10 yıl geçti.
2013 yılıydı. Vakıflar Genel Müdürlüğü, ani bir kararla cemaat vakıflarının seçim yapmasını sağlayan yönetmeliği iptal etti.
Gerekçesi ise kendince netti. Eksikleri giderecek, daha iyi bir yönetmelik hazırlayacaktı. “Daha iyi bir yönetmeliğin” hazırlanması tam 10 yıl sürdü. Bu 10 yılda bakanlar değişti, bürokratlar değişti, Vakıflar Genel Müdürü değişti. Tüm bunlar değişirken baki kalan azınlık vakıflarının eskimiş ve eksilmiş yönetim kadroları oldu.
Yenilenmeyen yönetim kadroları azınlık vakıflarında zaman zaman krizlere de sahne oldu. Ancak küçük toplumun sorunları büyük toplum içerisinde yankı bulmadı ya da kimse sesini çıkarmak istemedi. Yönetmelik çıkınca yeni bir seçimle her şeyin düzeleceğine inanmayı tercih ettiler. Pekala mümkün olabilecek bir tercihti ama ah o koltuk kavgaları… İmam-cemaat ilişkisine dair atasözü belki de tüm bu süreci özetlemek adına yeterli olsa da bizim görevimiz o imama da cemaate dur demek.
HASTANE VAKIFLARI SEÇİMLERİ AYRILDI
Gerçek Gündem, 10 yıl sonra azınlık vakıfları için çıkartılan seçim yönetmeliği sürecini adım adım takip etti, Rum ve Ermeni toplumunun şikayetlerini dile getirdi. Neden sadece Rum ve Ermeni diye sormayın. Çünkü Süryani ve Yahudi toplumu pek şikayetçi olmadı. Olduysa da bize anlatmak istemedi.
VAKIF TOPLANTILARINDA SOYLU SÜRPRİZİ
Bu süreç itibariyle yönetmelikteki ilk krizi hastane vakıflarının seçimlerinin diğer vakıflardan ayrı yapılması oldu. Diğer bir kriz ise il bazında seçim yapılamamasıydı. Bu en çok da Rum cemaatinin yarası oldu. Çünkü azalan nüfusları nedeniyle bu şart kimi vakıfların mazbut vakıfa düşme tehlikesine yol açabiliyordu. Azınlık toplumları yönetmeliğin bu haliyle gidileceği seçime dair şikayetlerini dile getirdikleri nice toplantılar yaptı. Ancak karşılarında muhatap olarak bağlı oldukları Kültür ve Turizm Bakanlığı yerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu buldular.
Toplantının sonucunda ise İstanbul, milletvekili seçimi gibi bölgelendirildi, vakıf sayısı 15’ten az olan iller ise il bazında seçime gitti. Rum ve Ermeni cemaati bu maddeden faydalanamadı. Hastane vakıfları seçimleri için ise karar değişmedi, ayrı yapılacaktı.
Azınlıklar itirazlara rağmen bu yönetmelikle Kasım-Aralık 2022’de seçimlere gitti. Birçok vakfın yönetimi yenilendi ancak süreç hiç de sakin geçmedi. Özellikle de Ermeni Üç Horan Vakfı ve Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı’nda. İki vakfın eski yönetimi de vakıfları bırakmak istemedi. Ermeni Üç Horan Vakfı itirazlarla yeniden yaptığı seçimle eski yönetime karşı yeni yönetim süreci zaferle sonlandırdı. Ancak Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı seçimleri tam bir çıkmaza dönüştü.
ÇIKMAZA GİREN BÜYÜKADA RUM YETİMHANESİ VAKFI SEÇİMİ
“Eksiklikleri gidermek, daha iyisini yapmak” için çıkardıkları yeni seçim yönetmeliği Yetimhane Vakfı’nın seçim sürecine bir türlü çözüm bulamıyor. Yetimhane Vakfı’nın seçim sürecini avukat Nihan Nişancı ve Selina Doğan ile konuştuk.
Nişancı ve Doğan, Yetimhane Vakfı’nın eski yönetim kurulu olan Dimitri Karakaş, Vasil Haralambopulo, Aris Prodromidis, Vasilaki Karakaş, Yorgi Çolakidis tarafından 24 Aralık 2022’de seçimin yapılmasına karar verdiklerini söyledi. Eski yönetimin avukat Barış Erdost Ürcan, Mehmet Fuat Tönük, Cebrail Yamanoğlu, Danyel Yamanoğlu, Panayoti Nikolaidis isimleriyle bir seçim tertip heyeti oluşturduğunu anlatan Nişancı ve Doğan, Kasım ayında Panayoti Nikolaidis’in üyeliğini düşürüldüğünü ve yerine Mahmut Akın’ın geldiğini ifade etti.
