AMED – PKK Lideri Abdullah Öcalan ile birlikte İmralı Cezaevi’nde tutulan Veysi Aktaş’ın ailesi, “Sağlık durumlarını merak ediyoruz” diyerek, tecridin sona ermesini istedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. Aile ve avukatların görüşme başvurusu Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “görüş yasağı” gerekçesiyle engellenirken, Kurban Bayram’ı için yapılan başvuruya yanıt verilmedi. 2015’ten bu yana İmralı’da tutulan Veysi Aktaş’ın ailesi, tecridin kaldırılması çağrısı yaptı.
‘OĞLUMU GÖRMEK İSTİYORUM’
Oğlunu en son Kırıkkale Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada 2015 yılında gördüğünü aktaran anne Faika Aktaş, “İmralı’ya gittiğinden beri oğlumu göremedim. Ne bir telefon ne de mektup hiçbir haber alamıyorum” dedi. Anne Aktaş, “Bu bayramda oğlumu görmek istiyorum. Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum; izin versinler, oğlumu göreyim, hayırlı bir bayram yapalım” diye konuştu.
İMRALI ZİYARETİ
Ağabeyi Veysi Aktaş’ı en son 2019 yılında İmralı’da ziyaret ettiğini belirten Sabiha Aslan, görüşmenin yapıldığı güne değindi. Heyecanla İmralı’ya gittiğini aktaran Aslan, “Diğer arkadaşları ve Abdullah Öcalan’ı göreceğimi sandım. Sadece sesini duydum. O bile bana çok büyük bir heyecan vermişti. Daha önce hiç hissetmediğim bir duyguydu” dedi.
İmralı’da şartların çok kötü olduğunu belirten Aslan, Gemlik’ten 3,5 saatlik yolcuğun ardından İmralı Adası’na vardıklarını ve birçok prosedürden geçtiklerini söyledi. Aslan, defalarca aramalardan geçtiklerini söyleyerek, “Orada normal bir askeri görevli yoktu, farklılardı. Daha önceki cezaevlerinde görmediğim kıyafetli görevliler vardı, korkunçtular” ifadelerini kullandı.
‘ADANIN ZORLUKLARINDAN KONUŞAMADIM’
Görüş günü ağabeyiyle Kürtçe konuşmak istediğini söyleyen Aslan, “Görevliler bana, ‘Bak ne güzel Türkçe konuşuyorsun. Türkçe konuş’ dediler. Ben de ‘Hayır olmaz. Ağabeyimle Kürtçe konuşacağım’ dedim. Daha sonra yetkililer bir ses kaydı bıraktı. O cihazın yanı sıra karşımızda iki görevli vardı. Ağabeyim çok değişmişti, sesi, fiziği değişmişti. Hasta olduğunu düşünerek üzüldüm ve ağladım. Ona, ‘Seni görmesem başkası konuşuyor zannederim’ dedim. Bana, ‘Buranın havasından ve şartlarından dolayıdır’ dedi. Ondan sonra 45 dakikalık bir görüşümüz oldu. O günkü o heyecan, o stres, o yolculuk şartları, onların orada oluşu fazla konuşmamıza izin vermedi. Diyeceklerimin hiçbirini diyemedim, konuşamadım. Ben sadece onların yaşadıklarına, o cezaevinin zorluklarına odaklanmıştım” diye anlattı.
‘HİÇBİR İRADE O KADAR YIL KALAMAZ’
Aslan, adanın şartlarına işaret ederek, “Adanın şartlarından dolayı orada bir insanın yaşayabileceğine insan inanmıyor. Orayı daha önce internetten izlemiştim, Yılmaz Güney kalmış. Sebze ve meyve falan ekmişlerdi, öyle bir şey karşıma çıkacak umuduyla gittim ama göremedim. Olması da mümkün değil sanki. Görüş sonrası bize gemiye kadar eşlik eden şahıslara, ‘Bu mahkûmları bıraksanız zaten gidebilecekleri yer yok. Dört tarafı denizlerle çevrili bir ada dedim. Bana, ‘Mümkün değil öyle bir şey imkansız, olamaz’ dediler” ifadelerini kullandı.
Aslan, şunları söyledi: “Kitaplarda kahramanlardan bahsederler ya, sanırım dünyanın var oluşundan bu yana en büyük kahramanlar orada kalanlardır, orada yatanlardır. Hiçbir irade orada o kadar yıl kalamaz. Bu kadar ağır tecrit altında mümkün değil duramaz. Nasıl anlatılabilir bilemiyorum; ben geldikten sonra dahi baya bir psikolojik travma yaşadım, onlar orada yıllardır yaşıyor. Ben onların iradesi önünde saygıyla eğiliyorum. Eğer gerçekten kitaplardaki kahramanlar onları tanısaydılar, orada neler yaşayıp, nasıl durduklarını bilseydiler, onlara aynı şekilde saygı duyarlardı.”
7 BAYRAMDIR GÖREMİYORLAR
Ağabeyini 7 bayramdır göremediğini belirten Aslan, “Böyle bir vicdan dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu kadar zulüm yok. Bayramlarda göremiyoruz, telefonla bir iletişim kuramıyoruz. Zaten 30 yıl hepsi müebbetlik, böyle bir zulüm yok. Kelimeler az kalır. Artık bu tecrit kaldırılmalı. Bu zulüm bitmeli. Bu kadar sınırsız işkenceye ne gerek var. Buna akıl sır erdiremiyoruz. 28 aydır hiç haber alamıyoruz. Kesilen telefon görüşmesine de Veysi çıkmamıştı. Sonrasında ise tecrit içinde tecrit uyguluyorlar” diye konuştu.
BABASININ CENAZESİNE KATILAMADI
İmralı tecridinin sürekli bir hal aldığını dile getiren Aslan, “Gidip bir kez görmek çözüm değil. 5 yılda, 10 yılda bir gidip görmek, ‘razı olun’ zihniyeti doğru değil. Bu insanların aileleri, kardeşleri, anne-babaları var. Benim babam 6 ay önce vefat etti. O zaman da başvuruda bulunduk, reddedildi. Haliyle sağlık durumları, psikolojik durumlarını merak ediyoruz. Bu kadar zulüm yapanlar evlerinde nasıl rahat uyuyorlar, kendi çocuklarına nasıl bakıyorlar?” diye sordu.
‘SÜREKLİ GÖRÜŞ’ ÇAĞRISI
Bir an önce aile ve avukat görüşlerinin sağlanması çağrısında bulunan Aslan, “Sağlıklarından, psikolojilerinden endişeliyiz. Korkuyla telefonlarımıza sarılıyoruz. Bu tecridin İmralı başta olmak üzere tüm cezaevlerinde son bulmasını istiyoruz. Umuyorum ki bu bayram görüşe gideriz. Bunu umut ediyorum” dedi.
MA / Müjdat Can
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***