YORUM | MEHMET DOĞAN
Büyük insanlar birer ulu dağ gibidirler. Bağırlarından büyük kaynaklar çıkar ve etrafını sular, ihya ederler. Çevrelerinin hayat kaynağı olurlar. Göklerden aldıkları rahmet yağmurlarını bağırlarında biriktirir, onları değişik yollardan çevrelerine sunar. Çeşmeler, dereler, ırmaklar halinde gönderirler. Göller, deryalar oluştururlar. Bunların çevrelerinde köyler, kasabalar, şehirler kurulur, bir medeniyet ortaya çıkar. Bütün peygamberler ve onların varisleri bu medeniyetlerin ustaları, pirleridirler.
Öyle insanlar da var ki, birer yanardağ gibidirler. Tepelerinde veya yörelerinde volkanik göller oluşur. Zehirli, sıcak su akıntıları çıkar. Oralardan bir medeniyet doğmaz. Zevk ü safa ve sarhoşluk yapıları hortlar.
İslam Peygamberi, Faran Dağlarında doğdu. Zemzem Deryası, âb-ı hayat olup insanlığa hayat sundu. O zemzem, o bengisu bitmedi, tükenmedi. Asırlardır Kâbe misafirlerine hayat kaynağı oldu, olmaya da devam ediyor. Onun izinden yürüyen ve zemzem mayasını dünyanın dört bucağına taşıyan yiğitler, gittikleri yerleri zemzem kaynaklarına çevirdiler. Dicle-Fırat, Seyhun-Ceyhun, Nil-İndus havzaları onlarla mayalandılar. Dünyaya eşsiz bir medeniyet örneği sundular.
Faran Dağlarının silsilesi dünyayı Kaf Dağı gibi kuşattı. Sahabeler, tabiin imamları, kutlu tarikat uluları, müceddidler, bu silsilenin kutlu uzantıları oldular. Bugün de o yüce dağlar sisler ve bulutlar içindedir. Yanardağların volkanik kızıllığında gece hayatı yaşayan, acı suların, zehirli gazların ikliminde dışı süs içi pis, cehennemi bir hayat geçiren modern medeniyet hastalığı insanlığı öldürüyor. İnsanlık can çekişiyor.
Ama bir yandan da Faran Dağlarının aydınlığında doğup yükselen ulu dağlar, insanlığa hayat sunmaya devam ediyorlar. Mevdudiler, Seyit Kutuplar, Sünûsiler, Bediüzzamanlar ve daha nice adı sanı sayılamayacak kadar çok ulu dağlar, insanlığın yeniden dirilişi için gönül pınarlarını, ruh ırmaklarını hakikat deryasına akıtmaya devam ediyorlar.
İnsanlar, hakikat çeşmeleri, ırmakları sanarak yanardağ çeşmelerine koşuyor ve yanıyorlar. Oralardan içtikçe susuzlukları katlanarak artıyor. Hemen yanı başlarında sızıntılar halinde akmaya devam eden zemzem pınarlarına dikkat ve iltifat etmiyorlar.
Dünyanın dört bucağına zemzem taşıyan, bengisu götüren hakikat yüklü gönül süvarileri yepyeni bir dirilişin işçileri, çırakları, kalfaları, ustaları; Hacı Bayram aşkıyla, şevkiyle şarlar, şehirler kuruyorlar. Nagehan vardıkları diyarlarda yapılar oluşturup kendileri de yapılır oluyorlar. Taşlar yontup ustalarına sunuyorlar. Her taşın bir paresinde Allah’ı anıyorlar. İnşaatlar devam ediyor. Yapılar yükseliyor. Gönül siteleri kuruluyor. Sulh adacıkları, barış ve güven limanları doğuyor. Muhtemel bir yanardağlar patlamasında, üçüncü bir cihan savaşının içinde insanlığa sığınaklar oluşturuyorlar.
Sevgi kaynağı bir ruh taşıyorsanız, kin ve nefretle savaşınız var demektir. Gönüllerden kin ve nefret urlarını söküp atmak, kibir ve gurur tümörlerini kurutmak, kıskançlık ve intikam vebasının kör kuyusuna kireç dökmek için seferdesiniz demektir.
Hakikat erlerinin barış ve güven limanlarında gönül gemileri inşa ediliyor. Nefsin Nemrut tufanlarına, Nemrut Dağının volkanlarına, lavlarına karşı kardeşlik ve dostluk donanmaları hazırlanıyor. Celal kutbunun cemal kutsileri cennet tebessümleriyle insanlara kapılar ve kucaklar açıyorlar. Ve millet ruhunun senfoni topluluğu bu tablo için: “Ümitvar olunuz, emniyetle donanınız, muhabbetle, muavenetle var olunuz. Nurlarla aydınlansın açık olsun yolunuz. Nefsin Nemrut tepelerinden, kalbin zümrüt tepelerine konsun donanmalarınız.” diyorlar.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***