YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Hakk-ul-yakîn derecesinde inandım ki ortada kaybedilmiş ya da kazanılmış bir seçim yok. Aslında ortada bir seçim yok, seçim adlı bir çadır tiyatrosu var, iktidar ve muhalefet bir ‘plana sadık kalarak’ izleyenlerin heyecanlandığı bir oyunda rol alıyor.
Biz seyircilerin ve ‘muhalefet kazansın’ diye aylardır canhıraş bir şekilde çabalayanların, nasıl sayıldığını anlayamadığı seçimleri yine Erdoğan’ın kazandığı açıklandı. YSK ve muhalefet ‘peki o zaman’ deyip yine kuyruğunu kıstırıp evine gitti. Gerçi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 14 Mayıs seçim sonuçlarını küsuratına kadar bildiği gibi 28 Mayıs sonuçlarını da küsuratına kadar seçimden önce söylemişti. YSK’nın yaptığı Soylu’yu tekrar etmekten başka bir şey değildi.
ANKA’nın Kılıçdaroğlu önde diye başlayıp yüzde 80’lere kadar onu önde göstermiş olması bile seçim sonuçlarının nasıl bir tezgah olduğunu ispat ediyor. Bütün toplumsal muhalefeti kazanıyormuş havasına sokup, son dakikada her şeyi ters yüz etmesi de bir tezgah yok kanaati oluşturmaya yönelikti.
ANKA bu sefer daha tedbirliydi. 14 Mayıs’ta yaptığı hatayı bu kez yapmadı, oyların neredeyse yüzde sekseni açıldığında Kılıçdaroğlu’nu önde tuttu. İlk turda Saray’ın adamı olduklarını ayan beyan açık etmişlerdi ve muhalif mahallede itibarları kalmamıştı; bu nedenle strateji değiştirip uzun süre Kılıçdaroğlu kazanıyormuş gibi gösterdiler. En son 600 bin oyla Kılıçdaroğlu önde iken son düzlüğe girildiği bir kaç dakika içinde her şeyi tepetaklak yapıp iktidarı yine Erdoğan’a teslim ettiler.
Bir şıracı, bir de bozacı yani. AA ve ANKA, YSK’nın sonuçları açıklamasından önce toplumu psikolojik olarak hazırlamıştı. Seçimde hile yaptılar demek yanlış olur artık, katıksız hile ve tezgahın içinde seçim yapıyormuş gibi yaptıklarını ayan beyan ortaya koydular.
Ülkeye giydirilen deli gömleğinde muhalefet en az iktidar kadar sorumluluk üstlendi. 8-9 yıldır yapılan seçimlerdeki tutumlarını saflık derecesinde iyi niyetle yorumlamaya çabaladık. Ama kesinlikle anladık ki öyle değilmiş. Seçim sonuçlarının sağlıklı okunmasını, denetlenmesini ve gerçekten milletin iradesinin sandığa yansımasını sağlayacak sistemi kurmamaları beceriksizlikten değil kasıttanmış. Bizim muhalefet gördüğümüz şey yekpare bir rejimin farklı kulvarlardaki unsurlarından başka bir şey değilmiş. Onların görevi sadece iktidara uluslararası meşruiyet kazandırmakmış.
İktidar ve muhalefet olarak siyaset kurumu, uçurumun kenarındaki ülkeyi kurtarıyormuş gibi yapıp onu uçurumdan aşağı ittirdi.
Tarih muhalefetin bu sistematik yenilgilerini yazdığı kadar bir siyasi mücadele ortaya koymadığını hiç mücadele etmediğini de yazacak. Toplumsal muhalefetin feryat figanına kulak tıkayıp, sandıkların nasıl sayıldığı ve bu sonuçları nasıl kabul ettiklerini kimsenin bilemediğini ifade edecek. Binlerce aklı başında adam seçimlerin çeşitli yollarla çalındığını söyledi, bir sürü delil ortaya koydu ama bunlar muhalefetin zerre kadar umurunda olmadı diyecek.
Böyle bir siyasi atmosferde, olaylara açıklık getirmeye çabalamak, adayları ya da partilerin programlarını tartışmak bomboş bir uğraştan başka bir şey değil. Sadece bir ‘güldür güldür şov’ tiplemesi olması gereken Devlet Bahçeli’nin yüzde 10’dan fazla oy aldığının söylüyorlar. Koca koca adamlar da oturup bu sonuçlar üzerinden siyasi analiz yapıyor.
Bütün ülke yazılmış bir senaryoyu izliyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***