona erdiğini kabul etmeyi reddediyorum. Hayatım boyunca NBA hayalimi gerçekleştirmek için çok çalıştım ve başardım. Ancak doğru olanı savunmak istediğim için kariyerim çok acımasız bir şekilde sona erdi. 11 yıldır memleketim Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden bahsediyorum. Türkiye’de Erdoğan rejimi tarafından yargılanan birçok masum insan var. Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve siyasi tutuklular konusundaki açık sözlülüğüm nedeniyle, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilim insanı olan babamı işinden kovdu. Ablam tıp fakültesi mezunu ama iş bulamıyor. Küçük erkek kardeşim basketbol oynuyordu ve benimle aynı soyadını taşıdığı için her takımdan atıldı. O kadar etkilendiler ki, beni alenen reddeden bir açıklama yapmak zorunda kaldılar. Bu mektup hala internette bulunuyor. Türk hükümeti buna inanmadı ve Türkiye’deki evime baskın yapması için polis gönderdiler. Ailemle hâlâ iletişim halinde olup olmadığımı kontrol etmek için tüm elektronik cihazlarını aldılar. Delil bulamadılar ama babamı hapse attılar. ABD Türkiye’ye çok baskı yaptı ve sonunda tahliye ettiler. Ondan sonra pasaportumu iptal ettiler, Endonezya’da beni kaçırmaya çalıştılar, adımı Interpol arananlar listesine eklediler, başıma ödül koydular, ve 10 yılda benim için 12 tutuklama yazısı gönderdiler. Bu acımasız rejime karşı bu kadar sert mücadele etmemin nedenlerinden biri de NBA’den çok fazla destek almış olmamdı. Başkan Adam Silver’dan, takım arkadaşlarımdan ve oynadığım her organizasyondan (5 farklı takım – Utah, Oklahoma, New York Knicks, Portland, Boston) destek gördüm. Özellikle takım arkadaşlarımın ve NBA’in desteği bana savaşma konusunda çok büyük umut ve motivasyon verdi. New York Knicks’de oynarken, hayatımdan endişelendiğim için Washington Wizards’la oynanacak gösteri maçı için Londra’ya gidemedim. Komiser Adem Silver düzenlediği basın toplantısında, “NBA ailesi olarak Enes Kanter Freedom’ı ve onun Türk Rejimi’ne karşı mücadelesini destekliyoruz. Her oyuncunun inanmak istediği şeyi savunmasını destekliyoruz” O gün bu kadar büyük destek gördüğüm için ağlamak istedim. 3 yıl önce, 2020’de Covid salgını başladı ve NBA, maçlara devam etmemiz için bizi Orlando’ya götürdü. George Floyd protestoları sırasında NBA her oyuncuya bunun sosyal adaletle ilgili olduğunu ve değişim getirmek için burada olduklarını söyledi. Biz sporculardan daha fazlasıyız. Barışçıl protesto yapan herkese saygı duyuyorum. O zamanlar NBA, Black Lives Matter logolarını zemine ve formalarımızın arkasına bastı (ki bunlara NBA tarafından karar veriliyor ve biz kendi isteklerimizi seçemiyorduk). Yaptığımız her röportajda sosyal adalet konularını konuşuyorduk. Tüm oyuncular ayakkabılarına bu sosyal adalet mesajını koyuyorlardı ve neler olup bittiğine dair çok fazla dikkat çekmiştik. Çin’e karşı aktivizmim basit bir basketbol kampıyla başladı. New York’ta güzel bir basketbol kampı geçirdim. Aslında Kongre Üyesi Hakeem Jefries o kampta bana katıldı. Basketbol kampından sonra çocuklarla tek tek fotoğraf çektiriyordum. Bir çocukla fotoğraf çektirdiğim sırada ailesi herkesin önünde bana “Çin’deki toplama kamplarında Müslüman kardeşlerin işkence görürken sen kendine nasıl İnsan Hakları Aktivisti diyebiliyorsun” dedi. Arkamı döndüm