YORUM | M. AHMET KARABAY
Sosyal medyadan her gün iktidar mensuplarını hedef alan açıklamalarıyla gündeme gelen Muhammet Yakut ile ilgili çok az şeyi yazılarıma konu ettim. Anlattıklarının bir kısmını ilk kez duyuyordum, bir kısmı ise iktidar çevrelerini takip edenlerin zaten vakıf olduğu şeylerdi.
Bugün az bilinen kısımda yer alan konuya ilişkin bir ayrıntı aktaracağım. Çok az kişinin bildiği, Muhammet Yakut’un ise işaret edip ama “yazmaya benim terbiyem elvermiyor” dediği bir konu.
Bayraktar ailesi, düzenlenmeye başladığı tarihten bu yana her yıl Eylül ayında yapılan Teknofest’in, bu yıl kayınpederin 14 Mayıs’ta kazanan taraf olarak çıkması için iki hafta önceye alınmasıyla yine gündemde.
Bu yazıda ekran önünde olmak için can atan, “Erdoğan sonrasının veliahtı” yakıştırmalarından keyif alan damat Selçuk Bayraktar’dan söz etmeyeceğim. Devletin nimetlerinden yararlanarak rakiplerini saf dışı bırakmak için çırpınan ve “rekabet getirilmeli” dediği için muhalefet liderlerine “ağzının payını veren” ağabeyi Haluk Bayraktar’ı da bu işlerin titiz takipçisi Cevheri Güven’e bırakacağım.
Size Selçuk ve Haluk Bayraktar’ın medyada görünmekten köşe bucak kaçan babası Özdemir Bayraktar’dan söz edeceğim. Sonra da Muhammet Yakut’un anlatmadığı detayları paylaşacağım.
Özdemir Bayraktar, 1949’da Sarıyer Garipçe’de doğsa da köken itibariyle Doğu Karadenizli. Kabataş Lisesi’nden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği okudu. Necmettin Erbakan’dan 23 yaş genç olsa da “Erbakan ekolünde” yer alıyordu.
Erbakan tank motorlarına, Özdemir Bey de havacılığa merak sardı. Samimi bir Milli Görüşçü idi. Yaptıklarını hocası bellediği Erbakan’a her dönemde anlatmayı hem görev saydı, hem bundan büyük bir zevk aldı.
Hep bu alanda yaptıklarıyla anılmak istedi. Yoğun günlerinde fabrikasındaki küçücük odasında yatmayı seçerdi. Sadece üretim aşamasında değil, ürettiklerini sahada görev yaparken görmek işinin en sevdiği taraflarından biriydi. Bundan dolayı, sık sık askerlerle arazide olurdu.
Bunlar en sevdikleriydi. Bir de hiç sevmediği şeyler vardı. Karadenizli yanı protokolde bulunmayı hiç sevmedi. Hayatının son döneminde en ağırına giden ise yaptığı bunca şeylere rağmen sadece “Erdoğan’ın dünürü” olarak anılmak oldu.
Baykar Teknoloji’nin önü açılmaya başladığında hep içini kemiren bir taraf oldu. Günün birinde oğlu Selçuk’un Sümeyye ile evlenip Erdoğan’a damat olacağını duyduğunda hem kendi dünyasında hem evde kıyamet koptu.
Erdoğan’ın nasıl biri olduğunu çok iyi biliyordu, “Hocam” dediği Erbakan’dan da defalarca dinlemişti. Erbakan’ın anlattıklarına yürekten inanıyordu. Birlikte çalıştığı oğluna, “Git ne halin varsa gör” diyemedi, “Başa gelen çekilir” diye sineye çekti.
Kız tarafı nişan tarihi olarak 12 Mart 2016’yı duyurdu. Nişan Huber Köşkü’nde yapılacaktı. Kız tarafı, Kısıklı’daki evlerinden Huber Köşkü’ne gitmek üzere ayrılacakları sırada Özdemir Bayraktar’dan gelen haber herkesi şoke etti.
Baba Bayraktar’ın bu evliliği hiç istemediğini Erdoğan ailesi de iyi biliyordu. Erdoğan, Halkalı’daki Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesini arattı. Geçmiş olsun demek için aratmış gibiydi ama asıl merak ettiği, nişanı bozmak için başvurulan bir yöntem olup olmadığını öğrenmekti.
