AMED – Şêx Saîd ve arkadaşlarının ölümünün üzerinden 98 yıl geçmesine rağmen mezar yerlerinin açıklanmamasına tepki gösteren Şêx Saîd’in torunu ve vasisi Kasım Fırat, “Mezar yeri bulunana kadar mücadelemiz sürecek” dedi.
Şêx Saîd ve 46 arkadaşının İstiklal Mahkemeleri kararının ardından idam edilmelerinin üzerinden 98 yıl geçti. Şêx Saîd’in öncülüğünde 5 Şubat 1925’te başlatılan direniş, aynı yılın Mayıs ayında bastırıldı. İstiklal Mahkemesi, Şêx Saîd ve 46 arkadaşı hakkında 28 Haziran’da idam kararı aldı. Karardan bir gün sonra Şêx Saîd ve 46 arkadaşı, 29 Haziran 1925’te Dağkapı Meydanı’nda idam edildi. Geçen 98 yılda Şêx Said ve arkadaşlarının mezar yeri açıklanmazken, Şex Saîd Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı ile Şex Saîd’in torunu ve vasisi Kasım Fırat, mezarın bulunması için 2009’da İçişleri Bakanlığı’na başvurdu. İçişleri Bakanlığı’nın başvuruya 1 ay içinde yanıt vermemesi üzerine başvuru zımnen reddedildi ve Ankara 5’inci İdare Mahkemesi’ne başvuru yapıldı.
Ankara 5’inci İdare Mahkemesi, 47 kişinin mezar yerinin bulunması için yapılan başvuruyu, “mezar yerlerine ait arşiv kaydının bulunmadığı” gerekçesiyle reddetti. Şêx Saîd Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı ile Şêx Saîd’in torunu ve vasisi olan Kasım Fırat, 98 yıldır verdikleri mücadeleyi değerlendirdi.
KÜRTLERİN İLK RESMİ İNKARI
Tarihte ilk kez Kürtlerin resmi olarak 1924 yılında inkâr edildiğini belirten Fırat, 1924 yılındaki Meclis’te bu inkârın yasalaştırıldığını söyledi. “Türkiye’de herkes Türk’tür, tek dil vardır, o da Türkçedir. Bunun dışındaki hiçbir halkı kabul etmeyiz” ibaresinin kanunlar da yer aldığına dikkat çeken Fırat, Kürtler resmi olarak ilk kez inkâr edildiği bu sürece karşı Şêx Saîd ve arkadaşlarının da resmi olarak başkaldırıda bulunduğunu söyledi. Fırat, “Şêx Saîd ve arkadaşları da ‘Kürtler var, dilleri var, coğrafyası var ve biz varız’ dediler. O nedenle bu serhildan çok önemlidir. Bunun anlamını iyi bilmemiz gerekiyor” dedi.
İMHA VE İNKÂRIN DEVAMI
Şêx Saîd ve arkadaşlarının 98 yıl önce İstiklal Mahkemeleri kararıyla idam edildiğini anımsatan Fırat, Kürtlere dönük imha ve inkârın, müebbet hapis cezalarıyla sürdürüldüğünü söyledi. Fırat, “98 yıl geçmesine rağmen bir şey değişmedi. Cumhuriyet zaten Kürtlerin imha ve inkârı üzerine kuruldu. ‘Kürt yoktur, ben Kürt’üm diyenleri ise imha ediyoruz’ diyerek kuruldu. Bugüne kadar da bu imha devam ediyor. 1939’da kanun çıkardılar, Cumhuriyet’e karşı çıkanları ‘iade-i itibar ediyoruz’ dediler. Ama Şêx Saîd ve arkadaşlarının akıbetini yine inkâr ile sürdürdüler. Bugünde bu böyledir. Yarın da Kürtler ses çıkarmazsa, bu böyle devam edecektir. Cumhuriyetin varlık nedeni budur. Buna göre adım atmalıyız” şeklinde konuştu.