ve ona “Söz veriyorum bu konuda sana geri döneceğim” dedim. O gün her şeyi iptal edip otelime döndüm ve neler olup bittiğine dair araştırmaya başladım. İnternette her türlü haberi bulabileceğinizi biliyorum, bu yüzden menajerimi aradım ve bana toplama kampından sağ kurtulan birini bulmasına ihtiyacım olduğunu söyledim. Birkaç hafta içinde hayatta kalan bir bayan buldu. Ben onunla tüm işkence yöntemleri, toplu tecavüz, zorla kısırlaştırma ve kürtaj yöntemleri hakkında bir saat konuştum. Kulaklarıma inanamadım. Konuşmamızın sonunda ona “sana yardımcı olmak için ne yapabilirim? diye sordum. “hiçbir şey” diye cevap verdi. “Ne demek hiçbir şey, ne demek istiyorsun, yani bu 1 saatlik konuşmayı sebepsiz yere mi yaptık? diye sorunca bana, “dinle, ben Amerika’da yaşıyorum, ne istersem yaparım, ne istersem söylerim, ne istersem yerim, özgürüm, burada özgürlüğüm var. Siz asıl, her gün toplama kamplarında işkence gören, tecavüze uğrayan 2-3 milyon Uygur’a yardım edin” dedi. O an kendi kendime dedim ki, ne olursa olsun, ben bu insanlara yardım edeceğim. Bunu benzersiz bir şekilde yapmak istedim, çünkü çocukken bir NBA maçı izlerken ilk baktığım şey NBA oyuncularının ayakkabılarıydı. Rengine, markasına, rahat olup olmadığına bakardım ve ertesi gün babamdan bana almasını rica ederdim. Her çocuk ayakkabıları sever, bu yüzden dikkat edeceklerini bildiğim bir şeyle genç nesle ilham vermek istedim. Dünyanın dört bir yanındaki, rejimleri tarafından ezilen sanatçılara ulaştım ve onlara tüm mücadeleleri, acıları ve hikayeleri ayakkabılara resmetmelerini istedim. Bu ayakkabıları bu şekilde tasarlattım. Celtics için oynadığım ilk maçta Ayakkabımdaki konu “Özgür Tibet” idi ve bu, Madison Square Garden’da New York Knicks’e karşı sezonun ilk maçıydı. Garden’da açılış gecesi olduğu için herkes o maçı izlemek için oradaydı. Knicks ve Celtics maçları her zaman iyi bir rekabettir, bu yüzden tüm ülke ve dünya o maçı izliyordu. “Özgür Tibet” yazan ayakkabılarımı giydim ve takım arkadaşlarımla ısınmaya başladım. Ulusal Marşı söyledik, maçın başlamasına 1 dakika kalmıştı. Celtics’ten iki beyefendi yanıma gelip “Ayakkabılarını hemen çıkarmalısın” dediğinde yedek kulübemizin önünde toplanmıştık. Onlara nedenini sordum, “ayakkabılarınız uluslararası alanda çok ilgi görüyor ve çok fazla telefon alıyoruz, lütfen onları hemen çıkarın” dediler. Benim için mükemmel bir andı çünkü vatandaşlık sınavıma hazırlanıyordum. Ben de gözlerimi kapatıp kendimle konuştum; Enes 27 değişiklik var ve 1. değişiklik ifade özgürlüğü. Sonra gözlerimi açtım ve “Hayır, ayakkabılarımı çıkarmıyorum” dedim. Onlar da bana tekrar ayakkabılarımı çıkarmamı söylediler. Ben de “ceza alsam bile onları çıkarmayacağım” dedim. İlk devre 0 dakika oynadım ve soyunma odama geri dönünce telefonumu kontrol ettim. Binlerce bildirim vardı ve menajerimin bana gönderdiği bildirime tıkladım, “Çin televizyondaki Boston Celtics’in tüm maçları yasaklandı. Çin’in Celtics’in bütün maçlarını yasaklaması kelimenin tam anlamıyla 24 dakika (1 çeyrek 12 dakika, 2. çeyrek 12 dakika) sürmüştü. Biz o maçı kaybettik. Ondan önceki her maçta oynadıktan sonra o maçta hiç süre alamadım. Karşılaşmadan sonra her tüm medya kuruluşları benimle konuşmak istedi. Menajerime kabul etmeyeceğini söyledim çünkü takım