Almanya, tarihinin ilk kapsamlı ulusal güvenlik stratejisini açıkladı. Belgede Rusya “barışa ve güvenliğe yönelik en büyük tehdit” olarak tanımlanırken Çin’in hem bir rakip hem de bir ortak olduğu ifade edildi.
İlk kapsamlı ulusal güvenlik stratejisini açıklayan Alman hükümeti, “öngörülebilir gelecek için” en büyük güvenlik tehdidi olarak Rusya’yı işaret etti. Hükümet, stratejisinde Çin’e karşı dengeli bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini savundu.
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un liderlik ettiği hükümet, aylar süren tartışmaların ardından çarşamba günü ülkenin karşı karşıya olduğu güvenlik sorunlarını tanımlayan yaklaşık 80 sayfalık ulusal güvenlik stratejisini sundu.
Scholz basına yaptığı açıklamada, “Ülke tarihimizde ilk kez bir güvenlik stratejisi hazırladık.” ifadelerini kullandı.
Scholz, üç partili koalisyonunun 2021 sonunda göreve geldiğinde hazırlamayı taahhüt ettiği yeni stratejinin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından bu yana daha da önem kazandığını söyledi.
Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise strateji belgesini sunarken, “21. yüzyılda güvenlik, hayati ilaçların eczaneden güvenli bir şekilde temin edilmesi demek. Güvenlik, arkadaşlarımızla sohbet ederken Çin tarafından gözetlenmemek ya da sosyal medyada gezinirken Rus robotlar tarafından manipüle edilmemek anlamına geliyor.” şeklinde konuştu.
Bu belge Moskova ve Pekin ile ilişkilerden siber güvenlik ve iklim tehditlerine kadar güvenlik konularına genel bir bakış sunuyor.
Rusya ‘barışa yönelik en büyük tehdit’ olarak tanımlandı
Belgede Rusya, “öngörülebilir bir gelecekte Avrupa-Atlantik böylesinde güvenlik ve barışa yönelik en büyük tehdit” olarak görüldü.
Scholz’a göre Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesi, Almanya’nın dış politikası ve savunma stratejisi için “çığır açan bir değişim” anlamına geliyor ve bu da ülkenin yeniden silahlanmasının önemini ortaya koyuyor.
Bu nedenle Berlin, İsrail’in Arrow balistik füze savunma sistemini satın almak için 4 milyar euro harcamaya hazırlanıyor.
Yeni strateji belgesinde Çin ise “bir ortak ve sistemik bir rakip olarak” olarak kabul edildi.
Çin’e ilişkin, “Çin çeşitli yollarla kurallara dayalı mevcut uluslararası düzeni yeniden şekillendirmeye çalışıyor, bölgesel üstünlüğünü giderek daha fazla ileri sürüyor ve sürekli olarak çıkarlarımıza ve değerlerimize aykırı hareket ediyor. Rekabet ve çekişme unsurlarının son yıllarda arttığını görüyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
Tüm bunlara rağmen Çin’in “aynı zamanda çok sayıda küresel zorluk ve krizin onsuz çözülemeyeceği bir ortak olduğu” da vurgulandı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***