HABER MERKEZİ – Uzmanlık alanı cezaevleri ve tecrit olan Texas Üniversitesi sosyoloji ve antropoloji profesörü Denis O’Hearn, İmralı’daki sistemin dünyada benzerinin olmadığını belirterek, “Öcalan’a son 2-3 yıldır uygulanan tecrit ve tam iletişimsizliğe başka bir ülkede rastlamadım” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 2 yılı aşkın bir süredir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan, en son 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile kesintili bir telefon görüşmesi yapabilmişti. Avukatları ise Ağustos 2019’dan bu yana İmralı’ya gidemiyor.
Tecride karşı uluslararası alanda da kampanyalar yürütülürken, en son 3 kişilik Uluslararası İmralı Barış Delegasyonu, 11-12 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da Asrın Hukuk Bürosu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda kurumu ziyaret etti. Heyet üyelerinden Texas Üniversitesi sosyoloji ve antropoloji profesörü Denis O’Hearn, Yeni Özgür Politika gazetesine konuştu.
Cezaevleri ve tecrit uzmanlık alanı olan O’Hearn’in özellikle İrlanda cezaevleri üzerine kapsamlı araştırmaları dikkat çekiyor. O’Hearn’in İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) üyesi Bobby Sands’in hayatının anlatıldığı “Yarım Kalmış Bir Şarkı: Bobby Sands, IRA ve Açlık Grevi” isimli bir kitabı var.
İMRALI TECRİDİ SUPERMAX’I DA AŞIYOR
Dünyadaki H Tipi, F Tipi ya da “SuperMax” olarak bilinen maksimum güvenlikli cezaevleri üzerinde çalışan O’Hearn, İmralı’daki sistemin dünyada benzerinin olmadığını belirtti. O’Harn, “İmralı tecrit sistemine ve tamamıyla iletişimsizlik haline yakın gördüğüm tek yer Irak savaşından sonra ABD’nin hem Amerika’da hem Afganistan’da geliştirdiği ‘SuperMax’ olarak da bilinen karanlık hapishaneler. Öcalan’a son 2-3 yıldır uygulanan tecrit ve tam iletişimsizliğe başka bir ülkede rastlamadım. Ki olsaydı mutlaka insan hakları grupları gündeme getirirdi” diye belirtti.
O’Harn, “Dünyadaki cehennem” olarak da adlandırılan bu cezaevleri için şunları ifade etti: “Bazı tutsaklar ile görüşme şansım oldu ve bu hapishanelerin büyük bir gizlilik içinde saklandığını çok iyi biliyorum. Dünyanın hiçbir yerinde başka buna benzer, avukatlar ve aile ile görüştürülmeme, buna benzer uygulamalar yoktur. En azından yakın tarihimizde böylesi bir iletişimsizlik tecridine başka bir yerde rastlamadım.”
NAZİ ALMANYASI’NDAKİ CEZAEVLERİ
Nazi Almanyası dönemini hatırlatan O’Hearn, “Biliyorsunuz, faşist Almanya döneminde hapishane kampları vardı ama orada bile Sovyetlerin cezaevleri ile bazı iletişimler kurduğunu söylemek mümkündü. Karanlık hapishanelerden ‘SuperMax’ Batı aslında utanç duyuyor ve bunlar ile ilgili konuşmuyor. Fakat Türkiye, İmralı’dan utanmıyor, açıkça bunu utanmadan devam ettiriyorlar” dedi.
‘TÜRKİYE’YE YAPTIRIM UYGULANMALI’
Avrupa Birliği’nin (AB) tecrit karşısındaki sessizliğine tepki gösteren O’Hearn, “Öcalan’a yapılanlar herkesin gözü önünde yapılıyor ve kimse sesini çıkartmıyor, bu konuda kimse harekete geçmiyor. Bu kesinlikle çifte standarttır. Türk devletine yaptırım uygulamalılar. Fakat Avrupa topluluğu bu konuda hiçbir adım atmıyor. Türkiye üzerinde insan hakları ve uluslararası hukuka uyması için baskı yapılmalı” diye belirtti.
‘YAPILAN İŞKENCEDİR’
Nelson Mandela Kuralları’nı hatırlatan O’Hearn, şöyle devam etti: “Mandela Kuralları’na göre; 15 günden fazla bir tutsağın dış dünya ile iletişimin kesilmesinin tamamıyla bir işkence olduğu kanaati vardır. Bu kesinlikle bir işkencedir. Avrupa’nın, Türkiye’ye ‘Öcalan’a yaptığınız işkencedir’ demesi gerekiyor. Fakat bunu yapmıyorlar. Uluslararası ülkeler, insan hakları örgütlerinin yapabileceği en iyi şey, yaşananların üstünün örtülmesine izin vermemektir. Öcalan, İmralı Adası’na gizlenemez. Orada yapılanlar gün ışığına çıkartılmalıdır. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada Öcalan’a yapılanlar bilinmeli, duyulmalıdır. Öcalan ile birlikte binlerce Kürt tutsağa da yapılanlar duyulmalı, bilinmelidir. Bu daha fazla gizlenmemeli, her şey gün ışığına çıkartılmalıdır.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***