arkadaşlarımın bunu dikkat çekmek için yaptığımı düşünmelerini istemiyordum. İlk maçın ardından NBPA (NBA oyuncular derneği) beni aradı ve “NBA bize çok baskı yapıyor. o ayakkabıları bir daha asla giyemezsin.” Beni ve menajerimi her saat bir daha onları giymeyeceğimden emin olmak için arıyorlardı. Son 10 yıldır Türkiye’de yaşanan sorunlardan sorunsuz bir şekilde bahsettim ama sadece 1 gün Çin’den bahsettiğim için her saat başı telefonum çalıyordu ve yaptığım işi bırakmamı söylüyorlardı. NBPA, durmazsam kuralları değiştireceklerini ve bundan sonra ben dahil hiçbir oyuncunun ayakkabılarına herhangi bir mesaj yazamayacağını söylüyorlardı. NBA’e karşı haklarımı korumak için oyuncular derneğine her ay binlerce dolar ödediğim için bana bu kadar baskı yaptıklarına inanamıyordum ama bu konuda NBA’in tarafındaydılar. Bir noktada çok sinirlendim ve onlara “tamam söz veriyorum bir daha asla “Free TIBET” ayakkabıları giymeyeceğim” dedim, birkaç kez söz vermemi istediler ve ben “söz veriyorum” dedim ve onlar “tamam şimdi sorun çözüldü” dediler. Bir sonraki maçta “Free Uygur” yazan ayakkabılar giydim. NBPA maçtan hemen sonra beni aradı ve ‘Enes sen bir yalancısın, bize yalan söyledin, sana bir daha asla güvenmeyeceğiz’ dediler. Ben de onlara “Size asla yalan söylemedim. Bir daha Free TIBET ayakkabılarımı giymeyeceğimi söyledim ama hiçbir zaman ‘Free Uygur’ yazan ayakkabılar giymeyeceğim demedim.” İşte o an anladılar ki bana tweetlerimi sildiremeyecekler, Çin hükümetinden özür dileterek yanlış beyanlarda bulundum dedirtemeyecekler. 3. maçtan sonra takım arkadaşlarımdan birisi yanıma geldi ve “Enes, bu senin NBA’deki son senen biliyorsun değil mi, Çin’i ve Nike’ı eleştirirsen, bu ligde asla basketbol oynayamazsın. Eğlenmene bak, umarım bu yıl bir şampiyonluk kazanırız çünkü bu sizin son yılınız ve basketbol kariyeriniz sona eriyor. 4. maçtan sonra menajerim beni aradı ve “Enes, senin için çalışıyorum, NBA için çalışmıyorum, bu yüzden sana karşı dürüst olmam gerekiyor. Çin hükümeti hakkında bir kelime daha edersen bu ligde asla basketbol oynayamazsın. hiçbir takım seninle sözleşme imzalamaz. Gerçekte sosyal adaleti umursuyormuş gibi görünen bütün takım sahipleri öncelikle parayı ve işi umursar, bu yüzden bir daha oynayamayacaksın. 5. maçın ardından Komiser Adam Silver ile görüştüm. 30 dakikalık bir telefon görüşmemiz oldu ve sonunda şunu itiraf etti: “Biz bir işletmeyiz Enes, Çin’de farklı bir sistem var.” Ona “Çin’in televizyondaki Boston Celtics’in bütün maçları yasaklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordum. O da “bu doğru değil” dedi, ben de ona orada bir sürü yasal ihbar olduğunu söyledim ve o da “bilmiyorum” dedi ki bu yalandı. Benim için mükemmel bir andı, çünkü Pekin Kış Olimpiyatları’ndan hemen önceydi, bu yüzden herkese ulaşmaya çalıştım. NBA oyuncularını unutun, NFL, MLB, MLS, NHL, WWE ve hatta Olympians’a ulaşmaya çalıştım. Ama ne yazık ki hepsi aynı şeyi söylediler, “Enes, yaptığın çok harika, çok cesur, çok ilham verici. Seni seviyoruz, seni destekliyoruz ama bunu yüksek sesle yapamayız. Onlara neden diye sordum. Ayakkabı anlaşmalarımız, ciro anlaşmalarımız, forma satışlarımız var ve oynadığımız ligle bir sözleşme daha yapmak istiyoruz” dediler. Onlara basit bir soru sordum: Kendinizi onların yerine