Blok liste olarak seçime gidilirken Yetimhane Vakfı için iki ayrı liste yarışa girdi. Birinci liste eski yönetimden oluşuyordu. İkinci liste ise süreç boyu tartışmaların odağında yer aldı.
Her iki listede Vakıflar Bölge Müdürlüğü, İstanbul 2. Bölge Müdürlüğü’ne başvurdu. Ancak bu süreçten sonra eski yönetimin listesi olan birinci listede 4 aday yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle çekildi. Ancak mevcut yönetimin belirlediği seçim tertip heyeti istifaları kabul etmeyerek isimleri listeden çıkarmadı. Olaylar bununla da sınırlı kalmadı.
RUMDAN RUMA CASUSLUK SUÇLAMASI
Mevcut yönetim, karşı listede yer alan 3 kişi hakkında çeşitli iddialarda bulundu. Bunlardan biri ise çok ciddiydi. Bir Rum bir başka Rum’u casusluk ile itham etti. Seçim tertip heyeti, iddialara ilişkin bir rapor hazırladı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden herhangi bir yanıt gelmeden ikinci listeyi düşürerek, seçime tek liste gidileceğini duyurdu.
Doğan ve Nişancı, 24 Aralık 2022 tarihinde, seçimin tek blok liste üzerinden ve tek yere sandık (Büyükada Panayia Kilisesi) kurularak sadece 52 kişinin katılımı ile gerçekleştiğini söyledi. Bu seçime 41 ayrı dilekçe ile itiraz edildiğini söyleyen Nişancı ve Doğan, “Bölge Müdürlüğünün itirazlar üzerine yaptığı inceleme gereği, 3 Ocak’ta seçiminin yenilenmesine karar verildi” dedi.
Yenilenen seçimlerde eski yönetime karşı ikinci liste seçimi kazandı. Yeni yönetim 24 Nisan’da mazbatasını aldı ancak yine de bitmedi. Mazbatanın alınmasının tam 2 gün sonra eski yönetimin açtığı yürütmenin durdurulması davası sonuçlandı. Nişancı ve Doğan süreci şöyle anlattı:
“Yürütmenin durdurulması kararının mahkeme tarafından verildiği tarihte, seçim yenilenmiş ve yeni yönetim göreve başlamıştı. Göreve başladıktan sonra da mevcut davanın sürdürülmesinde hukuki yarar kalmadığı kanaatiyle yeni yönetim olarak vakıf adına açılan davadan feragat edildi. Mevcut durumda, yürütmenin durdurulması kararının ne şekilde icra edileceğini ya da daha doğrusu icra edilip edilmeyeceği tayin edilmeye çalışılıyor.”
MAZBATA ALINDI, YÜRÜTME DURDURULDU
Mazbata alındı ama yürütmeyi durdurma kararı yeni yönetimin görev yapmasına engel olacak mı? Nişancı ve Doğan yanıtlıyor:
“Emsali olmayan bir durum bu. Yıkımına belediye tarafından karar verilmiş bir bina düşünün. Sahipleri İdare mahkemesine başvuruyor ve de öncelikle yürütmeyi durdurma kararı verilmesini istiyorlar. Ne var mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermeyi ret ediyor. Malikler, ret kararını bir üst mahkemeye taşırken, belediye de gelip yürütmeyi durdurma talebi ret olunduğu için binayı yıkıyor. Bina yıkıldıktan sonra, bir üst mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Ortaya çıkan durum, bu şekilde. Ortada yürütmeyi durdurma kararı var ne var ki bina yok… Mevcut yeni yönetim temkinli davranıyor. Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 09.04.2023 tarihinde seçimlerin yenilendiği ve de 24.4.2023 tarihinde mazbata tanzim edildiği Mahkemeye bildirildi. Yeni yönetim de vakfın akıbetini belirleyici kararlar almak maksadıyla, yerel mahkemenin bu hususta vereceği kararı bekliyor.”
Daha iyisini yapacağız arzusuyla çıkartılan yönetmelik, mevcut sorunların çözümünde yetersiz kalırken Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı yaşadığı seçim krizi yüzünden yönetim açısından büyük bir zorlukla karşı karşıya.