KASR-I ŞİRİN ANLAŞMASI
1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’yla imha ve inkâr siyasetinin devreye girdiğini ifade eden Fırat, bu antlaşmanın devam ettiğini söyledi. İngiliz ve Fransızların başını çektiği uluslararası devletlerin Lozan Antlaşması ile birlikte Kurdistan coğrafyasını 4’te böldüğünü anımsatan Fırat, “Bu 4 parçada Kürtler arasında düşmanlık yarattılar. Kürtleri birbirlerine düşürdüler. Bugüne kadar bu durum devam ediyor. Kürt partileri, ortak akılla birliklerini sağlamalılar. 4 parçada birlik için hesap yapılması gerekiyor. Bu hesabın gölgesinde bir araya gelerek Kürtler birleşmelidir” vurgusunda bulundu.
İMHA VE İNKAR: LOZAN
“Kürtler yüzyıl önce nasıl dağlarda katledildiyse, idam edildiyse, müebbet hapis cezaları aldıysa, göç yollarında olduysa, bugün de bu süreç devam ediyor” diyen Fırat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun nedeni Cumhuriyetin 1924’te, Lozan’da imha ve inkâr üzerine kurulu olmasından kaynaklanıyor. Yüz yıldır ölüm bir şeye çözüm olmadı. Yeni dünyaya karşı Kürtler de bir araya gelmelidir. Kendi sorunlarını çözmelidir. Yoksa Kürtler var oldukça, kavgaları devam edecektir. Kürtlerin direnişi olacaktır. Bu böyle sürer gider” ifadelerini kullandı.
‘KÜRTLER YÜZ YILDIR DİRENİYOR’
Kürtlerin yüz yıldır bu imha ve inkâr siyasetine karşı direnişten vazgeçmediğinin altını çizen Fırat, yer yer direnişin kırıldığını, yer yer durakladığını ama asla son bulmadığının altını çizdi. Fırat, “Kürtleri Dersim’de, Zilan’da, Halepçe’de katlettiler, Şêx Saîd ve arkadaşlarını başkaldırısında öldürdüler, talan ettiler ama Kürtler her fırsatını bulduğunda direndiler, başkaldırdılar. Kürt halkı çok fedakardır. Ailesini, huzurunu, çocuğunu veriyor ama bağımsızlık ve özgürlüğünden vazgeçmiyor. O yüzden Kürtler adilane bir şekilde birlik oluşturarak, bir araya gelmelilerdir” dedi.
RESMİ BAŞVURULAR SONUÇSUZ
Şêx Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin 98 yıl geçmesine rağmen açıklanmamasının da imha ve inkar siyasetinin bir parçası olduğunu vurgulayan Fırat, şöyle devam etti: “Bu 20 yılda AKP ve 10 yıldır ısrarla mezarların yeri için yaptığımız başvurulara resmi olarak cevap vermiyorlar. Bize ‘bu konunun bilgisine sahip değiliz’ diyorlar. Türklerin deyimiyle bu duruma kargalar güler. 47 kişiyi idam ediyorsun ve ‘yerini bilmiyorum’ diyorsun, böyle bir şey olabilir mi?” diye sordu.
‘SONUNA KADAR ARAYACAĞIZ’
Şêx Saîd ve arkadaşlarının mezar yerinin açıklanması için mücadelelerini sürdüreceklerini belirten Fırat, “Sonu ne olursa olsun hukuki prosedürleri uygulayacağız. Verilen kararda İdare Mahkemesi ‘biz yerini bilmiyoruz’ diyor. Biz mevcut kararı İstinaf Mahkemesi’ne taşıyacağız. Bana göre İstinaf da inkâr edecek, kararı onaylayacak. Ardından uluslararası mahkemeye başvuracağız. AİHM de, dört parça Kurdistan’da kamuoyu oluşturarak, orada taleplerimizi dile getireceğiz. Orada da bir cevap verilmezse ya da cevap verilir de Türkiye bunu uygulamazsa, ömrüm yetene kadar bu arayışı sürdüreceğim. Bu durumda kararlıyız. Bu Şêx Saîd ve arkadaşları semboldür. Bu ulusal, toplumsal bir serhildandır, dört parçada da yer edinmiştir. Buna sahip çıkmalıyız. Bu vicdani meseledir. Bu Şêx Saîd ve arkadaşlarının vasiyetidir. Dediler ki; ‘Torunlarımız mezarlarımızı yapsınlar. Mezarımızda Fatiha okusunlar.’ Sonu ne olursa olsun, bizler takipçisi olacağız” diye konuştu.
MA / Müjdat Can
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***