İZMİR – İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında ortak protokol imzalanarak 842 ilkokul, ortaokul ve liseye imam, müezzin, vaiz, kuran kursu öğreticisi görevlendirilmesine tepkiler sürüyor.
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir şube başkanları, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında yapılan görevlendirmeye karşı olduklarını söyledi.
“Formasyon eğitimi almamış kimselerin çocuklarımızla karşı karşıya kalmaması gerekiyor”
Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Adem Yıldırım VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, İzmir’deki ilk ve orta dereceli her üç okuldan birinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı çalışanların görevlendirildiğini belirtti; “Formasyon eğitimi almamış kimselerin çocuklarımızla karşı karşıya kalmaması gerekiyor” dedi.
Yıldırım değerler eğitimini en iyi anlatacak kişilerin öğretmenler olduğunu kaydederek, “Personel ihtiyacı varsa dışarıda atama bekleyen 700 bin arkadaşımız var. Bunların ataması ivedilikle gerçekleştirilir ve başta Psikolojik Destek ve Rehberlik (PDR) uzmanları olmak üzere formasyon eğitimlerini almış, ilk ve orta derecedeki tüm öğretmenlerimiz çocuklarımıza değerler eğitimini verebilir” diye konuştu.
“Velinin onay vermediği hiçbir çocuk bu eğitimlere katılamaz”
Adem Yıldırım, Eğitim-İş olarak söz konusu protokolün iptali için dava açacaklarını da sözlerine ekledi.
Bu süreçte yaşanabilecek olumsuzluklara karşı öğretmenler ve velilere de sorumluluk düştüğünü söyleyen Yıldırım, “Formasyonu olmayan bu din görevlileri çocuklarımızla karşı karşıya geldiklerinde öğretmenlerimizin onları yalnız bırakmamasını istiyoruz. İkinci çağrıyı da velilere yapıyoruz. Değerler eğitimi adı altında yapılacak olan çalışmalar öyle ya da böyle veliden dilekçe alındıktan sonra gerçekleşecek ve ders dışı faaliyet olarak karşımıza çıkacak. Çocuklarımızı dersten alamazlar. Velinin onay vermediği hiçbir çocuk bu eğitimlere katılamaz.” diye konuştu.
Yıldırım, bir inanç sistemini siyasallaştırmaya çalışmaktan ziyade “laik eğitimin ve Milli Eğitim’in temel kanununun rehber alınması” gerektiğini ifade etti.
“Benzer protokollere kıyasla daha cüretkar”
Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal da manevi rehber görevlendirmesine zemin oluşturan ve 2001 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokolün, MEB’in başka kurumlarla imzaladığı protokollere kıyasla daha cüretkar olduğunu ifade etti.
Protokolün kulüplerin kurulmasından ders programlarının hazırlanmasına pek çok süreci içerdiğini belirten Vardal, “MEB’in asli görevlerini bu protokol aracılığıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üstlendiğini görüyoruz” sözleriyle uygulamayı değerlendirdi.
“Örnek öğrenci” maddesi dikkat çekti
Protokolde ‘örnek öğrenci’ diye adlandırılan bir maddeye özellikle dikkat çeken Vardal, “Bu öğrencilerin diğer öğrencilere abilik ve ablalık yapmasını sağlayacak rol model diye adlandırılan bir süreçten bahsediliyor. Biz bunun 15 Temmuz ve öncesinde ne anlama geldiğini aslında biliyoruz.” ifadelerini kullanarak Gülen cemaatinin geçmişteki uygulamalarına atıfta bulundu.
Okullarda zaten rehberlik servislerinin olduğunu, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri verildiğini hatırlatan Vardal, “Bu dersleri ve bu servis çalışmalarını yürüten alanın uzmanı olan öğretmen arkadaşlarımız var. Manevi danışmanlar aracılığıyla bu alanla ilgili paralel bir süreç yaratılıyor” dedi.
“Anayasada laiklik ilkesine ve MEB’in mevzuatlarına aykırı bir durum”
Manevi rehber olarak görevlendirilenlerin pedagojik formasyonları konusunda belirsizlik olduğuna değinen Vardal, uygulamanın öğrenciler ve veliler arasında çeşitli sorunlar yaratabileceği uyarısında bulundu.
Vardal, protokolün iptal edilmesini ve manevi rehber görevlendirmelerinin geri çekilmesini isteyerek, “Gerek protokolün teknik ayrıntıları, gerek protokolün kapsadığı alan, gerekse protokolün amacı değerlendirildiğinde aslında eğitimdeki dinselleşmenin, eğitimdeki gericileşmenin hızlandığını, bu süreci daha da hızlandıracak bir yöntem olarak değerlendirildiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Görevlendirmeleri Anayasa’nın laiklik ilkesine ve MEB’in mevzuatlarına aykırı bir durum olarak olarak değerlendiren Vardal, “Bu yolla laik eğitim karşıtı bir sürecin geliştiğini gözlüyoruz. Biz de kamusal ve laik eğitimi savunan bir sendika olarak bu gelişmelere karşı tutumuzu açık ve net olarak ortaya koyacağız” diye konuştu.
Vardal, uygulamanın başka illerde de hayata geçirildiği yönünde bilgiler geldiğini belirterek, protokolü eğitimin laik niteliğini ortadan kaldırmaya dönük bir tutum olarak yorumladı. Vardal, ülkenin ve çocukların geleceği için laik ve kamusal eğitim mücadelesini sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.
“Eğitimde birlik yasasının açık bir ihlali”
İzmir Barosu da manevi rehber uygulamasına tepki gösterdi ve yapılan açıklamada protokoldeki örnek öğrenci maddesine dikkat çekildi.
Eğitim görevinin öğretmenler dışında eğitici yetkinliği olmayan kişilere verilmesine tepki gösterilen açıklamada, “hukuka ve yasaya aykırılıkların ve yaşanacak hak ihlallerinin sonuna kadar takipçisi olacağız” denildi.
İzmir Barosu’nun açıklamasında, “ÇEDES’de yer alan ‘örnek öğrencilerin diğerlerine ağabeylik, ablalık yapması’ düzenlemesi, açıkça okullarda cemaat ve tarikat işleyişinin ve usullerinin yerleştirilme çabası ve eğitimin dinselleştirilmesi olup, bu cemaatlerle ve tarikat kurumlarında rastlanan akran zorbalığının yaşanması riskini de taşımaktadır” görüşüne yer verildi.
Açıklamada, “Bilimsel, laik, demokratik ve çağdaş eğitim ilkelerine ve Anayasa’ya aykırılık oluşturan bu projeden” vazgeçilmesi çağrısı yapıldı.