Nişancı ve Doğan, yaşanan sıkıntıların çoğunun, yönetmelikte seçim tertip heyeti ile ilgili düzenlemelerin eksik olmasından kaynaklandığını söylüyor:
“Bu kişilerin icra ettikleri görev itibariyle bağımsız olmaları ve tarafsız kalmaları beklenirken, yönetmelikte seçim tertip heyeti üyelerinin görev süresinin sonuna gelen yönetim kurulu tarafından tayin edileceği öngörülmüş. Bu belirleme usulü eski yönetim kurulu üyelerinin tekrar aday olmaları durumunda sıkıntı yaratıyor. Zira seçim tertip heyeti üyelerinin kendilerini tayin eden kişilere, en basitinden bir vefa borçları varsa, tarafsız ve tüm adaylara eşit mesafede (bağımsız) kalmaları mümkün değil. Nitekim Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı’nın seçimlerinde seçim tertip heyeti üyeleri bağımsız olmadıkları için tarafsız kalamadı. Eski yönetim kurulu üyelerinin yer aldığı beyaz listedeki istifaları bilerek isteyerek görmezden geldiler, karşı listeyi kanıtlanmamış bir casus isnadı ile düşürdüler. İki listeye yapılan muamele eşit olmadı.”
Nişancı ve Doğan, yeni yönetmelikte seçim tertip üyelerine yönelik bir denetim mekanizmasının da mevcut olmadığına dikkat çekti:
“Elbette cemaatler idarenin “müdahalesi” olmadan kendi kurumları üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Olmalıdır da. Ancak, insanın olduğu her yerde ne yazık ki suistimallerin de olabileceği gerçeği karşısında Beyoğlu Üç Horan vakıf seçimleri Büyükdere Ermeni Vakfı seçimleri, Midyat Süryani Vakfı seçimlerinde gördüğümüz üzere, yetkilerin toplum yararından uzak şekilde kullanıldığı durumlar yaşanmıştır. Dolayısıyla bir dengeleyici denetleme sistemine ihtiyaç vardır.”
“CEMAAT VAKIFLARINA AİT SEÇİMLERİN YÖNETMELİKLE DEĞİL, KANUNLA DÜZENLENMESİ GEREKİR”
Yeni çıkan yönetmelik Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne müdahale alanı tanıyor mu? Tanıyorsa neden Yetimhane süreci bu kadar çıkmaza girdi? Tanımıyorsa yönetmeliğin uygulama noktasında nasıl bir çözüme ihtiyaç var?
Akıllardaki tüm bu soru işaretlerinin yanıtını Nişancı ve Doğan veriyor:
“Kanaatimizce, yeni yönetmelik ahkamına göre, vakıflar genel müdürlüğüne tanınmış bir müdahale alanı mevcut. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne her tür seçimde olabilecek türden usul itirazları inceleme ve seçim sonuçlarını onaylamanın yanı sıra itirazları esaslı yani sonuca etkili bulup seçim yenileme kararı verme yetkisi de verilmiş. Bu çok güçlü bir yetki ve bunu görmezden gelmek son derece hatalıdır. Yetimhane sürecinin bu denli çıkmaza girmesinin nedeni, gerek seçim tertip heyetince alınan kararlara gerekse vakıflar bölge müdürlüğünce alınan kararlara ilişkin denetim mekanizmalarının açık ve net bir şekilde ortaya koyulmamış olmasından kaynaklanıyor.
Vakıf seçimlerinin yönetmelik ile düzenlenmesi bu açıdan doğru değil. Keyfi kararlarının önüne geçmek maksadıyla, alınan kararlara karşılık bir denetim hatta bir yaptırım mekanizmasının öngörülmesi gerekir ki, karar alacak yetkiye sahip olan kişi, aldığı kararın da sorumluluğunu alsın. Denetim / yaptırım ise ancak kanun ile ihdas edilebilir. Cemaat vakfı seçimlerine ait düzenlemenin yönetmelik ile değil, kanunla düzenlemesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Nişancı ve Doğan, azınlık vakıflarına dair bu sorunların kökten çözülmesinin nasıl mümkün olacağını anlatıyor:
“Seçim tertip heyetini tam manada bağımsız ve tarafsız kılacak bir sistem düşünülmeli. Karar alma yetkisine sahip olan kişiler için de bir denetim ve / veya yaptırım mekanizması öngörülmeli ki, alınan kararların getirdiği sorumluluktan kaçmak mümkün olmasın, keyfi kararların önüne geçilebilsin. Bu çerçevede, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, vakıf seçimlerinin, 5737 sayılı kanunun içinde düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.”
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***