koyun. Anneniz, kız kardeşiniz veya kızınız o toplama kamplarında her gün işkence ve tecavüze uğrasa, yine de parayı, işi seçer miydiniz? “Genellikle arkalarını dönüp odadan çıktılar. Birkaç ay sonra arkadaşlarımdan biri beni aradı. Adı Daryl Morey’dir. Tweet atıp “Hong Kong’un Yanında Olun” diyen ilk adam oydu ve NBA bu yüzden milyonlarca dolar kaybetti. O, tweet attığında Boston Celtics için oynuyordum ve NBA’de Morey’nin tweet’ini herkesin önünde destekleyen tek oyuncu olduğum için medyayı 2 hafta boyunca erişim dışı bıraktı. Birkaç ay sonra Çin’den bahsetmemle ilgili bir konuşma yaptığımızda “Enes pes etme, Hong Kong ile ilgili tweet attığımda NBA tweetimi kaldırdı ve özür dilettiler.” dedi. Yapmak istemediğim bazı açıklamalarda bulunmak zorundakaldım. Ama sen pes etmiyorsun ve devam ediyorsun.” Şubat ayında takımlar arasında takas dönemi vardı. Takım arkadaşlarımın çoğu, NBA’deki son maçımı oynadığımı biliyordu ve bana takas edileceğimi ya da bırakılacağımı söylüyorlardı. Ve haklı çıktılar. Boston Celtics beni (Yao Ming gibi oyuncular nedeniyle Çin’in takımı olarak bilinen) Houston Rockets’a takas etti ve Houston Rockets beni hemen serbest bıraktı. Benim için basketbol bitmişti ve NBA’deki herkes de bunu biliyordu. Serbest bırakıldıktan yaklaşık 3 hafta sonra Çin Boston Celtics maçlarını tekrar televizyonlarda yayınlamaya başladı. ESPN bir araştırma yaptı ve 49 NBA sahibinin Çin’de milyarlarca dolar yatırımı olduğunu öğrendi. Milwaukee takımının eski sahibiyle konuştum, o bana, Çin’in eleştiriler karşısında çok agresif bir tavır aldığını ve onların ‘bizim aleyhimizde konuşursan sana asla işini yaptırmayız’ anlayışında olduklarını söyledi. NBA’de 11 yıl oynadım, 100’lerce takım arkadaşım ve 100’lerce koçum oldu, ancak hiçbiri beni aramadı, bundan sonra ne yapacaksın diye sormadı, hatta iyi şanslar demek için bile bana mesaj atmadılar. O kadar korktular ki, eğer bir gün bir röportajda, bana mesaj attıklarını veya beni desteklediklerini söylersem, sözleşmelerinin ve reklam anlaşmalarının sıkıntıya gireceğini biliyorlardı. 31 yaşıma yeni girdim. Gencim, sağlıklıyım ve basketbolu seviyorum. Hâlâ neredeyse her gün egzersiz yapıyorum ve gerçekten iyi durumdayım. Şu anda NBA’de oynamıyor olmamın tek sebebi, Çin’deki sorunları yüksek sesle dile getirmem. İnsanlar, on milyonlarca dolar ve kariyerimi kaybettiğimden bahsediyorlar. Hiçbir pişmanlığım yok. Her şeyi yeniden yapmak zorunda kalsaydım, daha da güçlü yapardım. Bu (mazlumun sesi olmak) benden daha büyük, basketboldan daha büyük ve NBA’den daha büyük. Ama insanlar şunu anlamalılar ki, ben ailemi Türkiye’deki insan hakları ihlallerine karşı çıkmak istediğim için kaybettim. Kariyerimi kaybetmem, ailemi kaybetmeme kıyasla hiçbir şey. Özgürlük bedava değildir ve bazı sonuçları olacaktır. Ama bu yüzden ne kadar para veya iş kaybetmiş olursam olayım, birisinin dünyanın her yerindeki masumları savunması gerekiyordu. Menajerime göre yaklaşık 50 milyon dolar kaybettim. Ancak doğru şeyi yaptığımı bilerek geceleri huzur içinde uyuyorum. Sizlere tek sorum şu: Dünyanın en büyük diktatörlüğü olan Çin nasıl yüzde100 Amerikan yapımı bir şirketi (NBA) kontrol edip bir Amerikan vatandaşını kovar? Hepinize teşekkür ederim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***