Oğulcan ÖZGENÇ
ANKARA – Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin sonuçlanmasının ardından deprem bölgesinde ittifaklar ve Cumhurbaşkanı adayları arasındaki oy dağılımı kamuoyunun gündemine oturdu. Beklenenin aksine Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın seçimleri önde tamamladığı deprem bölgesindeki oy oranlarının sosyoekonomik boyutlarını Siyaset Bilimci Doç. Dr. Utku Balaban’la konuştuk.
Balaban’a göre seçim sonuçlarından çıkarılması gereken temel ders, depremzedelerin önemli bir kesiminin bu tür bir afeti yaşadıktan sonra bile Millet İttifakı bünyesindeki partileri, sorunlarına çözüm üretebilecek aktörler olarak görmemesi.
‘MUHALEFET FAİLLİKLERİ ÖNE ÇIKARMADI’
Siyaset Bilimci Utku Balaban, deprem travmasını yaşayan bir kesimin “Depremde yakınlarımız yaşamını kaybetti, kalıcı şekilde yaralandı. Şimdi devam etmek gerekiyor. Öncelik, belki bir sonraki depremde yine yıkılacak olsa bile, başımızı sokacak bir dam” tutumunu takınmış olabileceğini belirtti.
Balaban, Millet İttifakı bünyesindeki partilerin, depremzedeler tarafından sorunları çözebilecek aktörler olarak görülmediğine dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Depremzedelerin en azından bir kısmı için seçimdeki öncelik, İstanbul’un varoşunda enflasyon nedeniyle yoksullaşmasına rağmen işini elinde tutmaya çalışan bir işçininkinden çok da farklı değildi. O işçi ‘İşimi elimde tutmamı kim sağlar’ diye sordu. Depremzede ise ‘Yıkılan damımı tamir etmeme kim yardımcı olur’ diye. Her iki grubun önemli bir kısmının bu sorulara cevabı İslamcılar oldu.”
Balaban, Millet İttifakı’nın depremzedelere sunduğu bonkör vaatlerin, siyasete katılım sözü ve kendi kaderlerini tayin etme müjdesiyle desteklenmediğini ifade etti. Balaban’a göre muhalefet için hem işçiler hem de depremzedeler farklı afetlerin mağduru ancak muhalefet, İslamcıların bu felaketlerdeki rolünü vurgulamasına rağmen faillikleri öne çıkarmadı. Bu noktada depremzedelerin “Kim vaatlerini yerine getirebilir” sorusuna odaklandığına dikkat çeken Balaban, bu sorunun seçim sürecinde merkeze oturmasının iktidarın avantajına olduğu tespitinde bulundu.
‘MESELE KÖTÜ AKP ANLATISINA İNDİRGENDİ’
Balaban, muhalefetin deprem vergilerine odaklandığını ancak müteahhit ve toprak sahiplerine (faburjuvazi) aktarılan kaynaklardan söz etmediğini vurguladı. Meselenin sadece “Kötü AKP” anlatısına indirgendiğini belirten Balaban, “Muhalefet bu felaketin neden yaşandığını, kimin yüzünden yaşandığını anlatamadı ya da anlatmadı çünkü aslında kendi bünyesinde de o müteahhitlerden bolca vardı. O nedenle, örneğin İzmit depreminde en azından Veli Göçer gibi bir günah keçisi bulunmuştu. Bu depremde böyle bir karakter bile gündeme gelmedi. Muhalefetin tercihi neticesinde, felaket mümessillerinin bünyesinde cisimleşemedi” dedi.
