Artı Gerçek – İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin, 14 Mayıs seçimlerine ilişkin değerlendirmesinde “Devlet ne derse o doğrudur’ diyen, sorgulamayan bir halk tabakası oluştu” dedi. Keskin, ırkçılığın karşılık bulmasını gelinen aşamada çok tehlikeli olarak gördüğünü söyledi.
“Kürtler bu seçimde çok zor bir karar verdi” diyen Keskin, “Cumhuriyetin kurucu ideolojiden çok fazla çekmiş bir ulus olarak bir kurucu ideoloji temsilcisine Kürtler, Kemalist bir lidere oy verdiler. Kürtler, Kılıçdaroğlu’na demokratikleşme adımlarına yönelik geliştirdiği dil kullanmasından dolayı oy verdi. Bu konuda da en örgütlü şekilde davrananlar yine Kürtler oldu” ifadelerini kullandı. Keskin, sonuçların iktidar açısından bir zafer olmadığı değerlendirmesini de yaptı.
‘GELİNEN AŞAMA ÇOK TEHLİKELİ’
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Keskin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “hemen hemen tüm seçimlerde olduğu gibi 28 Mayıs seçimlerinde de milliyetçi, ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir seçim kampanyası yürüttüğünü” belirtti. AKP ve MHP iktidarının devleti uzun yıllardır totaliter bir devlet yapısına büründürdüğünü söyleyen Keskin, bu politikalara maruz kalan halkın da giderek devleti yönetenlere benzediği yorumu yaptı.
‘LİDERE ALIŞMIŞ BİR HALK FORMU OLUŞTU’
Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin, “Böylelikle ‘lidere’ alışmış bir halk formu oluştu. ‘Devlet ne derse o doğrudur’ diyen, sorgulamayan bir halk tabakası oluştu” tespitinde bulunan Keskin, bu söylemleri benimseyen milyonlarca seçmene işaret ederek, ırkçılığın karşılık bulmasını gelinen aşamada çok tehlikeli gördüğünü söyledi.
Emek ve Özgürlük İttifakı dışında tüm siyasi partilerin milliyetçi ve ırkçı bir dil kullandığına dikkat çeken Keskin, özellikle Millet İttifakı içerisinde yer alan siyasi partilerin ikinci tur seçimlerinde ırkçı ve milliyetçiliğe daha fazla sarıldığını belirtti. Keskin, bu politikaların temelinde ise ülkede bulunan Suriyeli sığınmacıların olduğunu vurguladı.
‘SEÇİMLER ADİL DEĞİLDİ’
Seçimlerin adil ve eşit şartlarda yürütülmediğini ifade eden Keskin, sonuçlarına ilişkin, “Bu süreçte hiçbir bakan istifa etmedi, böylelikle bakanlıklar devletin bütün imkanlarını kullanarak eşitsiz bir şekilde yarıştılar. Birçok yerde Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) üye ve yöneticilerine dönük saldırılar oldu. Seçimde hile ve oy kaydırmalarının hepsinin olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘EN ÖNGÖRÜSÜZ DÖNEMİ YAŞIYORUZ’
AKP iktidarının bu seçimlerde büyükşehirleri ve Kürt illerini kaybettiğine dikkat çeken Keskin, bu seçim sonucunun AKP-MHP için bir zafer olmadığının altını çizdi. Keskin, “Kürtler bu seçimde çok zor bir karar verdi” diyerek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Cumhuriyetin kurucu ideolojiden çok fazla çekmiş bir ulus olarak bir kurucu ideoloji temsilcisine Kürtler, Kemalist bir lidere oy verdiler. Kürtler, Kılıçdaroğlu’na demokratikleşme adımlarına yönelik geliştirdiği dil kullanmasından dolayı oy verdi. Bu konuda da en örgütlü şekilde davrananlar yine Kürtler oldu. Seçim sonucu beni açıkçası şaşırtmadı. Bundan sonra ne olur? Bu coğrafyada en öngörüsüz dönemi yaşıyoruz. Tayip Erdoğan çok pragmatik bir insan. Yarın düşünüp başka bir karar da verebilir. Türkiye’nin ekonomisi çok zor bir durumda. Katar ve Suudi Arabistan olmazsa, Türkiye’nin ekonomisi batmış bir durumda. Demokratikleşme olmadan yabancı sermayenin gelmeyeceğinde biliniyor. Mecburen bir demokratikleşme adımı atacaklardır. Fakat bu kadar ırkçı ve milliyetçi söylemler kullanarak bunu nasıl yapacaklar, o da farklı bir olay.”
‘KÜRT KADIN HAREKETİ BÖLGEDE ÇOK GÜÇLÜ’
Seçimlerden sonra Meclis’te siyasi partilerin oluşturduğu tabloya değinen Keskin, özellikle bazı siyasi partilerin Meclis’te bulunmasının kadın mücadelesi için tehlike oluşturduğunu kaydetti. Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınların evde oturmasını savunan ve bunun için iktidarın ittifakına katılan HÜDA PAR’ın kadınların eve kapatılmasını ve sahiplendirilmesi gibi bir zihniyeti var. Cumhur İttifakı’nın da böyle bir yapısı var. İktidarın bu tutumuna karşı Kürt kadın hareketi ve feminist kadın hareketinin her şeye rağmen bu ülkede çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Türkiye birçok uluslararası sözleşmelerde imzası bulunan bir ülke. Türkiye’nin bu uluslararası sözleşmelere uyulması gerektiği yönünde sürekli çağrı yapıyoruz, bundan sonra da yapacağız.” (Kaynak)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***