Kalp krizi geçirdiği, durumunun ciddi olduğu öğrenilince, bütün program iptal edilip nişan tarihi ertelendi. Kız tarafının beklemeye tahammülü yoktu. Mozart “Saray’dan Kız Kaçırma” bestesini yapmıştı ama yaşanan Saray’a damat kaçırma operasyonu gibiydi. Baba Bayraktar’ın durumu daha tam toparlamadan Erdoğan ailesi yeni nişan tarihini 20 Mart olarak açıkladı.
Bu kez nişan yeri olarak Boğaz’daki Tarabya Köşkü seçildi. Sınırlı sayıda yapılan davette içeriye sıkı bir kontrolden sonra girildi. Nişan fotoğrafları medyaya dağıtıldığında Erdoğan’ın adı var kendi görünmeyen oğlu Burak da nişan fotoğrafında yer aldı ama baba Özdemir Bayraktar eksik kaldı.
Erdoğan ailesinin düğün için acelesi vardı. Çiftin nikahları 14 Mayıs 2016’da Küçükçekmece’deki Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi’nde 6 bin davetlinin katıldığı bir törenle kıyıldı.
ERDOĞAN’IN, BABA BAYRAKTAR’I ZİYARETİNDE YAŞANANLAR
Tayyip Erdoğan, dünürü Özdemir Bayraktar’ı bu dönemde iki kez hastanede ziyaret etti. İlk ziyareti, hastaneye yattığının ertesi günü yani 13 Mart’ta oldu. Sonra da yeni nişan tarihinden iki gün önce 18 Mart’ta ziyaret etti.
Muhammet Yakut’un sözünü ettiği olay, bu ilk ziyarette gerçekleşti. Özdemir Bey, baygın halde hastaneye kaldırılmıştı. Zaman zaman kendine geldiğinde kısa cümlelerle bir takım şeyler söyledi.
Söylediği şeylerin önemli kısmı Baykar Teknoloji ile ilgiliydi. Bu söyledikleri ailesine bir tür vasiyet gibi tavsiyelerdi. Bir de yeni dünürüne ilişkin söyledikleri vardı.
Asla o şahsın kendisini ziyarete gelmesini istemiyordu. Görmek istemediğini defalarca söyledi. Erdoğan’a ziyarete gelmemesi bir şekilde iletildi. Ancak Erdoğan, “Kalp krizi geçiren dünürünü ziyarete gitmedi” dedirtecek biri olmadığını göstermek istedi.
13 Mart’ta akşam 21:30’da Halkalı’daki hastaneye gitti. Erdoğan’ı hastanenin kapısında damat adayı Selçuk Bayraktar elini öperek karşıladı.
Erdoğan, doğrudan Özdemir Bayraktar’ın odasına gitmedi/gidemedi. Dünürün kendisinden geçtiği bir sırada odaya girmek istediğini söyledi. Aileden bu talebe hayır diyen olmadı.
Erdoğan, dünürünün uykuya dalmasını beklemek amacıyla hastane içinde insanlarla sohbet etti, doktorlardan hastanın durumuyla ilgili bilgi aldı. Haber geldiğinde Özdemir Bey’in yattığı odaya girdi. Bundan dolayı ziyaret bir buçuk saat sürdü.
Aile ile sessiz bir şekilde konuşurken, Özdemir Bey kendine geldi ve gözlerini açtı. Erdoğan’ı ayak ucunda otururken gördüğünde rengi birden değişti. “Aman Allahım! Ben öldüm de bana zebani olarak bu adamı mı bana gönderdin” dedi.
Bu konuşmayı oda içindeki herkes duydu. Özdemir Bayraktar, aradan geçen zaman içerisinde sağlığına bir miktar kavuştuysa da bir daha hiç eskisi gibi olmadı. Zihni aktivitesi hep yerindeydi ancak, vücudu artık pek çok şeyi yapamaz hale gelmişti.
Özdemir Bayraktar, 72 yaşında 18 Ekim 2021’de vefat etti. Afrika gezisinde olduğundan dolayı Erdoğan, cenazesine katılamadı. Ama 20 Ekim’de Türkiye’ye döndüğünde Hadımköy’deki Baykar tesislerine gitti.
Artık kendisini görmek istemeyen bir kurucu olmadığından Baykar tesislerine rahatlıkla gidebilirdi. Burada Baykar çalışanlarına, “Afrika’ya çıkarken hastanede ziyaretine gittim. Kendisiyle helalleşme fırsatını buldum. Helalleşip öyle ayrıldık. Bu da beni mutlu etti” demeyi de ihmal etmedi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***