‘VAATLERİ İKTİDARDAKİLER GERÇEKLEŞTİRMEYE DAHA YAKIN’ SONUCU
Muhalefetin geleceğe ilişkin bir model geliştiremediğini ifade eden Balaban, deprem bölgesine ilişkin tartışmaların bir model konusu etrafında gelişmediğine dikkat çekti. Balaban, muhalefetin iktidarla arasındaki farkı kuramadığını belirterek, “Bu nedenle felaketzedelerin önemli bir kesimi ‘Her iki tarafın da vaatleri var fakat İslamcılar iktidarda oldukları için vaatlerini gerçekleştirmeye daha yakın’ sonucuna ulaştı ve tercihini o yönde kullandı. Siyaset, toplumsal bölüşümün mecrası ve yansımasıdır. Alternatif üretirseniz mevcut bölüşüm sürecinden nemalanlarla karşı karşıya gelirsiniz. Eğer bundan kaçınırsanız mevcut süreci yöneten taraf avantaj kazanır. Siz alternatif üretmekten kaçınıyorsanız asıl saikiniz sorgulanmaya başlanır” yorumunu yaptı.
‘ERDOĞAN KLİĞİ HALKI SİNDİRMEK İÇİN ŞİDDETE İZİN VERDİ’
Erdoğan’ın “Deprem bölgesinden elimizi hiç çekmedik” söylemine ilişkin de değerlendirmede bulunan Balaban, bu söylemin deprem sonrasında sokaklara salınan çetelere işaret edebileceğini söyledi. Balaban, İslamcıların bir Soma deneyimi daha yaşamak istememesine ve bu nedenle halkı sindirdiğine dikkat çekerek, “Bu çeteler kimdi bilmiyorum fakat aralarında yukarıda bahsettiğim müteahhitler ve onların yakınları varsa buna hiç şaşırmam. Belki, kendilerine mezar satan kişilerin şiddetine maruz kaldı depremzedeler. Bu çetecilere devlet görevlileri, talancılarla mücadele ettikleri gerekçesiyle dokunmadılar. Yani ilk birkaç gün, Erdoğan kliği halkı sindirmek için şiddete izin verdi. Faburjuvazi de bu şiddet kampanyasının bir yerlerinde yer aldı” tespitinde bulundu.
‘SOSYALİSTLER SÜRATLE YANIMIZA GELDİ FAKAT…’
Balaban depremzedeler açısından esas büyük travmanın, böyle bir felaketin ardından dahi İslamcıların depremzedeleri bir düşman olarak görmesi olduğunu ifade etti. Sosyalist olmayan muhalefetin bu travmaya kayıtsız kaldığına dikkat çeken Balaban, deprem bölgesindeki seçim sonuçlarında bu travmanın da etkili olduğunu vurguladı.
Balaban’a göre depremzedelerin bu deneyimden çıkardıkları bir diğer ders ise şu: “Sosyalistler süratle yanımıza geldi, destek oldular. Fakat onların gücü sınırlı. Sosyalist olmayan ama kendine halkçı diyenler ise bizi çetelere teslim eden iktidarın karşısında durmadılar, bu çeteleri ifşa etmediler. Şimdi de bize suçluları göstermiyorlar, bir alternatif önermiyorlar.”
SEÇİMLER DEPREM BÖLGESİNDE NASIL SONUÇLANDI?
Deprem bölgesinde AKP önceki seçimlere oranla ciddi bir erime yaşasa da önde çıkan parti oldu. Cumhurbaşkanı seçiminde de Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan çok daha fazla oy aldı.
6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 ilin 9’unda Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi önde bitirdi. Kılıçdaroğlu’nun deprem bölgesinde en yüksek oy aldığı kent, yüzde 71,61 oy oranıyla Diyarbakır. Adana da yüzde 54,04 oy oranıyla cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tercihini Kılıçdaroğlu’ndan yana kullandı.
İlk tur seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun seçimi önde tamamladığı Hatay, ikinci turda yüzde 50,13 oy oranıyla Erdoğan’ı tercih etti. Erdoğan’ın bölgede en çok ay aldığı kent, yüzde 75,76 oranla Maraş olurken; Maraş’ı, yüzde 71,96 ile Malatya ve yüzde 70,27 ile Elazığ takip etti.
Deprem bölgesinde seçim: ‘Devlet partisi’nin zoru
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***