AMED – Eğitim Sen Amed 1 No’lu Şubesi’nin 2022-2023 Yılı Eğitim-Öğretim Raporu’na göre, öğrencilerde salgın döneminde başlayan sosyalleşememe, kendini doğru ve yeterince ifade edememe, dijital iletişim araçlarına bağımlılık ve şiddete başvurma gibi davranışlar arttı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed 1 No’lu Şubesi, 2022-2023 Yılı Eğitim-Öğretim Raporu’nu sendika binasında düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Toplantıda açıklamayı yapan Eğitim Sen 2 No’lu Şube Sekreteri Volkan Tuncer, salgın nedeniyle geçilen uzaktan eğitimin, eğitimde eşitsizliğe yol açtığını belirterek, 10 binlerce öğrencinin bu süreçte dezavantajlı konuma düştüğünü söyledi. Salgın sürecinden günümüze süregelen sosyalleşememe, bireyin kendini doğru ve yeterince ifade edememe, dijital iletişim araçlarına bağımlılık ve şiddete başvurma gibi davranış bozukluklarının bu yıl artarak devam ettiğini aktaran Tuncer, bu yılda diğer yıllarda olduğu gibi bilimsellikten uzak eril bir anlayışla hazırlanan müfredatla eğitime başlandığını hatırlattı.
ANADİLDE EĞİTİM
Eğitim-öğretim müfredatının çağın gereklerine değil, iktidarın amaçları doğrultusunda çeşitli vakıf ve derneklere göre hazırlandığını dile getiren Tuncer, ücretli öğretmenlik, derslik sayısının azlığı, kalabalık sınıflar, sağlıklı olmayan bina ve derslikler gibi eğitim sorunlarının bu yılda süren sorunlar olduğunun altını çizdi. Ücretsiz eğitim yerine öğrencileri sermaye olarak gören özel eğitimin olumsuz etkilerinin sürdüğüne işaret eden Tuncer, “Bu eğitim-öğretim yılı da milyonlarca çocuğun kendi anadili olmayan bir dille eğitim-öğretime başlandığı bir yıl olmuştur. Anadilinde eğitimden yoksun olarak eğitim-öğretime başlayan öğrencilerimiz kendilerini sınıf ortamına yabancı hissetmiş ve gittikleri okula ise aidiyet problemleri yaşamışlardır” diye belirtti.
‘İŞ BARIŞI ZAYIFLADI’
Ekonomik krizin beslenme sorununu beraberinde getirdiğini belirten Tuncer, bu durumun ise öğrencilerin başarısını etkilediğini söyledi. Aynı durumun göreve yeni başlayan, köy ve ilçelerde çalışan öğretmenlere ise servis ve kira maliyetleri getirdiğini ifade eden Tuncer, eğitimcilerin sorunlarını çözme amacıyla çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun sorunları çözmediği gibi huzursuzluğa neden olduğunu kaydetti. Kanunun öğretmenlere yönelik şiddeti arttırdığına dikkati çeken Tuncer, şunları belirtti: “Kentimizde son birkaç yılda eğitim emekçileri öğrencilerinin gözleri önünde defalarca veli şiddetine maruz kalmıştır. Cezasızlık politikaları saldırganları durdurmamış aksine cesaretlendirmiştir. Kimi okul müdürlerinin mobbinge varan uygulamaları da eğitim emekçilerinin kendi meslektaşlarından gördüğü bir şiddete dönüşmüştür. Siyasal iktidara yakın sendika üyeliğinin en önemli ölçüt olduğu bu süreçte liyakatsiz kişilerin kurum yöneticisi olmaları işyerlerimizde karar alma süreçlerinde demokratik yöntemin terk edildiği, çalışma barışımızın zayıfladığını bir kez daha dile getiriyoruz.”
‘BİLİMSEL EĞİTİM İÇİN MÜCADELEYE DEVAM’
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin aileleri gibi öğrencileri de olumsuz etkilediğini belirten Tuncer, “Bu yıl 8. sınıfta olup LGS’ ye girmiş olan öğrencilerimize 1. dönem konularının sorulacağı söylenerek kolaylık sağlandığı algısı yaratılmıştır. Ancak kalacak yeri olmayan yüz binlerce deprem mağduru öğrenci eşit şartlarda olmayan bir yarışa girmiştir. Yine kentimizde YKS’ ye girecek 190 bin adaydan 40 binini il dışına gönderilecek olması öğrencilerimizin sınav başarısı üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. ÖSYM, binlerce adayın il dışına gönderilme gerekçesini aday sayısının fazlalığı olarak belirtmiş; burada da liyakatsiz yöneticilerin krizi yönetememe gerçeği ortaya çıkmıştır” dedi. Tuncer, her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde anadilinde, kamusal, parasız, bilimsel, laik ve demokratik eğitim hakkı için mücadeleye devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***