YORUM | M. NEDİM HAZAR
Tabir klişe ama tam tanımlıyor:
Dağ fare doğurdu!
Fahrettin ve hempasının “Deep Fake” danslarından bahsediyorum.
Ne diyordu Rus atasözü, “Bir ayıyla dansa kalkarsan, müzik bitince değil, ayı yorulunca dans biter!”
İsveç gazeteleri konsolosluk önünde Kur’an-ı Kerim yakma provokasyonunun Rus-Türk ortak işi olduğunu yazdı.
İşi organize eden bizzat Putin imiş.
Eminim kimse şaşırmamıştır…
Açıkçası troller beklentiyi çok yükseltmişti.
Herkes Fahrettin ve ekibinin saçtığı milyonlarca doların, en azından profesyonel bir iş olmasını bekliyordu.
Çıka çıka ortaya “movie maker” ile kurgulanmış beşinci sınıf bir iş çıktı.
Gerçi Erdoğan’a göre sorun yoktu, çünkü kitlesine ne verirsen yemeye hazır olduğundan emindi kendileri.
Kılıçdaroğlu’nun reklam filmine PKK liderlerini montajlayarak, “Bakın CHP, PKK ile beraber seçime hazırlanıyor” mesajını verecek kadar bayağılaştı Tayyip Erdoğan.
Her yol mübah, her yol Üsküdar onun için.
Atı karşıya geçsin de isterse memleket yansın.
Yalan olduğunu bile bile bir yalanı söyleyecek duruma geldiyseniz çaresizlik eşiğini aşmışsınız demektir.
Gerçi Erdoğan bunu hep yaptı ve yapıyor.
Meydanlarda küçücük çocuğu yuhalatacak kadar zalimleşebilmişti geçmişte.
Bugün size Deep Fake ile ilgili ayrıntılı malumat hazırlamıştım.
Özellikle seçimde nasıl kullanılabilir vesaire.
Ancak bakımsız Göbbels Fahrettin beni açığa düşürdü.
Önceki yazılarda ifade etmiştim; Saray iletişim şeysi Fahrettin aracılığıyla karanlık aleme dalmıştı.
Niyetleri Kılıçdaroğlu hakkında sağlam bir montaj video ile Türk halkını etkilemekti.
Açıkçası bir an ben de ellerindeki medya vasıtasıyla bunu tam olarak olmasa da kısmen başarabileceklerini düşünüp, Trump olayından örnekle bu işlerin nasıl olduğunu ve güncel vaziyeti aktarmak üzere bir seriye başlamıştım.
Fakat Erdoğan’ın miting meydanında gösterdiği şey inanılmazdı.
İktidarın zeka ve ahlak seviyesi açısından şahane bir örnek sergilediler.
Kılıçdaroğlu reklam filminde “Haydi” diyor, Murat Karayılan ve PKK üst kadrosu da alkış tutuyor.
Şaka gibi ama aynen böyle yapmışlar.
Maalesef beni fena tongaya bastırdı Fahrettin.
O kadar milyon dolara ortaya çıkan işin bu olmasının hayal kırıklığı bir yana, insan hiç olmasa yaptığını kaliteli yapmaya çalışır.
Adamlar o kadar işi ilerletmiş ki, seçim hilelerindeki bütçeden bile hortumluyorlar sanırım!
Erdoğan baştan beri yanlış argümanlar ile seçim kampanyası yürütüyor.
Şunu kabul edelim, HDP ve CHP’yi şeytanlaştırmayı başardı.
O kadar ki Selahattin Demirtaş bile hoyratça FETÖ söylemini kullandı bir ara.
Şüphesiz bu önemli bir başarıydı Erdoğan için.
Belki de son on yıldaki tek başarısı bu oldu: Cemaati şeytanlaştırıp terörist ilan etmek.
Gerçi hiçbir yabancı ülke bu herzeyi yutmuyor ama olsun.
Ülkede CHP’sinden DEVA’sına, İYİ Parti’sinden İŞÇİ Partisine kadar tekmili birden Erdoğan’ın bu anlatısına sahip çıkıyor.
Nasıl bir tuzağa düştüklerinin farkında olmamaları ise hayret verici bir şey.
Gerçi sağolsun cemaat de oturup “Nasıl yaptık ettik de bu kadar düşman edindik?” diye sorgulamıyor, o da ayrı bir bahis.
Uzatmayayım.
Bugün bu köşede Derin sahtekarlıklara sosyal bilimler ve beşeri bilimler yaklaşımlarından yola çıkarak özellikle birkaç Hollywood filminden bahsederek “Derin sahtekarlık” meselesini anlatacaktım.
Dediğim gibi fena tongaya bastım.
Hassaten 26 Haziran 2021 tarihinde, Christopher Holliday’in kaleme aldığı “Rewriting the stars: Surface tensions and gender troubles in the online media production of digital deepfakes” (Yıldızları yeniden yazmak: Dijital derin sahtekarlıkların çevrimiçi medya üretiminde yüzey gerilimleri ve toplumsal cinsiyet sorunları), “The International Journal of Research into New Media Technologies”de (Uluslararası Yeni Medya Teknolojileri Araştırmaları Dergisi) yayınlanan yazısından alıntılar yapacaktım.
Holliday, bu çalışmasında tanıdık film sahnelerinde oyuncuların cinsiyetini ve ırkını değiştirmenin cinsiyet sınıflandırmalarını ve kategorilerini nasıl istikrarsızlaştırdığını analiz ediyor.
DeepFake’in cemaziyülevveline gittiğimizde tüm hikayenin pornografi sektöründeki ihtiyaçtan çıktığını anlamak için de, Carl Öhman’ın 1 Haziran 2020 tarihli “Sapığın ikilemini tanıtmak: Deepfake Pornografi eleştirisine bir katkı” (Introducing the pervert’s dilemma: a contribution to the critique of Deepfake Pornography) başlıklı son derece kıymetli bir analizine bakacaktık.
Gerek kalmadı.
Çünkü Fahrettin kendisine ayrılan bütçeyi muhtemelen cukkaladığı için ortaya lise seviyesinde berbat bir montaj filmi çıktı.
Evet, ben boşa düşmüş oldum.
Ama…
Fahrettin de…
Otur sıfır!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***